Damokles MÖ IV. Yüzyılda yaşamış Sicilyalı bir Tiran olan Dionysios’un arkadaşıdır. Damokles , arkadaşı Dionysios’un ihtişamlı yaşantısını gözünde abartmakta, onun bu şaşaalı, abartılı yaşantısını sağda solda anlatmaktadır.

Dionysios, Damokles’in bu tutumunu görünce ona bir ders vermek amacıyla çok güzel bir ziyafet hazırlar ve Damokles’i çağırarak onu başköşeye oturtur. Damokles ziyafetin tadını çıkarıp keyfini sürerken tepesinin üzerinde incecik iple bağlı olan ve her an tepesine düşecekmiş gibi duran keskin bir kılıcın asılı olduğunu görür ve korkuya kapılır, keyfi kaçar.

Dionysios, böylece iktidarı elinde bulundurmanın yalnızca haz boyutunun bulunmadığını, büyük makamlarda oturmanın aynı zamanda büyük sıkıntıları da beraberinde getireceğini ifade etmek istemiştir. Eskiler büyük başın büyük derdi olur; büyük dağın dumanı büyük olur derken bu duruma işaret etmişlerdir.

Batı’nın siyasal düşünce sistemi de iki kılıç üzerinden şekillinmiş,  bu iki kılıcın birisi kiliseyi, diğeri ise krallığı temsil etmiş, kralın kılıcının galip gelmesiyle laisizmin temelleri atılmıştır. Fakat aynı zamanda yönetime hakim olan kişiler, bu iki kılıca karşı sorumlu olmuşlardır. Krallık iddiasında olan kişiler aynı zamanda hayatlarına mal olacak hataları canları ile öderken, diğer yandan insanlara haksızlık yapmaları, kul hakkına girmeleri neticesinde kilisenin kılıcının ihtarı ile büyük günaha girme ve öbür dünyada cehennem azabı ile bunun bedelini ödeme durumları olmuştur.

 Bizim kültürümüzde de birçok yerde Damokles’in kılıcı hep temsil olarak anlatılmaktadır. Damokles’in kılıcının hem maddi hem de manevi yönleri bulunmaktadır. Kılıç, vicdanı, ahlakı, hatta imanı temsil etmektedir. Hz. Ömer’in dağda bir kuzuyu kurt kapsa onun hesabının kendisinden sorulacağının korkusunu yaşaması da aynı türden bir korkudur.

Ekmeğini helal kazanmak isteyen, çocuklarına haram lokma yedirmemeye çalışan bir insan da aynı zamanda Damokles’in kılıcını tepesinde hissediyordur. Yaptığı eylem ile hem bu dünya hem de ahiret için mükâfat bekleyen ve hata yapmak korkusunu taşıyan kişiler de aynı zamanda Damekles’in kılıcının korkusunu yaşıyor demektir.

İnsan olayları çift yönlü değerlendirdiği zaman makamların sorumluluğu çok daha ağır olmakta, makamının hakkını vermeyen kişiler hem bu dünyada rezil olmakta hem da ahiretlerini berbat etmektedirler.

Siyaseti çift yönlü olarak dile getiren, dünya ve ahiret söylemleri üzerinden siyasette ön plana çıkmak isteyenlerin bu konuda çok daha hassas olmaları gerekmektedir. Çünkü onların başarısız olması veya gayriahlaki işlere bulaşmaları hem mensubu oldukları partinin hem de temsil ettikleri dinin büyük zarar görmesine neden olmaktadır. Çift kılıç ile siyaset sahnesine çıkan kişilerin dikkatsizliğinin faturası tek kılıç söylemi üzerinden siyaset yapanlara göre çok daha ağır ve aynı zamanda gurur kırıcı bir yapıyı bünyesinde barındırmaktadır.

Kişilerin vicdanının olması, sorumluluk ve ahlak bilinci taşımaları başlarında Damokles’in kılıcı gibi durmaktadır. İnsanların ahlaki sorumlulukları, toplumuna karşı duymuş olduğu vicdanı hâller onların her anını işgal edecek, yapacakları eylemlerde çok daha hassas davranmalarına neden olacaktır. Yaptığı işin içine vicdanını katan her kişi tepesinde her an Damekles kılıcı taşıyor demektir.  Zaten vicdanı olmayanlar için dinin hiçbir anlamı olmamakta, din onlar için sadece bir araç durumuna düşmektedir.