Bugün siyasetten uzak farklı bir yazı kaleme almak istedim. İçimiz dışımız siyaset olmuş. Hem sizleri biraz dinlendirmek, dinlendirirken düşündürmek, düşündürürken de bazı değerlerin hatırlanmasına katkı sağlamayı amaçladım.

Silgi ile Kalem’in hikâyesini anlatmaya çalışacağım.

Bu hikâyeyi anlatırken, aslında zaman içerisinde, kendimizi nasıl hayatın akışına bırakıp, dünya işleriyle yoğrulurken, hayatımızın içinden süzülüp giden bazı değerlerin nasıl kaybedildiğini, hatta avuçlarımızın içinden nasıl kayıp gittiğini daha iyi anlatabilmek için.

Gelin Silgi ile Kalem’in hikâyesini birlikte okuyalım.

Silgi, Kaleme demiş ki “Nasılsın dostum?”

Kalem sinirli bir şekilde cevap vermiş, “Ben senin dostun falan değilim, hatta senden nefret ediyorum.”

Silgi, şaşkın ve hüzünlü bir şekilde “Neden benden nefret ediyorsun” diye sormuş.

Kalem cevap vermiş “Çünkü sen yazdıklarını siliyorsun”

Silgi demiş ki “Ben sadece senin yanlış yazdığın şeyleri siliyorum.”

Kalem cevap vermiş “Bundan sana ne ki, yazarım yazmam seni ne ilgilendirir”

Silgi yanıtlamış “Çünkü bu benim görevim, yanlışları silmek, doğruyla işim olmaz”

Kalem, Silgi’nin sözünü keserek araya girmiş “Senin bu yaptığı görev falan değil, inadına ve keyfine yapıyorsun”

Silgi demiş ki, “Benim yaptığım iş, senin yaptığı iş kadar faydalı. Hatta seninkinden daha da faydalı, çünkü yanlışını siliyorum ve bir bakıma seni koruyorum”

Kalem sinirleniyor bu sefer, “Hayır sen hatalısın ve kendini çok beğenmişsin. Yazan kişi silen kişiden daima daha üstündür, daha hayırlıdır.”

Silgi ise hüzünlü bir şekilde şöyle cevap vermiş, “Yanlış yazılanı silmek, doğru yazılan kadar değerlidir, önemlidir

Bu sefer Kalem üzgün bir şekilde dönerek demiş ki “ Senin günden güne küçüldüğünü görüyorum”

Silgi bu sözüne karşılık şöyle cevap vermiş, “Her bir hatayı düzelttiğimde kendimden bir şeyler feda ediyorum, yani senin hatanın üstünü örterken, hatanı kapatırken küçülüyorum, yani kendimden veriyorum”

Kalem bir an duraksadı ve olayın ciddiyetinin farkına vardı, cevap verdi “Ama ben de günden güne kısaldığımı hissediyorum.”

Bu defa Silgi Kalemi teselli ederek demiş ki “ Evet farkındayım. Kendimizden bir şeyleri feda etmeden, başkalarına faydalı olmamız mümkün değildir. Feda etmeliyiz ki değerimiz bilinsin” dedi.

Ne kadar ağır bir söz değil mi sevgili okurlar,

Bunun üzerine Silgi, Kaleme duygusal bir şekilde bakarak “Hala benden nefret ediyor musun?” diye sormuş.

Kalem de bu sefer gülümseyerek “Ortak noktamız olan fedakârlık bizi bir araya getirmişken senden nasıl nefret edebilirim ki” demiş.

Evet, hikâyemiz böyle

Yani farklı bakış açıları ve farklı rolleri üstlenen insanların birbirlerini anlama ve birbirlerine değer vermesini iyi bilmeli, çok iyi anlamalı.

Silgi ve Kalem arasındaki diyalog, her birimizin kendi perspektifinden bakmayı ve karşılıklı ne kadar anlayışlı olmamızı göstermiyor mu?

Aslında bu da gerçek hayatta önemli bir iletişim becerisidir.

İnsanlar arasında zaman zaman farklılıkların olabileceğini kabul etmek ama bu farklılıklara da saygı duyarak, ilişkilerin daha sağlıklı kurulmasına yardımcı olmaz mı?

Olur elbette.

Onun için diyorum ki,

Eğer başkalarının mutluluğunu yazabilecek bir kalem olamıyorsanız, bari hiç değilse hüzünlerini silebilecek bir silgi olun.

Ve sevdiklerinizin kalplerine daima umut aşılayın.

Üzülmeyin, yarınlar bugünlerden daha güzel olacak.