‘Sen buralara nirden girdin, Yaradana gurban oliimm, seni yaradan ne datlı yaratmış… ’Yer İstanbul Ayasofya Cami’nin içi. Ak sakallı bir dede, yere doğru eğilmiş, Doğu aksanı ile bu sözleri sarf ediyor.

Sevecen mi sevecen, sempatik mi sempatik…

Bu sevgi cümlelerinin muhatabı ise bir kedi.

Caminin tam ortasında duruyor. Namazını henüz kılmış ya da kılacakken, kendisini fark eden yaşlı dedenin söylediklerini pür dikkat dinliyor…

Tebessüm ettiren, insanın içini ısıtan bir karşılaşma…

Sen nereden geldin buraya sorusu biraz şaşırtıyor aslında kediyi.

Sadece camii mi?  Her yere girebiliyorum der gibi bakıyor dedeye.

Öyle ya; sokaklar, parklar, meydanlar, kafe, balıkçı, lokanta önleri,  kedilerin, doğal ortamları…

Fakat onlar, rögar kapağı, araç altı,  gibi sıkışacağı yerlere girme konusunda da oldukça mahirler…

Kimileri üniversitede amfide, sahnede, metro turnikelerinin üzerinde, namaz kılanların tepelerinde akla gelebilecek her yerdeler…

Hatta ve hatta trafo ile birlikte siyasetin içinde!

Kediler, var oluşlarından bu yana insana en yakın hayvanlardan biri olmuş.

Sadece avcı, şifacı değil, Peygamber referanslı da…

En çok İstanbul’dalar. Bu sebeple KediŞehriİstanbul unvanı var metropolün.

Peki ya Trabzon?

Şehrimiz için aynı şeyi söyleyebilir miyiz?

Sanmam! 

Meydan, Uzun Sokak, Maraş Caddesi, Kunduracılar, Gazipaşa’da; kafe önünde yoklar, Meydan Parkında yoklar…

Daha ziyade köpekler var, aheste aheste dolaşan, gözüne kestirdiği yerde uyuklayan…

Sahi nerede bu şehrin kedileri?

Hepsi sahipli ve evlerde mi?

Suudi,  Suriye, Afgan vatandaşlarının yaşamak için can attığı, mülk ve arazi edindiği ve mutlu olduğu bir şehirde, kediler nerede?