Şu anki adı Kurtuluş Mahallesi Hacı Ahmet Sokak olarak geçer eski adı İncirlik… Neden incirlik derseniz, mahalle arasında çok incir ağaçları vardı. Mahallemizin iki boğazı vardı. Biri Avni Aker tarafına bakardı. Bir diğeri de mahalle arasından inerken merdivenlerden inip sahile deniz kenarına inilir. Şu an Faroz'la, Kurtuluş yani (İncirlik) Mahallesi ile arasızdaki mesafe iki dakikayı geçmez.
 
Bu mahallede çoğu insanlar geçimini balıkçılıkla kazanırdı. Mahallemizin en eski balıkçılarından rahmetli Halit Reis, eniştesi rahmetli İsmail Hardalıoğlu, babadan oğula denir ya bu mesleği Karadeniz Bölgesi’nin en büyük gırgırı olan onun kaptanlığını yapan Ergul Hardalıoğlu, rahmetli Kamil Hardalıoğlu oğlu idris (Amca) baba mesleğine devam ediyor. Topal Ahmet Deveci'nin rahmetli oğlu Horoz Orhan, Seyfettin Deveci'nin çocukları rahmetli Tahsin Deveci (Gazeteci Bülent Deveci'nin babası) ile amcası Hayati Deveci, rahmetli Abbas Aga'nın rahmetli oğlu Mehmet Sali'nin çocukları Kadir ve Niyazi, rahmetli Baba Haydar Balçı iki omuzun arasına karnalını alırdı balık satardı. Rahmetli Çorçil Ahmet, rahmetli Salim Aga (Erosmanoğlu), Allah uzun ömürler versin eniştesi Borbo Reis, rahmetli Gogan Ali, Mustafa oğulları rahmetli Kadir ile Allah uzun ömür versin Ömer (Sultan) Kurt, rahmetli İsmail Kurt oğulları Nail ve Fail Kurt, rahmetli Mangofon Halit, rahmetli oğlu Hamza Özevirgen, bu saydığım isimler sabah erken saatlerinde kayıkları ile denize çıkıp olta veya garmakcılıkla iri ve havyarlı kara kılçıklı mezgiti, olta istavriti tutup, bir gelin konvoyu edasıyla eski Faroz limanına gelip kayıklarını kenara çektikten sonra doğruca İncirlik Mahallesi’ne gelirlerdi.
 
Mahallemizin büyüğü Topal Ahmet'e çok şaka yaparlardı. Takılmadan ona duramazdılar. Topal Ahmet amca dükkan önünde tuttuğu balıkları satmaya çalışırken haberi olmadan oturduğu sandalyenin altına gazete kağıtlarını koyup yakalarlardı. Ahmet Amca sandalyesinin altının  yandığını son anda fark ederek birden kendini havaya atıp başlardı bunu yapanlara sövmeye, mahallemizin bir başka büyüğü olan Çorçil Ahmet ise tam bir komedyendi. Çorçil Ahmet tek başına hem balık satardı hem de tiyatro oynardı. Çorçil Ahmet'e bir bakıyorsun. Bacakları diz kapağından kesilmiş kot pantolan, kafasında  geniş kovboy şapkası, boğazında çeşit çeşit kravatlar ayağında tokunya mahallede tur atardı. Veya tuttuğu balıkların başında bu şekilde oturup onları müşteriye satardı.
 
İncirlik Mahallesi’nin eski halini resimde gördüğünüz Berber Ali Osman Çolak'ın dükkanın önüne tutukları karakılçıklı mezgitleri ipe dizilmiş şekilde satarlardı. Berberin önünde güzel bir ıhlamur ağacı vardı. Bu ağacın altında oturup ıhlamur kokusunu içimize çekerdik. Ramazan'da topun atılmasını beklerdik.
Balık kasasının başında olan tuttuğu mezgitleri satan rahmetli Gogan Ali Mustafa, rahmetli oğlu Kadir abi, kasanın önünde dizlerinin üzerine çömelen ve mahallemizin büyüklerinden rahmetli Hacı İhsan Karadavut, berberin önünde oturan ise yıllarca bizleri tıraş eden Hacı Ali Osman Çolak ile çok sevdiğimiz İncirlik Mahallesi’nin yetiştirdiği gözü pek, korkusuz abilerimiziden rahmetli Zafer Hardalıoğlu. Bazen el arabası içerisinde karpuz kavun satılırdı. 
 
