Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Trabzon’u üç kez ziyaret etmiştir. 1924, 1930 ve 1937’de şehre gelen Gazi, her seferinde muhteşem bir tören ile karşılanmıştır. Trabzon’a son ziyaretini 1937’de yapan Gazi Mustafa Kemal, Trabzon’da Soğuksu’da bugün kendi adına yaşatılan Atatürk Köşkü’nde kalmıştır. Atatürk’ün Trabzon’da kaldığı son geceyi o gece yanında bulunan Üçüncü Umum Müfettiş Tahsin Uzer’in ağzından dinleyelim:

Atatürk’ün Trabzon’da geçirdiği en son gece Haziran 1937. Altına imza attığı kâğıtlarla, mal ve mülk nesi varsa milletine hediye eden Gazi, artık müsterihtir. Koltuğuna yaslanarak:

“Hayatımın hatırlayabildiğim en sevinçli dakikalarını yaşıyorum” diyor ve gözlerini salonun içinde dolaştırarak, derin bir tevekkülle ilave ediyor:

“Yıllarca düşündüğüm bir işi, Trabzon’da tamamlamak mukaddermiş!”

Bu defaki Karadeniz seyahati gerçekten tarihi bir seyahat oldu. Ve o son geceyi hatırlıyorum: Ordu Müfettişi Kazım Orbay ile Korgeneral Muzaffer Ergüder’i, diğer kumandanları ve şark illerinin hemen bütün valilerini, parti erkânını, Trabzon’un ileri gelenlerini sofrası etrafında toplamıştı. Her zamankinden fazla neşeli görünüyor ve kendine has nüktelerle Trabzon’da geçirdiği günlerin heyecanını damla damla bize de tattırıyor. Vilayete, belediyeye, parti merkezine, Halkevine yaptığı ziyaretlerden sonra derece memnundu.

Bilhassa Alay Kumandanı Albay Nuri’ye verdiği askeri meselenin hemen tatbikatına geçilmesi ve umduğu şekilde halledilmesi onu pek mütehassıs etmiş. Bize dönerek, “Bugün, diyor askerlik damarlarım yeniden depreşti”. Sonra bir ara Kalem-i Mahsus Müdürü Süreyya’yı yanına çağırarak şu emri veriyor:

“Bu geceki duygularımı Başvekil İsmet İnönü’ye ve onun güzel okuyuşu ile Millet Meclisine ve bütün cihan efkârı umumiyesine bildirmek isterim. Söyleyeceğim sözleri not ediniz.”

Süreyya, elinde kalem kâğıtla yaklaşıyor ve Atatürk’ün irticalen söylediklerini aynen not ediyor:

Başbakan İsmet İnönü Ankara

Hatırlarsınız Türk köylüsünün, Türk’ün efendisi olduğunu söylediğim zamanı. Ben o efendinin arzu ve iradesi altında senelerden beri çalışmış bir hadimim. Şimdi beni en çok heyecana getiren hadise, Türk köylüsüne naçizane de olsa, ufak bir vazife yapmış olduğumdur. Milletin yüksek mümessiller heyeti, bunu iyi görmüş ve kabul etmişlerse benim için de unutulmaz bir saadet hatırasını bana vermişlerdir. Bundan dolayı çok yüksek zevkle millet, memleket ve cumhuriyet hükümetlerine yapmaya mecbur olduğum vazifelerden en basiti karşısında gösterilmiş olan teveccühe takdirden ne kadar mütehassıs olduğumu ifadeye muktedir değilim.

Ben icap ettiği zaman en büyük hediyem olmak üzere Türk Milletine canımı vereceğim. Mevzubahis olan hediye yüksek Türk Milletine benim asıl vermeği düşündüğüm hediye karşısında hiç kıymet-i haiz değildir.

Bu son sözleri dikte ettirirken kendini tutamadı. Sesi çatallaşmaya, gözleri yaşarmaya başladı.

Bilmem yakın ölümüne bizi vaktinden evvel hazırlamak için mi böyle söylüyordu? Gönüllerimizde gizli bir sızı duyarak sofradan kalktık.

Atatürk’ün Trabzon’da son gecesi işte böyle geçti. İzmir Vapuru’nu teşyi için sahile yığılan Karadeniz çocukları onu bir daha dünya gözü ile göremeyeceklerini anlamış gibi canlarından can koparcasına arkasından haykırıyorlardı:

Yaşa Atatürk, Yaşa, Yaşa…

Ölümünün 87. Yılında Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü saygı ve rahmetle anıyorum