15 Ağustos Hristiyan Ortodokslar tarafından kutsal olarak kabul edilen bir gün olarak bilinmektedir.

Zira Ortodokslara göre Meryem Ana’nın göğe yükseliş tarihi olarak kabul edilen bu gün kapsamında geçen yıllarda olduğu gibi Sümela Manastırı’nda ayin yapıldı ve bu tören Fener Rum Patriği Bartholomeos yönetiminde gerçekleştirildi.

Kaderin cilvesi olsa gerek bundan evvel yanlış bir tarihte kutlanılan Trabzon’un fethi de son birkaç yıldır doğru bir kararla 15 Ağustos günü yani ayinin yapıldığı tarihte kutlanmaya başlandı.

Trabzon’un fetih tarihi olan bir günde, Sümela Manastırında ayin yapılması bazı çevreler tarafından tepkiyle karşılanmış, bildiriler yayınlanmış hatta ayinin iptal edilmesi lazım geldiği ifade edilmiştir.

Trabzon’daki törene tepki gösterenler bu ayinin “Türk Milleti’nin egemenlik haklarına açıkça tecavüz olduğunu hatta meydan okuma” niteliği taşıdığını belirtmişler, Pontus meselesine atıf yapılarak, Sümela ayinin geçmişle hesaplaşma anlamı taşıdığını ifade etmişlerdir.

Şunu açıkça ifade etmemiz gerekir ki geçmişte Trabzon’u sözde Pontus Devleti’nin başkenti yapmak için uğraşan bir kısım çevreler, 1919 yılında yani Osmanlı Devleti’nin diz çöktüğü, dağılma sürecine girdiği bir zamanda dahi bunu başaramamıştır.

Milli Mücadele’nin zaferle sonuçlanmasının ardından Lozan’da toplanan barış konferansında ise Anadolu’da bulunan Rumlar Yunanistan’a gönderilmiştir. Nüfus Mübadelesi ile Rumların memleketimizi terk etmesi bir anlamda Trabzon ve havalisinde Pontus Devleti kurma rüyası görenlerin de heveslerini kursaklarında bırakmıştır.

Pontus idealinin peşinde koşanlar, bu gerçeği uzun yıllar kabul etmese de Trabzon ve Doğu Karadeniz’de böyle bir yapılanmayı tesis etme imkânı kalmamıştır.

1915’de yani nüfus mübadelesinden 9-10 sene evvel de Ermenilerin tehcir edilmesi ile birlikte Anadolu büyük oranda Türkleşmiş, geri kalan azınlıklar da Türk olarak kabul edilmiştir.

Netice itibarıyla bir dönem bilhassa Osmanlı Devleti’nin parçalanma sürecinde Anadolu’da kurulmak istenilen Ermeni ve Pontus Devleti gibi sözde projeler hayata geçirilememiş, Türk Milleti hem cephede hem de masada ortaya koyduğu tepki ile bu iddiaları temelsiz kılmıştır.

Bu tarihi gerçekler ortada iken Ortodoksların kutsal gününde Trabzon’da yapılan ayine üstelik tarihsel bağlantılar kurularak tepki gösterilmesi oldukça gereksiz bir tavırdır. Zira bu tören bundan birkaç yıl öncesine kadar Trabzon’un fetih tarihinde (yanlış kutlanılan) yapılmıyordu.

40-50 kişinin bir manastırda yılın tek bir günü ayin düzenlemesi, Trabzon’un Türklüğünü gölgeleyecek bir olay değildir. Bu olay olsa olsa Türk Milleti’nin hoşgörüsünü gösteren bir jest niteliği taşır.

Zamanında Trabzon’da kurulmak istenen sözde yapılanmalar ve bu tehditler artık tarihe karışmıştır. Yapmamız gereken, uyanık davranarak masada ve lobi dediğimiz mahfillerde güçlü olmaktır.

Türk Milleti’nin hoşgörüsünü gösteren bu ayinden farklı manalar çıkarmak yerine aynı hoşgörüyü Batı Trakya Türkleri için talep etmeli, oradaki azınlığın inançlarını yaşama noktasında çektikleri sıkıntıları gündeme getirerek uluslararası arenada sesimizi daha çok yükseltmeliyiz.