Araba yolu yani Avni Aker'e bakan boğazın sol tarafında rahmetli Kamil Hardalıoğlu'nun tezgah vardı. Rahmetli Kamil Emice sabah ezanı okunmadan Faroz limanına iner denizden gelen kayıkların tutuğu balıkları toplar doğru mahallenin yolunu tutar. Barbon, İstavrit, Zargana, Kefal, havyarlı mezgit zaman zaman da dikenli balıkları tezgahının üzerine dizer satmaya başlar. Bu tezgahta kimler balık satmadı ki, Kardeşler İlyas, İlhan Hardalıoğlu ve Gazeteci Bülent Deveci. Nerede kaldı bu eski hatıralar şimdi mumla aranıyor.
 
YİNE MİTHAT HALİS!
 
Yaşı genç olan Trabzonsporlular belki hatırlamaz ama yaşları 40-50 arasında olan Bordo-Mavili sporseverler bu iki isimleri çok iyi tanır. Biri futbolcu Lange ve onun menajeri Mithat Halis. Lange ’nin transferinde döner dolaplarına fazla girmeden bu menajerin Trabzonspor’un üzerinden milyon doları cebine indirdiğini bu camianın içinde olanlar hepsi yakından biliyor.
 
Mithat Halis adlı menajer ikinci kez Trabzonspor’a kazık atmak üzere.  Çekyalı savunma oyuncusu Novak’ın Trabzonspor ile sözleşmesi sezon sonunda bitiyor. Bunu koz kullanan Halis, Fenerbahçe ile de sözde görüşmeler yaparak 200 bin Euro ‘luk menajerlik ücretini 500 bin Euro’ya çıkarmak niyetinde. Belki de bu işi başaracak gibi.
 
Ama Trabzonspor Başkanı Ahmet Ağaoğlu, göreve başladığında bu tip menajerlerin kulübün kapısından geçemeyeceğini açıklamıştı. Sayın Başkan, hiçbir oyuncu vazgeçilmez değildir. Bu tip menajerlerden artık uzak durun.
 
NEREDEN NEREYE?
 
Yıl 1977 yazı, Ankara’da oynanacak olan Türkiye amatör şampiyonasına katılacak olan Trabzonspor amatör takımı, Özkan Sümer ve Ömer Uzun hoca önderliğinde kamp yapacakları otele yerleşirler.

O dönemler Türkiye’de sağ ve sol siyasi olaylar yüksek ateşlerde. Dönemin Başbakanı Bülent Ecevit namı değer Karaoğlan’ın Ankara Cebeci’de mitingi vardır. Bu haberi alan Ömer hoca takımı kamptan miting alanına getirir. Karaoğlan’a bağlılığını ve desteğini gösterir.
 
Miting dönüşü işler düşündüğü gibi gitmez ve Özkan hocanın hışmına uğrar. Belki de dünyada eşine rastlanmayacak bir şekilde siyasi cezaya çarptırılarak 1 ay maaş kesintisiyle tarihe geçer. O dönemler Özkan hocaya sevgi ve saygı üst seviyededir. Tabiri caizse dokunulmazlığı vardı, oyuncuları ve hoca arkadaşları tarafından.
 
Kurallar çerçevesinde disiplini hep önde tutar. Uymayana acımasızca cezayı keserdi. Hatta bundan kendisi de nasibini almış bir idoldür. Antrenmana geç kaldı diye kendisine ceza kesecek kadar adil. Şimdi!!! Tazminatlarının peşine koşan hocalar..
Yazık..
 
Antrenörlük ayağa düşen meslek..
 
MEHMET ATALAY’A ZİYARET
 
Tartışmasız sporun her kesim tarafından en başarılı bürokratı kabul edilen Mehmet Atalay kısa bir zaman önce abisini kaybetti. Sokağa çıkma yasakları nedeniyle bir türlü taziye ziyaretinde bulunamamıştık. Büyükşehir Belediyesi Gençlik ve Spor Hizmetleri Daire Başkanı Ayhan Pala ile Beşikdüzü Muhtarlar Derneği Başkanı Metin Sarıgan’la beraber baş sağlığı ziyaretini gerçekleştirdik.
 
Mehmet Atalay hayatı boyunca dostlarını iyi günlerinin yanında, cenazelerini asla unutmamış vefalı bir insandır. “Vefa” demişken tabi sohbette daldık. Gördük ki Mehmet Atalay Sayın Cumhurbaşkanımıza halen hüsnü kalp ile bağlı! Tam bir dava adamı. Siyasette çok insan çok çabuk değişkenlik gösterirken o hep olduğu yerde “vefa ile davanın” merkezinde durdu. İlkeli duruş gösterdi. Aslında Türk sporunun ona ihtiyacı vardı. Çünkü bugün sporun başta kaynak ve gelirlerini oluşturan tüm projelere hep o imza attı. Yapılan devasa tesisler hep onun eseri oldu. Türkiye onun sayesinde spor organizasyonları merkezi haline geldi.

Uluslararasında bir güç oldu. Türk sporu siyasette ustalık dönemini yaşarken sporda bir türlü ustalık dönemine ulaşamadı. O her zaman ülkesine ve milletine hizmete hazır bir vaziyette. Bilgi birikimi ve deneyimi yapılması gerekenler konusunda tam bir hazine. Bu hazinenin Türk sporu için mutlaka kullanılması şarttır. Covid-19’dan sonra her şey değişecek deniliyordu. Umarım bu değişiklik önce Türk sporunda yaşanır. Çünkü giden geri gelmiyor.!!!
 
PTT DİYEMEYEN MARUK BEN DE DERİM BDD
 
Samsunspor'un kaptanı ve eski futbolcusu Emin Kar her yaz mahallesi Faroz'a geldi mi Yalıspor kulübüne gelir çocukluk arkadaşları ile sohbete koyulur. Özellikle Maruk Muharrem’e takılmadan da edemez. Aslen Çarşıbaşılı olan Maruk çalışmadığı dönemlerde okey veya kağıt oyunu oynamayı çok sever. Hele masada parti onda kalmazsa değmeyin onun keyfine! Adeta zevkten dört köşe olur!
 
Rahmetli Erkan Ocaklı'nın ‘Tavuklar pullu pulli’ ve ‘Mısırı gurttun mu ambarda duruttun mu’ türkülerini ağzından hiç eksik etmez. Ama parti onda kaldı mı ağzını bıçak açmaz. Yüz hattı pancar motoru gibi kıpkırmızı olur. Emin Kar, Maruk'la hem oyun oynar hem de şakalaşır iş döner dolaşır, Postahane demeye gelir. Samsunspor'un eski kaptanı Emin, Maruk'un Postahane diyemediğini biliyor. İnadına üzerine giderek Murak Muharrem’e Postahane veya kısa adı PTT dedirtmeye çalışıyor. Maruk Postahane'ye Bostane veya kısaltıması olan PTT yerine BDD demeye devam eder. Masanın etrafındakiler gülmeye başlar. Emin Kar arkadaşı Maruk Muharrem’e Postahane ve PTT dedirtene kadar tekrarlatır. Ama Maruk bir türlü bu işi kavrayamaz. Sonunda dayanamayıp “Tamam kaptan diyemezsem ben de Bostane demem kısa olanı BDD derim” der.
 
GÖZÜNÜZ AYDIN
 
Türkiye 3. Ligi takımlarından 1954 Kelkit Belediyespor’un Onursal Başkanı ve iş insanı Murat Akın, Korona virüsü nedeniyle liglere verilen arada TFF'nin göstermiş olduğu tutuma sert tepki verdi. Akın yaptığı açıklamada; “Süper Lig’deki kulüplerin rezerv lig kurmak istemesi çok garip gelmesin baştan beri feveran etmemim bir sebebi vardı. Bu Corona virüs nedeni ile Ligler tescil edilsin yok, küme düşme kaldırılsın yok, Play-Offf ilk on takım oynasın yok, birinci şampiyon edilsin yok, birinci ile ikinci, üçüncü ile dördüncü maç yapsın şampiyon ve sıralama belli olsun yok yok olmaz.
 
Kendini bilmez bir kaç kişi kesinlikle oynansın dediler baktığınızda düşmesi kesinleşmiş veya hiç bir iddiası olmayanlar feryadı figan ligler oynatılsın benim açıklama yapmamın neden niçin olduğunu bilmeden inadına ters cevap verenlere sözüm gözünüz aydın. Alın size Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş artık kendi sahanızda izleyebilirsiniz hem Süper Lig’de hem de 3. Lig’lerde artık izleyin, size kolay gele... Daha önce Süper Lig’lerin PAF takımları, A2 ve U21 takımları kurulmuştu, amaç yukarıdan aşağıya futbolcu vermekti, kısaca Süper Lig’de sakat olan veya forma şansı bulamayanları oynatmak maksadı ile kurulmuştu.
 
Şimdi de bizler gibi Süper Lige çıkmak isteyenlere engel olmak amacı ile bizim birer takımımız daha olsun 3. Lig’de başlayıp birinci Lige yükselsin ve orda kalsın Süper Lige çıkmasın ve bizlere set kurmuş olacaklar. Yani spora gönül vermiş ve para yatırmış kendi aile takımları yapılmış takımları sekteye uğratmak maddi olarak bitirmek. Ayrıca 3. Ligde 3 grup varken 4 gruba çıkarmak. 2. Lige yükselecek takım nasıl hangi şartlarda belli olacak? Kimler bu oyunun içinde olacak, kimler olmayacak?
 
Bir de örnek 1954 Kelkit Belediyespor ile Osmaniyespor şampiyonluk için çabalarken kritik dönemde Beşiktaş veya Trabzonspor’un da  1954 Kelkit Belediyespor ile maçı var. Süper Lig’deki futbolcularından birinin oynadığını düşünebiliyor musunuz? Nasıl olacak? Zaten maddi sıkıntısı  ve sporcu gücü az olan bir takım dünya devlerinden gelmiş bir oyuncuyu görmek (Bizim takım için kim gelirse gelsin o başka, benim Ademim, Ceyhun, Enesim, Hüseyinim, Salihim, Alparslanım,Tufanım, Tayfunum, Ensarım, Hamzam var. Var da var) ancak ister istemez etkileyecek her takımı.. Alt yapıyı güçlendirip tesisler yapıp acilen futbolcu yetiştirelim derdi olmayan bir zihniyet.. Milyonlar yatırıp amatörde BAL liginde kalan milyonlarca para harcayıp 3. Ligde başarılı olamayan onlarca takım var bu kişi veya kuruluşların suçu ne futbolu sevmek mi? Neden set koyuyorsun? Neden barikat kuruyorsun, neden ket vuruyorsun, neden? Yapmayın etmeyin. Ha pardon birileri var demiştik var evet insan canını hiçe sayan bu zihniyetten bir şey beklenmez, sadece şunu söyleyeyim bu gidişle hiç bir kimse 1 lira harcamaz ne takımına ne başka takımlara size kolay gele. Çok sıkıntılı geçen bu dönemde maçlara gitmek için varını ortaya koyan borç batağı içinde olan takımlara destek yerine köstek.
 
Bırakın futbolcunun parasını ödemeyi de futbolcuların yiyecek içeceğini kendi cebinden karşılayan yönetime destek çıkın destek.. Sadece bu bizim gibi 3. Lig takımlarını ilgilendiriyor. Artık uyanın kaç tane takım çekildi ligden sizde aynı duruma düşmeyin.”
 
KÖSEDE TRABZONLU ARICILAR
 
Geçtiğimiz hafta sonu Ayhan Pala ve Metin Sarıgan ile program yaparak Gümüşhane Köse'ye gezmeye gittik. Vakfıkebirli arkadaşlarımızdan aynı zamanda eğitimci olan Gündüzalp Bahadır ile emekli abimiz Adnan Aksoy'un Köse ilçesi Kurukol Dere mevkiindeki  yaylada bal üretme yerlerinde ziyaret ettik. Arıların muhteşem vızır vızır çalışmalarına şahit olduk. Arıcı her iki arkadaş Köse Kurukol Dere Yaylasına 1 Mayıs'ta geliyorlar, Ağustos ayı içerisinde bal hasatlarını yaptıktan sonra Trabzon'a dönüyorlar.

Temiz hava ve bol oksijeni içimize doya doya çektik. Arıların çiçeklerden topladığı taze polenlerden yedik, çayımızı içtikten sonra Köse Belediye Başkanı Turgay Kesler'in misafiri olarak Belediyeye ait olan ormanlık mesirede bizleri çok güzel ağırladı. Belediye Başkanı Kesler, Köse'ye güzel bir şeyler yapmaya çalışıyor, ancak her Belediye gibi onun da çok sıkıntıları var. Bizlere anlattı. İlerleyen haftalarda Başkan Kesler'in anlattıklarını kaleme alacağım.