Sinop’lu Romen Diyojen kendi fakirlik felsefesini anlatıyor:

“Her şeyden önce bütün hislerimden arınacağım. Fakirliği hissedeceğim. Üzerime eski-püskü bir aba giyeceğim. Kadın, çocuk, ülke düşüncelerimi bırakacağım. Bu yaşamla Pers Kralı’ndan daha mutlu olacağım. İşkence tahtasına bağlansam bile hiç aldırmayacağım. İnançlı ve kararlı davranacağım. Karşıma çıkan karaktersiz insanları hiç umursamayacağım. Kral da olsa aklımdan geçeni çekinmeden söyleyeceğim. Böylece gelecekteki insanların hayranlığını kazanacağım. Konuşmalarımda saldırganım. Bir köpek gibi hırlarım. Somurtgan biriyim. Her şeyim ve bir hayvandır. Mütevaziliğim ve efendiliğim bir kenarda durur. Uyumlu değilim. Hiç yüzüm kızarmaz. Utanç duymam. Kalabalıkları seçerim; ama hep tek başıma kalırım. Kimseyle konuşmam. Yanıma yaklaşılmasına izin vermem. Başkasının yapamadıklarını cesurca yaparım. Esi düşmüş bir kimse bir şey bulamaz ise açlıktan ölürmüş. İnsanlara vaad edeceğim tek mutluluk budur.

Diyojen tam dediği gibi yaşamıştır. Doğa şartlarının sertliği ile uyum içinde olmuştur.

“Sağlam akıl, sağlam vücutta olur” misali daima bedenini sağlam tutmayı hedeflemiştir. Karlar içinde çıplak ve çuvala sarılı ayakla yürümüştür. Kumlarda yatarak güneşlenmiştir. Rüzgara karşı koşmuştur. Üzerinde sadece bir aba vardır. Yeri geldiğinde ikiye katlayıp yastık yaptığı abada yatarken yanında sadece acı biber ve kitap taşımıştır. Diyojen yemeği sadece yerde bulabildiği kırıntılar veya sebzeleri yerdi. Bu konudaki sözü şöyleydi:

· “Zenginler ne zaman isterlerse, fakirler ise ne zaman bulursa yer. İnsanlar yemek için yaşar. Ben ise yaşamak için yiyorum. Felsefe insanı tek kuruşa sahip olmadan zengin yapar.”

Bir gün agorada konuşmaktadır. Ama kimse onu dinlemektedir. Sonra ıslık çalar; herkes yanına gelir. Boş şeyleri dinlemeye gelenleri kınar ve arkasını dönüp gider.

Asla ılımlı değildir. Kimsenin gönlünü hoş tutmak için gayret göstermez. Çünkü bunların hepsinde sahtecilik, riyakarlık ve yalakalık vardır.

· “Gerçeği yalın konuşmanın peygamberiyim. Hayatta en güzel şey yalın konuşmaktır.”

Diojen bir gün zengin bir adamın evine çağırılır. Adam yere tükürmemesini tembihler. Biraz sonra tükürme ihtiyacı duyar ve adamın yüzüne tükürür. Bunun sebebi için:

· “Bundan daha uygun bir yer bulamazdım” der.

Dünyada iz bırakan büyük sözünü Büyük İskender’e söylemiştir: Diyojen kumlarda yatıp güneşlenirken onun ünlü olduğunu duyan Büyük İskender başına dikilir. Bonkörlük yapıp “Dile benden ne dilersen “der. Diyojen:

· “ Gölge etme başka ihsan istemez “ diye söylenir.

Ona aklını kaçırmış derler. O ise:

*”Aklımı kaçırmadım; sadece farklı bir akla sahibim “der.

Bedeni Diyojen için en kıymetli şeydir. Ona değerli bir şeyin var mı diye sorarlar. “Var”der. Üstünü ararlar. Bir şey bulunamayınca alay ederler. Göğsünü açar ve “Tertemiz bir kalbim var” der.

Her zaman aşağılanmaya aldırış etmeyen Diyojen, bir kel adamın aşağılamasına şöyle cevap verir:

*”Ben sizi aşalamayacağım. Ama saçınız bu korkunç kötü kafanızdan uçup gittiği için onu tebrik ederim.”

Sinop’lu bir kuyumcu ve bankacının oğlu olan diyojen kendi başına yürüyen bambaşka bir adam olur. Sokaklarda bir fıçının içinde yaşayan bir evsiz, hatta meczup. İnsanları kızdıran, onların hayata dair sorularını cevaplayan bir öğretmen.” Seni Sinop’lular sürdüler” diye hakaret edenlere:

*”Evet , ben de onları oldukları yere bıraktım; sürgün hayatına mahkum ettim” der. Zira O gelmiş olduğu yeri yüksek mertebe olarak görür. Onun evi zihnidir; parası zihnidir. Diyojen’in hazinesi bedeni ve sağlam kafasının içidir.

*”Bir adam hiçbir şeye sahip değilken, kendini kral gibi hissediyorsa, hayattan hiç şikayeti yokken insan zihninin hem huzur ve hem neşe içinde hissetmesi mutluluğun ta kendisidir. “

*” Sen beni aşağılayamassın; ama ben aşağılanmam. Erdemli iyi bir insan aşağılandığında bunu umursamaz .”Hiçbir şeyi olmayan insan hiçbir şey kaybetmez.”

*” Zengin kimdir; sadece kendine yeten kimsedir.”

*”Ölünce beni yüzüstü yatırın. Bir gün herşey nasılsa türs yüz olacak.”

*”Aşk mutsuzluk peşinde umutsuzca koşmaktır. “

Esir olarak alındığı gemide keyifle azıcık yemeğini başkaları ile paylaşıyorsa, “endişelenmeyi bırak; her anını olduğu gibi kabul et” diyorsa onun adı Diyojendir.

O hep doğruyu söylerdi. Bu günün Çiçero’su Trabzon’lu Ahmet Celal Ataman’ın dediği gibi:

“Dahiler ve deliler yalan söylemez” sözüne sadıktı. Acaba Diyojen bir bilge miydi? Yaşamımıza Diyojen’nin feneri ışığından bakar isek, bu ışıkla düzgün insanları ve gerçekleri bulabiliriz.

Ben de Romen Diyojen felsefesinde biriyim . Kanıtım Diyojen kılığındaki resmimdir. Ünye’li Ecünlü İsmailağa da. Diyojen sanki asırlar sonra Ünye’de yeniden doğmuş gibi.