(Kantine Yenilen Anneler Derneği) Ev yapımı sandviçlerle, okul kantinleri arasında sıkışan anneliğimin absürt hikayesidir bu… Beslenme çantasıyla kantin arasındaki ilişki, akıl ile kalp arasındaki mücadele gibidir.
Biri “sağlıklı ol” der,
diğeri “gel buraya tost var” diye fısıldar.
Ve çocuk…
Çocuk her zaman fısıltıyı duyar…
Beslenme çantasıyla başlayan her gün,
akşam açılmadan kapanma ihtimaliyle yaşar.
Çünkü bu ülkede bir beslenme çantası;
sadece yiyecek taşımaz.
Anne emeği taşır,
vicdan taşır,
bazen de eve aynen geri dönen hayal kırıklığını…
Anne sabah erkenden kalkar.
Uykusu yarım, vicdanı tamdır.
Sandviç özenle kesilir.
Elma yıkanır.
Peçete konur.
Bir de gizli malzeme eklenir:
“Bugün yese bari.”
Anne fermuarı kapatırken içinden geçirir:
“Bugün kantine gitmez.” Bu cümle,
“Bu akşam erken yatarım” kadar iyi niyetlidir
ve aynı ölçüde gerçek dışıdır…
Beslenme saati gelir.
Çocuk çantasını açar.
Ama tam o sırada yan sıradan bir ses yükselir:
— “Ben kantinden aldım.”
İşte o an…
beslenme çantasının sosyal itibarı sıfırlanır.
Çocuk sandviçe bakar.
Sandviç çocuğa bakar.
Ama arkadaş tostuna bakar.
Çünkü tost sıcaktır.
Ambalajlıdır.
Ve en önemlisi:
Herkeste vardır.
Anne yapımı sandviç ise:
Biraz ezik,
biraz sessiz
ve fazlasıyla annedir…
Kantin…
O küçücük alan.
Ama etkisi büyük.
Orada ışıklar daha parlak,
tostlar daha sıcak,
poğaçalar daha caziptir.
Beslenme çantası ise sıranın altında,
sessiz,
mahcup.
Çocuk beslenme saatinde ikiye bölünür:
Bir yanında annesinin emeği,
diğer yanında arkadaşının “Ben kantinden aldım” cümlesi.
Ve işte o an…
beslenme çantası psikolojik olarak yenilir.
Akşam eve dönülür ve anne çantayı açar.
İçindekiler sabah nasılsa öyledir.
Elma dokunulmamış.
Sandviç biraz ezilmiş ama yenmemiş.
Peçete hâlâ umutlu.
Anne sorar:
— “Yemedin mi?”
Çocuk cevaplar:
— “Yedim.”
Anne bakar.
Çanta bakar.
Gerçek bakar.
— “Ne yedin?”
— “Kantinden… Ama az.”
Anne karar alır:
“Para vermeyeceğim.”
Ama çocuk okuldan gelir:
— “Anne herkes kantine gitti.”
Anne çöker.
Bu cümle,
“anne sen çağ dışısın” demenin çocukça hâlidir.
Ve anne anlar ki;
kantin sadece yemek değil,
aidiyet meselesidir.
Beslenme çantası,
annenin idealidir.
Kantin,
hayatın kendisi.
Ve çocuk,
ikisi arasında büyür.
Bazen sandviç yer,
bazen tost.
Bazen elma,
bazen kek.
Ama her akşam eve döndüğünde
annesinin yüzüne bakar
ve şunu bilir:
“Bu çanta sabah benim için hazırlanmıştı.”
Ama çocuk büyüdüğünde bunları hatırlamaz:
Hangi tosttu,
hangi kekti…
Hatırladığı tek şey şudur:
“Annem her sabah benim için uğraşırdı.”
Ve bu…
Hiçbir kantinde satılmaz.