Kanun önünde lafta hep eşitiz ama kravatı taktın mı indirim alır katillerimiz.
Misal, Allahın evinde bile erkekler caminin en gösterişli üstüne üstlük ana kapıdan girilen en ulu orta yerinden nasiplenir. Biz hep kuytu, süssüz, kıyıdan köşeden girilen muşamba kapılardan  hatta merdivenle çıkılan yerlerden nasipleniriz.
 
 “Cennet anaların ayakları altındadır.” hadisiyle yüceltilir, “Evlilik hukukuna baş kaldırmasından endişe ettiğiniz kadınlara öğüt verin onları yataklarda yalnız bırakın ve onları dövün! (Nisa Suresi 34. Ayet) ayetiyle cezalandırılırız.
Ve bu cezalar öyle bir hal alır ki “ Kadının sırtından sopayı, karnından sıpayı eksik etmeyeceksin!” denilerek atasözlerine bile konu oluruz.
 
Aynı Yaratan tarafından yaratılmış varlıklar olarak Adem’in cennetten kovuluşuna dek sürer hikayemiz.
Sanki Adem’in hiç suçu yokmuş gibi, koskoca bir Cehennemi bile omuzlarımıza yüklemişler ona bile ses etmemişiz.
Gün olmuş, Yaratan’ın yarattığı elmanın diğer yarısı erkek kısmı, hızını alamayarak diri diri toprağa bile gömmüş bizi.
Kendisinde o hakkı görerek gömmüş bizi!
Bir bakıma can alma hakkını kendinde görerek adeta bir Tanrı gibi yapmış bunu.
 
Hoş o günden bu güne durumun çok da değiştiği yok aslına bakarsanız.
Hala tecavüz, hala şiddet, ve hala öldürme hakkını kendisinde gören adına -koca,sevgili denilen küçük Tanrıcıklar…
Ve sıfatları siyasetçi, profösor, din adamı olan zihni yobazlar!
 
-Anası tecavüze uğruyorsa neden çocuk ölsün? Anası ölsün! (Melih Gökçek)
-Her çalışan kadın, gözü doymamış erkek demektir. Bir kadın çalışmayı tercih ederek fuhuşa hazırlık yapmış olur! (Nureddin Yıldız)
-Kadınsa o da iffetli olacak. Mahrem namahrem bilecek. Herkesin içinde kahkaha atmayacak, bütün hareketlerinde cazibedar olmayacak! (Bülent Arınç)
-Kadının fıtratında erkeğe köle olmak var! (Uğur Işılak)
-Hamile kadın sokakta dolaşamaz! (Ömer Tuğrul İnançer)
-Türk hanımları evinin süsüdür, erkeğin şerefidir.Batı kadınları maalesef ezilmektedir! (Vecdi Gönül)
-Kızlarınız pantolon giyip okula giderken, 18 yaşında kaşlarını aldırırken yüreğiniz  parçalanmıyorsa kıyamet günü cehennem sizi parçalayacaktır! (İhsan Şenocak)
-Keşke kızları gömmeselerdi, boyunlarını kesip atsalardı! (Müslüm Gündüz)    
-Kadınların, kızların okuması… Aman Yarabbi asla! Hele bluğ çağına gelmiş kızların erkeklerle birlikte okuması kadın kız olmaz fitne! (Cübbeli Ahmet)
-Sizde mini eteği giyip soyunup laik sistemin ahlaksızlaştırdığı sapıklar tarafından tacize uğrayınca da bas bas bağırmayacaksınız! (Rahmetli Özgecan’ın katlinden sonra bu ifadeyi kullanan ve bugün TV‘de Survivor proğramında oy verilen-verdirtilen Nihat Doğan…)
 
Ve daha neler neler…

 
En son; ölüm kalım savaşı verdiğimiz, canımızla uğraştığımız, ölümden önce ki son durak olan yoğun bakım ünitesi hakkında Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinden Prof. Dr. Faruk Beşer’in söylediği “ Yoğun bakımda kadın ve erkeği ayrı odalarda tutmak mümkün değil mi? Kadına kadın, erkeğe erkek doktor bakamaz mı? “ sözlerini duyunca dedim bu böyle olmayacak…
 
Gündemi bu zırvalıklarla meşgul ederek, “ Cennet’e “ biz kadınlar üzerinden yürüyerek girileceğini sanan, toplumun bütün ceremesini kadınların sırtına yüklemeye çalışan bu -kadın düşmanı- arkadaşlara, önümüzde ki günlerde kutlayacağımız 8 Mart Kadınlar Gününde sunulmak üzere iki öneri getiriyorum.
 
Mesela ,tekrar özümüze dönerek bizi diri diri toprağa gömebilirsiniz…
Hatta olayı daha da ileriye götürerek haremlik-selamlık mezarlık uygulamasına geçilerek kadın ve erkek mezarlıkları da oluşturabilirsiniz…
Olurda sağ kalmayı başaranımız olursa kadınları kadın mezarlığına gömmenizin, fantazi dünyanız açısından olukça faydalı olacağını düşünüyorum!
 
Yaptığım ironi bir tarafa, son dönemde örtülümüz, örtüsüzümüz hem sözlü, hem fiziksel, hem de psikolojik olarak saldırıya uğramaktan, ayrıştırılmaktan, cennetin de, cehenneminde sorumlusu tutulmaktan yorulduk!
 
Ben bile bir kadın olarak, kadın olmak iyi bir şey mi? Kötü bir şey mi? Anlamış değilim.
Anlayanların günler öncesinden 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü kutluyorum.