TRABZONSPOR’U TEST ETTİM EKSİLERİ ARTILARINDAN DAHA FAZLA

En sonunda söyleyeceğimi en başında söyleyeyim. Trabzonspor'un kadrosu Süper Ligi götürecek yeterlilikte değil! Bunun ana nedeni de Başkan Ahmet Ağaoğlu’nun yanlış, eksik ve de başarısız transfer politikası! Bu tespite göre söylemek gerekirse de Trabzonspor’un kadrosu yetersiz! Şimdi ligin sonuna 4 maç kaldı. Onun için Trabzonspor elini çabuk tutmalı. Eksikleri şimdiden tespit edip, gelecek sezonun planları yapmalı. Mevcut takım iyi futbol oynamıyor. Durgun ve sorumsuz! Trabzonspor’un devamlılık akışkanlığı yok, kötü alışkanlıkları çok!

Örneğin; Süratli pas trafiği yok, doğru dürüst orta yapılamıyor! Oyun içinde bir tek kolektif akın yok! