Türkiye Cumhuriyeti Devletinin binlerce yıllık geçmişi var. Temellerinde şehit kanı olduğundan çok sağlam, refleksleri güçlü. Yönetenler çalışkan olmuş, Lale devrini yaşamış, Türkiye, Cumhuriyet hayatını hep idame ettirmiştir. Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin hayata geçmesi de milletin ve kutsal devletin iradesidir. Sisteme Devlet Bahçeli’nin desteği de tesadüfi değildir.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan işbaşına kolay gelmedi. Devlet ölçtü, biçti, test etti ve vatandaşın önüne çıkardı.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı iken tutuklanan Ekrem İmamoğlu ile ilgili yazdığım yazıda ‘Acele etti, öyle hemen kimseye devleti teslim etmezler’ diye yazmıştım.

Halkın seçtiğinin başımızın üstünde yeri var ama Türkiye’nin de böyle gerçekleri var. Belki bin yıldır atlattığı badirelerden.

ABD ve İngiliz Büyükelçileri ile oturup yemek yemekle Türkiye’ye başkan olunmaz.

Cumhurbaşkanına ‘Gücün yetiyorsa gel indir’ diye posta koyulmaz.

Vali ve Başsavcı tehdit edilmez.

Mücadele ettiğin 50 yıllık siyasetçi, artı Devletim tüm damarlarına hakim bir isim.

Bir şey daha, belki uzun yıllar ülkeyi yönetecek Ekrem İmamoğlu da testten geçiyor.

Belki de Türkiye Cumhuriyeti devleti onu, kendisini yönetecek kıvama getiriyor!

İmamoğlu erken hareket geçti,

Evet İstanbul’u alan, Türkiye’yi yönetmek için ciddi avantaj kazanır. Ama İstanbul’un her Başkanı ‘Cumhurbaşkanı olur’ diye yazılı bir kanun yok..

Türkiye’de siyasetçilerin başarısı veya başarısızlığını konjonktür belirler. Veya Partiler ve liderler konjonktürü fırsat bilir ve onunla iktidara gelirler.

Demirel 1960 ihtilalinin açtığı yara ile Özal 12 Eylül 1980 darbesi sonrası, Ecevit terörist başı Aponun yakalanmasıyla, Tayyip Erdoğan ise 28 Şubat’ın yarattığı mağduriyet ile başbakan oldular. Bugün yaşanan ekonomik mağduriyet İmamoğlu’na yetmedi.

Dünya büyük bir değişimden geçiyor.

Ortadoğu’da Türkiye hariç her ülkeye diz çöktürdüler. Şimdi de İran’a ayar veriyorlar. Türkiye’de her türlü senaryoya karşı tüm önlemlerini aldı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘İç cepheyi çok güçlü tutmalıyız’ sözünün önemi sonradan ortaya çıktı. İsrail ajanı kaynayan İran’dan çok dersler almalıyız! Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın Türkiye’deki Suriye ve Afgan göçmenlerle ilgili endişelerine buradan da bakmak gerekir.

Özdağ’ın endişelerine tamam ama üslubunun yanlış olduğunu bilecek.

Sanırım Özdağ için cezaevi günleri tecrübe oldu.

Cezaevinden çıktıktan sonra canlı yayındaki sözleri birlik beraberlik oldu:

“İç cephe zayıflamış durumda. Hava savunma sistemlerinden daha güçlü bir milletin bekasını iç cephesi sağlar. Muhalif siyasetçilerin cezaevinde tutulması yanlış. Doğrusu siyasetçileri tutuksuz yargılamaktır.”

Özdağ. Ekrem İmamoğlu, Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala için de tahliye ve tutuksuz yargılama çağrısı yaptı.

Toplumsal barışa katkı sağlayacağını ifade etti.