Batı Trakya'da Türklere yönelik Yunan baskıları her dönem artarak devam etmiştir.

Tarihten bugüne kadar Yunanlıların Batı Trakya'daki Türklere uyguladığı baskı politikasının esas gayesi, öncelikle onları doğdukları ve doydukları ata topraklarından göçe zorlamak, bunu sağlayamazlarsa da, onların birbiriyle kenetlenmesini temin eden dinî ve millî değerlerini ortadan kaldırarak Yunan değerleriyle asimile etmektir. Çünkü Yunanistan, Batı Trakya'da Türk varlığına hiçbir zaman tahammül edememiştir, bundan sonra da edemeyecektir. Bugüne kadar yapılan zulüm ve haksızlıkların altında bu tahammülsüzlük yatmaktadır. Onların yegâne amacı Batı Trakya'yı olabildiğince Türklerden arındırmaktır.

Yunanistan'ın Batı Trakya'daki Türklere yönelik baskı ve yıldırma politikaları çerçevesinde "Türk" adıyla başlayan bütün kurumlar kapatılmış, bu isimle açılacak kurumlara asla müsaade edilmemiştir. 1928'de kurulan Gümülcine Türk Gençler Birliği'nin, 1936'da kurulan Batı Trakya Türk Öğretmenler Birliği'nin ve İskeçe Türk Birliği'nin kapatılması bunun acı örnekleridir. Bu arada Yunanlılar eğitim konusunda da hep kendi isteklerini dayatmışlardır. Batı Trakya Türklerinin kendi dillerinde eğitim yapmasına engel olmuşlardır.

Batı Trakya Türklerinin en büyük sorunlarından biri de kendi dinî liderlerini ve müftülerini seçememesidir. Oysa Atina Antlaşması'na göre Türk azınlığın kendi dinî liderlerini tayin etme hakkı vardır. Fakat AB üyesi olduğu hâlde, hak ve hukuk tanımayan, uluslararası kuruluşların antlaşmalarını görmezden gelen Yunanistan bildiğini okumaktadır.

Bugün, başta Rodopi ilinin merkezi olan Gümülcine olmak üzere,  Batı Trakya'da yaşayan Türk soydaşlarımızın sayısı 150 binin üzerindedir. Bu rakam çok daha fazla olabilirdi ama Yunanistan'ın baskı ve inkâr politikaları nüfusun artışına da engel olmuştur. Bunun yanında Batı Trakya'daki Türklerin topraklarının sudan sebeplerle ve cebren kamulaştırılması sorunu ve Türk kökenli çocuklarının eğitiminin önündeki engeller hâlâ aşılabilmiş değildir. Bu coğrafyanın kadim sahibi olan Türkler, kimlikleri olmasına rağmen "Türk" ismini maalesef uzun yıllardan beri kullanamamaktadır. Yine kendi kültür ve inançlarını özgürce yaşamalarına müsaade edilmemektedir. Türkçe yazılmış gazete, dergi ve kitaplar sakıncalı görülmektedir. Aynı şehirde yaşamalarına rağmen Yunanlılardan farklı uygulamalara (ayrımcılıklara) tabi tutulmaktadırlar. Bu aslında bir sorundan öte, bir bıktırma taktiğidir. Yunanlılar bunu temcit pilavı misali soydaşlarımızın önüne ısıtıp ısıtıp koymaktadır.

Batı Trakya'nın gözbebeği Gümülcine, Osmanlı'nın izlerini muhafaza etmektedir.

Bundan birkaç yıl evvel bir ERASMUS projesi olan "Duvarsız Okullar Projesi" kapsamında Yunanistan'a, Yunanistan'ın Batı Trakya bölgesine bir haftalık unutulmaz bir gezi yapmıştık. Akşam saatlerinde otobüsle Yunanistan'ın Batı Trakya bölgesine hareket etmiştik. İpsala Sınır Kapısı'ndaki pasaport kontrollerinden sonra Batı Trakya topraklarına ayak basmıştık. İstanbul-Gümülcine arasında gerçekleşen 4-5 saatlik keyifli bir yolculuktan sonra Türk soydaşlarımızın yoğun olarak yaşadığı Gümülcine'ye varmıştık. İçimizde büyük bir coşku ve heyecan vardı. Çünkü 550 sene boyunca Osmanlı'ya yurt olan topraklardaydık.

İlk gün Yunanistan'ın sakin yerlerinden birisi olan Maronya kasabasına gitmiştik. Maronya Antik Tiyatrosu'nu gezmiştik. Ertesi gün de Gümülcine'den bir saat uzaklıktaki, Türkiye sınırına oldukça yakın olan, Keşan ve Enez'in görülebildiği Evros Nehri Deltası'na hareket etmiştik. Ardından da Ege Denizi'ne nazır güzel bir şehir olan Dedeağaç'a(Yunanların deyimiyle  Aleksandropolis) varmıştık. Gümülcine'ye döndüğümüzde bu şehrin iki büyük tarihî camiinden biri olan Yeni Cami'de kalabalık bir cemaatle cuma namazımızı eda etmiştik.

Bugün Türklerin yoğunlukta olduğu Rodopi ilinin merkezi olan Gümülcine'de yedi tane tarihî cami var. Bu camilerin en önemlileri tarihî Eski Cami ve Yeni Cami. Gümülcine'nin merkezinde  bulunuyorlar. Yeni Cami'nin bitişiğindeki Saat Kulesi II. Abdülhamit zamanında Abdülkadir Kemal Paşa tarafından 1885 yılında yapılmıştır.

Türklerin kökenlerini unutturmak isteyen Yunanlılar, asimilasyon politikası uyguluyorlar. Türkleri özlerinden koparıp Yunan kültürüyle yoğurmak istiyorlar. Yunanlar Türklerin yoğun olarak yaşadığı şehirlerden Gümülcine'ye Komotini, İskeçe'ye Santi, Dedeağaç'a Aleksandropolis, Sofulu'ya Soufli diyorlar. Türk isimlerini asla kullanmıyorlar.