Fatih’in İstanbul’u ne zaman aldığı değil, nasıl aldığı önemlidir.
Bilgi Değil, Bilgelik Gerek
Anlamak, yalnızca kelimeleri çözmek değildir; onların ardındaki düşünceyi, duyguyu ve niyeti kavramaktır. Bir insan, okuduğunu ya da dinlediğini anlamıyorsa hangi mesleği yaparsa yapsın başarı kalıcı olamaz. Çünkü anlamadan öğrenen kişi, bilgiyi dönüştüremez, geliştiremez ve yeni durumlarda kullanamaz. Oysa anlayan kişi; bilgiyi işler, yeniden üretir ve onu hayatın içinde anlamlı hale getirir.
Bugün dünyanın her yerinde aranan insanlar; ezberi kuvvetli olanlar değil, düşünebilen, sorgulayan ve çözüm üretebilen insanlardır. Bir çocuk Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u 1453 yılında aldığını bilir ama “Nasıl başardı?,Hangi stratejiyi kullandı?,Hangi engelleri aştı?” sorularını sormazsa o bilgi, kuru bir tarih bilgisinden öteye geçemez.
Fatih’in Sırrı: Tarihten Fazlası
Fatih Sultan Mehmet’in başarısı bir tarihten ibaret değildir. O; vizyonun, azmin, aklın, bilimin ve planlamanın bir simgesidir. Bir çocuk, Fatih’in gemileri karadan yürüttüğünü duyduğunda hayret eder ama asıl öğrenmesi gereken şey, imkânsız görünen bir şeyi inanç ve zekâyla mümkün kılmanın gücüdür. Eğer bunu fark edebiliyorsa o çocuk sadece tarihi değil, hayatı öğrenmeye başlamıştır.
İşte eğitimin asıl amacı da budur! Ezberletmek değil, düşündürmek; bilgi yüklemek değil, bilinci uyandırmaktır.
Anlamak Bir Yaşam Becerisidir
Okuduğunu ve dinlediğini anlamak yalnızca bir ders becerisi değil, bir yaşam becerisidir. Doktor hastasını anlamazsa doğru teşhis koyamaz,öğretmen öğrencisini anlamazsa öğretemez, mühendis problemi doğru anlamazsa köprü çöker, anne-baba çocuğunu anlamazsa aradaki bağ zayıflar…
Yeni Maarif Modeli: Ezberden Düşünmeye
Yeni Maarif Modeli, bu anlayışı merkezine alıyor. Artık hedef, sınavda doğruyu işaretleyen değil;hayatta doğruyu bulan bireyler yetiştirmek. Bu model; öğrenciyi ezberden kurtarıp düşünmeye, sorgulamaya ve üretmeye yönlendiriyor.Çünkü soran insan düşünen insandır….Düşünen insan anlayan, anlayan insan ise üreten insandır….
“Bilgiyi ezberleyenler konuşur, anlayanlar düşünür;dünyayı değiştirenler ise daima düşünenler olmuştur.”
İşte bu yüzden geleceğin güçlü toplumları ezberleyen değil, anlayan bireylerden oluşacaktır. Unutmayalım: Fatih’in İstanbul’u ne zaman aldığı değil, nasıl aldığı önemlidir. Çünkü “nasıl” sorusu düşünmeyi, anlamayı ve ders çıkarmayı gerektirir.
Biz çocuklarımıza “nasıl” sorusunu sormayı öğretebilirsek yalnızca bilgi sahibi bireyler değil, kendi yolunu bulabilen güçlü insanlar yetiştirmiş oluruz.