Ne tuhaf günlerden geçiyoruz. Neredeyse her sabah bir operasyon haberiyle uyanıyoruz. Umurumuzda olmasa bile işimiz gereği gözümüzü nereye çevirsek aynı manzarayla karşılaşıyoruz. Sanki başka bir gündemimiz başka bir derdimiz yokmuş gibi.
Gündüz sosyal medyaya bakıyorsun aynı. Akşam televizyonu açıyorsun yine aynı. İnternet haber sitelerini takip edeyim diyorsun, değişen bir şey yok.
Zamanında birilerinin yol verdiği, referans olduğu, parlatıp milletin gözünün önüne koyduğu isimlerin bugün yaptıkları işler, yedikleri herzeler herkesi şaşırtıyor. Para, makam, koltuk ve güç... Meğerse insanı ne de kolay yoldan çıkarıyormuş.
Kimseyi kınamıyorum ama içimden de sürekli şu duayı ediyorum: “Allah’ım, huzurumu ve saadetimi bozacak; beni yoldan çıkaracak her türlü para, pul, makam ve mevkiden sana sığınırım.”
Nereye baksak bir sosyal çürüme, her yerde. Evet, ekonomi toparlanır. Kur artar iner, enflasyon düşer çıkar, maaşlar zamlanır. Bunların hepsi gelip geçicidir. Bu ülke tarih boyunca nice krizler gördü, çoğunu da bir şekilde aştı.
Fakat ahlak bozulduysa yalan normalleştiyse, kul hakkı “İdare eder” denilen bir şeye dönüştüyse, başkasının hakkını çiğnemek “Akıllılık” sayılıyorsa orada yara çok derindir.
Güven kaybolduysa, kimse kimseye inanamaz olmuşsa, söz senet olmaktan çıkmışsa, insanlar haklı olana değil, güçlü olana yaslanıyorsa bu toplum içten içe çürür işte.
Adalet duygusu zedelendi. İyi insan “Enayi”, dürüst insan “Saf” yerine konulur oldu. Sosyal çürüme işte tam da burada başladı.
Nasıl düzelir bu durum ya da düzelir mi? İnandırıcılık yeniden topluma hâkim olur mu? Elbette kolay değil, kısa vadede hiç değil fakat imkânsız da değil.
Önce doğruyu söyleme cesaretimiz olacak. Bu toplum en çokta yalanla çürüdü. Gerçeği dile getirmek bedel istese bile, birilerinin bu bedeli ödemeyi göze alması şart.
Hukuk gerçekten herkese eşit olmalı. Adalet sadece mahkeme salonlarında değil, sokakta da hissedilmelidir. “Bana bir şey olmaz.” duygusu bittiği gün çürüme de durur.
Ahlak vaazla değil, örnek olmayla düzelir. Çocuk evde ne görürse onunla büyür. Toplumun üstünde ne varsa altta da o çoğalır.
Eğitim yalnızca bilgi vermemeli, karakter de inşa etmelidir. Sadece başarıyı değil, doğruyu ödüllendiren bir anlayış yerleşmeden bu çürüme sona ermez.
Toplum da artık suskunluğunu terk etmeli. Haksızlığa sessiz kalan çoğunluk çürümeyi hızlandırır. Ses çıkarmak, düzeyli tepki vermek kaos değil; iyileşmenin ilk adımıdır.
Yargıdaki bazı kararlar toplumun vicdanında neden yankı buluyor, neden tepki çekiyor bunu da düşünmek gerekir.
Acı geçek şudur ki; ekonomi bir seçim döneminde düzelebilir. Ama ahlak, güven ve adalet… Bunların düzelmesi bir nesil, belki de bir ömür ister.
Sağlıcakla kalın.