Oldum olası Profesyonellik deyimine mesafeliyimdir. Bana göre Futbol literatüründe kullanıldığı hali ile bu tabir; genelde üç kağıda kaçanların, kaybedenlerin sığındığı güvenli limandır. Çünkü İşini aşkla, zevkle yapan ve başarılı olanlar için Futbol camiasında ‘’ işini amatör bir ruhla yapıyor’’ tabiri kullanılır.
 
Bugüne kadar insanlardan Trabzonspor’un başarısını överken Kolej takımı, Aile ortamı ve Futbolcular amatör ruhla oynuyor, vs... tabirlerini çok kez duydum ve koltuklarım kabardı lakin bugün ilk defa yedek ağırlıklı bu kadro için  Profesyonelliğin gereği, Lige öncelik verdi söylemlerini işitti bu kulaklarım.Haliyle içimdeki o amatör sevgi burkuldu sanki biraz, yakıştıramadım Fırtına’ya etrafından dolaşmayı, sahada matematik yapmayı…
 
Oysa bizler halı sahada dahi olsa sahaya çıktık mı babasını tanımayan, her şartta ve durumda tek sonuç KAZANMAK için oynayan insanlarız. Kazım Koyuncu’nun dediği gibi bizim işimiz beklentileri boşa çıkarmak, statükoya kafa tutmak, en güçlüleri yenmek değil mi?
 
Neyse neticede futbol bu! 11 kişi sahaya çıkıyor ya nasip deyip geçtik televizyonun başına…
 
As kadrodan kart cezalısı Abdulkadir Parmak hariç tümü yenilenmiş kadro doğruyu söylemek gerekirse korkularımın yersiz olduğunu hatırlattı.. Zaman zaman kalesinde zor anlar yaşasa da rakibe boyun eğmeyen kora kor, dişe diş bir mücadeleye imza attı. Hatta kaleciden dönen topta Muhammet Akpınar biraz sakin kalabilse ilk devreyi önde kapatmak içten bile değildi..
 
İkinci yarıya da Trabzon'un gençleri  ilk yarıdan farklı başlamadı aslında. Tek fark çıkarken top kayıpları idi o da dakika 50'yi gösterirken gençlerin başına bela oldu. İspanyol ekip Trabzonsporlu oyuncuların çıkarken kaptırdığı bir topta  galibiyeti golünü buldu. Golden sonra duygusal bir kırılma beklerken gençler avrupalı edasıyla, haddini bilerek mücadelesini sürdürdü.
 
As oyuncularla oynadığımız ve 1-0 kaybettiğimiz maçta dikkate alınınca gençlerle verilen bu mücadeleye onurlu bir veda diyebiliriz...