Siyasette rakamlar önemlidir
Ama bazen rakamların kendisinden çok, o rakamları kullananların tutumu daha çok şey anlatır.
Geçtiğimiz günlerde Trabzon’da AK Parti’nin üye sayısıyla ilgili iki farklı yönetici grubunun iki zıt açıklamasına denk geldim.
Birileri eski etkin yöneticiler, birileri mevcut yöneticiler.
Aynı partinin iki farklı dönemini temsil eden iki kesim.
Türkiye genelinde bile gündem konusu olan üye sayısı sıralamasında en dipte bulunma mevzusunu sorduk.
İki taraf arasındaki üye sayısı rakamlarında aralarında uçurum var.
Eski etkin yöneticiler diyor ki;
“Biz görevi bıraktığımızda Trabzon’daki üye sayımız 130 bindi. Şimdi 110 binlere düşmüş. Gerilemeye de devam ediyor”
Mevcut yönetici ise bu iddianın aksini söylüyor,
“Yok öyle bir şey, külliyen yalan. Sadece bin 600 üyemiz düşmüş.”
Bir yanda 20 binlik bir düşüş iddiası, diğer yanda bin 600 üyeden ibaret önemsiz gibi gösteriliyor.
Aynı şehir, aynı parti ama iki farklı gerçeklik.
Konuşma ilerledikçe mesele daha da ilginç bir hâl aldı.
Mevcut yöneticiler, eski yöneticiyi eleştirirken de acımasız,
“Onlar AKP’lidir, o yüzden böyle konuşuyorlar.”
Bu söz üzerine sordum,
“Ne demek AKP’liler?”
Aldığım cevap aslında AK Parti'nin içindeki sessiz ayrışmayı, kırılmayı, küskünlüğü özetliyor.
AK Parti’den öyle veya böyle bir şekilde aktif görevden uzaklaşan, uzaklaştırılan, küstürülen kişiler sözde AK Parti’nin AKP’lileri olmuş.
Bir parti düşünün…
Kendi içindeki eleştiriyi bile bir etiketle tarif ediyor.
Ve o etiketi de bir tür dışlama aracına çeviriyor.
Bu bile, üye sayısından daha büyük bir sorun olduğunun işareti değil mi?
Peki, üye sayısındaki azalmanın sebebi nedir? diye sorduğumda yöneticinin açıklaması gayet kolaycıydı.
“Kimisi işe girmiş, kimisi asker olmuş, kimisi polis olmuş… haliyle ayrılmış.”
Maşallah kısa sürede AK Partili bin 600 üye işe yerleştirilmiş,
Ya diğerleri
Bu açıklama ciddiyeti değil, durumu geçiştirmedir.
Çünkü insanlar işe girince, asker olunca, polis olunca partide üyelikleri düşmez. En azından öyle biliyorum.
Yani AK Parti’ye üye olan hiç mi memur yok, işçi yok
Siyasi aidiyet bir mesai çizelgesiyle değişmez.
Sorun başka yerde.
Sorun yönetimde
Sorun siyaset dilinde
Sorun ulaşılabilirlikte
Sorun sahadaki kopuklukta
Sonra işin en kritik noktasına geldik,
Trabzon’un en işlek caddesine üye standı kurulmuş. Günde kaç kişiyi üye yapıyorsunuzsoruma aldığımız yanıt.
“30 ile 40 arası… Bazen 50 oluyor.”
Günde 50 üye bile yapsanız, yıllık 18 bin eder.
Geçtiğimiz günlerde eski Milletvekili Ayşe Sula Köseoğlu uğramış standa 10 dakikada 10 kişiyi üye yapmış. Demek ki isteyince oluyor.
Ama Trabzon gibi siyaset damarları en yoğun akan şehirlerden birinde bu rakam oldukça komik değil mi?
Üstelik bu rakamın kaçı kalıcı üyelik?
Kaçı sahada aktif?
Kaçı sandıkta geri dönecek?
Orası belirsiz.
Ve ben “Az değil mi?” diye sorduğumda aldığım cevap, bugün AK Parti’nin yaşadığı durumu özetler nitelikteydi aslında.
Kabul etmeme, inkâr etme, hafife alma, kibir,
Şimdi gelelim en çarpıcı noktaya
Eğer gerçekten Trabzon hem Türkiye genelinde hem de Ortahisar ölçeğinde üye sayısında son sıralardaysa bunun bahanesi olmaz.
Bunun üste örtülmesi olmaz.
Bunun “AKP’li”, “yalan”, “işe girdi, ayrıldı” gibi gerekçelerle savuşturulması hiç olmaz.
Bu durumun tek bir anlamı vardır;
AK Parti Trabzon’da eski heyecanını, eski bağını, eski sahadaki gücünü kaybediyor.
Sayılar bunu söylüyor.
Saha bunu söylüyor.
Sokak bunu söylüyor.
Mesele sadece üye sayısının düşmesi değildir…
Mesele, partinin bu gerilemeyi analiz etmek yerine birbirini AKP’li olmakla suçlayan yöneticilere kadar savrulmuş olmasıdır.
Bugün AK Parti’nin Trabzon’daki tablosu maalesef şu var.
Üye kaybı küçümseniyor.
Sorunlar kişisel hesaplaşmalarla gölgeleniyor.
Yönetim içi ayrışmalar “AK Parti’li – AKP’li” diye etiketleniyor.
Bahanecilik politika hâline gelmiş ne yazık ki.
Gerçekler konuşulmuyor, konuşulmak istenmiyor.
Ve tüm bunlar da doğal olarak partiyi gücünün zirvesinden uzaklaştırıyor.
Bir partiyi güçlü kılan, rakamları saklaması değil, rakamların neden düştüğünü cesaretle konuşabilmesi ve çözüm üretmesidir.
Trabzon’da bugün konuşulması gereken şey, 20 bin mi düştü, bin 600 mü düştü tartışması değildir.
Konuşulması gereken şu
Neden düşüyor?
Neden artmıyor?
Neden insanlar uzaklaşıyor?
Neden stantlarda bile heyecan yaratamıyorsunuz?
Cevaplar bunlar…
Cevapları arayan pek yok ama sorular ortada duruyor.
Ve işte bu manzara, AK Parti’nin Trabzon’da bugün yaşadığı gerçeğin tam özetidir.