Trabzonspor’un Alanyaspor karşısında aldığı 1-1’lik beraberlik, sadece bir skor değil; bir arayışın, bir sarsıntının ve bir kimlik karmaşasının yansımasıydı. Fatih Tekke’nin duygusu sahadaydı, ama aklı kenarda kaldı. Trabzon’un üstüne çöken akşam, Karadeniz’in ruhu gibi ağırdı.
Rüzgâr hafifti ama içimizde bir sızı esti. Alanyaspor karşısındaki 1-1’lik sonuç, bir maçtan öte bir uyarıydı. Trabzonspor koşuyor ama nereye gittiğini bilmiyor. Fatih Tekke kenarda duruldu. Yüzünde bir teknik adamın endişe yorgunluğu vardı. Ama bu şehir artık duygularla değil, akılla ayağa kalkmak istiyor. Tekke’nin takımı hissetti, ama düşünemedi; savaşmadı, yön bulamadı. Okay pasın zamanını kaybetti, Oulai kazandığı topları harcadı. Onuachu mücadele etti ama yalnız bırakıldı; her pozisyonda duvara çarptı. Savunma refleksle ayakta kaldı, planla değil.
Bu takım Alanya maçında aklını sahaya koyamadı.Fatih Tekke’nin içindeki futbol gerçekliği, oyunun gerektirdiği stratejiyi bastırıyor. Oysa artık teknik direktörlük, duyguyla değil stratejiyle kazanılan bir savaştır. Alanya takımı bunu çok iyi yaptı. Trabzonspor’un fırtınası yeniden esmek istiyorsa, o rüzgârın yönünü belirleyecek bir akıl gerekiyor.
Tekke, bu şehrin çocuğu. Ama bazen en çok bildiğin ev, seni en çok sorgulayan yerdir. Bu şehir artık senden sadece hissetmeni değil, yönetmeni istiyor hocam. Çünkü Trabzonspor, kalbiyle değil, aklıyla büyür. Bunu bu maçtan önceki periyotta çok iyi yaptın. Milli ara bunun için çok iyi bir zaman. Bu maçtaki beraberlik sadece iki puanın değil; mağlubiyetin gölgesinde, yarışta varım kaybıydı.
Trabzonspor’un kalbi hâlâ atıyor, ama ritmini bulmak Fatih Tekke’nin elinde. Ve o ritmi bulduğu gün, Fırtına yeniden doğacak. Ama Her futbolcu taşın altına elini, hatta bedenini sokmak zorunda olduğunu bilmeli…