Gazetecilik, çoğu zaman sadece haber aktarmak değildir.

Bazen bir köprü olmaktır;

Sesi kısılanla duyanı buluşturmak, umudu tükenenle ışığı taşıyanı aynı satırda birleştirmektir. Hele ki işin içinde insan varsa, duygular varsa, hayata dair bir umut varsa ayrı bir anlam taşıyor.

Kalem sadece yazmaz aslında

Hisseder, taşır, yaşatır.

Elçiye zeval olmaz derler…

Evet, biz gazeteciler tam da bu misyonun içindeyiz.

Vatandaşın bir feryadını, bir talebini, bir duasını alıp ilgili yerlere iletmek,

Bazen sesi kısılmışların haykırışına megafon olmaktır.

Hele ki bu ses dört duvar arasında, demir parmaklıkların ardında yankılanıyorsa, sorumluluğumuz daha da ağır oluyor.

Trabzon Bahçecik E Tipi Kapalı Cezaevi’nden gelen bir mektup tuttu elimizi bu kez.
Gönderen Ferhat Bakkal.
Bir tutuklu…
Ama ondan önce bir Trabzonsporlu.
Belli ki her maç gününde yüreği bordo-mavi atan, dışarıdan gelen her haberin içinde Trabzonspor arayan bir taraftar.

Gönderdiği mektubun satırlarında öyle bir yalınlık, öyle bir içtenlik var ki, okumak yetmedi; hissettik, yüreğimizde taşıdık.

Ve mektubun yanında koyduğu tespih…

Hediyeleşmenin, sevginin, gönül köprüsünün sessiz ama en zarif ifadesidir.

Mektubu Trabzonspor Başkanı Ertuğrul Doğan’a

“Sayın Başkanım Ertuğrul Doğan. Uzun süredir ceza infaz kurumunda yatmaktayım. Trabzonlu ve Trabzonspor taraftarı olarak siz değerli başkanımdan bir isteğim var. Bir tane forma, bir tane de şort. XL olsun başkanım. Başarılarınızın devamını diliyorum. Sayın Başkanım güneş bir gün bizim için de doğacak. Allaha emanet olun”

“Sayın Başkanım, güneş bir gün bizim için de doğacak.”

Bu cümleyle bitirmiş mektubunu Ferhat…
Ne büyük bir umut aslında.
İçeride geçen zamanın yükü, pişmanlıkları, özlemleri…

Ama yine de içinden umudu söküp atmamış.

Çünkü o bir Trabzonsporlu.

Ve bilir ki Trabzonspor bazen sadece bir futbol kulübü değil, bir umuttur, bir dirençtir, bazen de bir hayata tutunma sebebidir.

Ferhat’ın istediği bir şey var sadece:
Bir forma, bir şort.
Hepsi bu.
Biraz nefes, biraz motivasyon, biraz hatırlanmak…
Belki de “ben hâlâ buradayım, bir yerlerde birileri beni anlıyor” duygusu.

Sayın Ertuğrul Doğan bu mektubu duyarsa, okursa, eminim ki kayıtsız kalmaz.
Çünkü Trabzonspor sadece saha içinde değil, saha dışında da yürek kazanan bir camia.

Cezaevindeki bir mahkûmun el yazısıyla yazdığı bu mektup bize bir kez daha gösteriyor ki, insanlar içeride ya da dışarıda, hep bir şeylere tutunmak istiyor.

Kimi bir forma istiyor, kimi sadece bir tebessüm…

Ama herkes bir umut bekliyor.

Ve biz gazeteciler…
Sadece satır satır haber yazmıyoruz.
Kimi zaman bir mektubun taşıyıcısı, kimi zaman bir gözyaşının tercümanıyız.
İçimiz yanar bazen,
Ama yine de elimizi uzatırız, bir ses oluruz.

Allah tüm kader mahkûmlarına sabır, sağlık, hayırlı dönüş yolları nasip eylesin.
Ve inşallah, Ferhat’ın dediği gibi, güneş bir gün herkes için doğacak.

Çünkü bordo-mavi bir yürek, her zaman karanlığa meydan okuyacak kadar güçlüdür.