Biri gelip de bana şu soruyu sorsa:
“Ne anladın bu dünyadan?”
Duraksamadan derim ki:
Ölülerin sevgiyle anıldığı, yaşayanların sevgisizlikten öldüğü bir dünya gördüm.
Bir garip çelişkinin, bir hazin gerçeğin ortasında buldum kendimi.
Toprak altına girenlere çiçeklerle koşarken, hala nefes alanların yüreğine dikenler batırıldığını gördüm.
Yaşarken değer bilinmeyen insanlar, öldükten sonra methiyelerle göğe çıkarılıyor…
Ne hazin bir ironi bu, ne büyük bir vefasızlık değil mi?
İnsan yaşarken bir selam bekliyor aslında…
Bir “Nasılsın?”
Bir içten tebessüm…
Ama çoğu zaman bunlar bile lüks sayılıyor günümüzde.
Gözlerinin içine bakılıp da “iyi ki varsın” denilmemiş nice yürek, sessizce kanıyor.
Öylece susuyor, kırılıyor, eksiliyor,
Sevgiye aç kalıyor, ilgiye muhtaç büyüyor nice hayat.
Oysa bir sarılma, bir omuz, bir içten kelime dünyaları değiştirebilir.
Ama nedense bizler, sevgiyi ölümle takas etmeye alıştık.
Yaşarken ilgisiz kaldığımız insanlara, mezar taşı yazılarıyla vefa sunuyoruz.
Ve ne yazık ki bunu da fazilet sanıyoruz.
Çok şey kaybettik biz…
Ama en çok insanlığımızı, merhametimizi, zamanında verilen değeri kaybettik.
Önce göz göze bakmayı,
Sonra gönülden konuşmayı
En sonunda da kalpten sevmeyi unuttuk.
Yaşarken sarılmadık sevdiklerimize,
Öldüklerinde, boy boy çelenk gönderdik cenazelerine.
Onlara bir kere “Sen benim için değerlisin” demedik bile,
Ama ardından saatlerce ağladık, saatlerce konuştuk onunla
Oysa o birkaç cümleyi hayattayken duysa,
Belki dünyası değişecekti.
Ne garip bir alışkanlıktır bu değil mi?
Mezar taşlarıyla kurduğumuz vefa ilişkisi.
Kapısını çalmadığımız, gönlünü almadığımız bir yakınımızın, bir sevdiğimizin mezarına gidip,
“Ruhun şad olsun” demekle vicdanımızı aklamaya çalışıyoruz.
Ama o ruh, yaşarken bir kelimeye, bir el tutuşuna, bir dostluk sofrasına hasretti belki de…
Biz ise o sofrayı kurmadık, o eli tutamadık.
Sonra da ardından yazdık:
“Onu asla unutmayacağız.”
Halbuki biz onu zaten yaşarken unutmuştuk…
Ey insan!
Unutma, hiçbir çiçek, ilgisizliğin olduğu yerde asla çiçek açmaz
Hiçbir sevgi, gösterilmeden değer bulmaz.
Hayattayken sarılın sevdiğinize,
Hayattayken söyleyin güzel sözlerinizi
Yaşarken hissettirin, kıymetline kıymetini,
Çünkü öldükten sonra gelen çiçeklerin, gözyaşlarının, duaların
Ne kadar samimi olursa olsun
Eksik kalır bir “iyiki varsın”ın sıcaklığı kadar.
Eğer bir daha sorulursa bana;
“Ne anladın bu dünyadan?”
Derim ki:
Yaşarken sevgiyi esirgeyen, ölünce vefa yarışına giren bir dünya tanıdım.
Ve tüm kalbimle dilerim ki;
Artık insanlar birbirini yaşarken sevsin.
Çiçekleri mezarlara değil,
Kalplere eksin.
Sevgiyi geç kalan kelimelere değil,
Zamanında atılan adımlara yüklesin.
Çünkü hiçbir çiçek, ilgisizliğin olduğu yerde asla açmaz.
Çünkü hayat geçiyor…
Ve hiçbir geç kalmış sevgi,
Bir ömrün yorgunluğunu silemiyor.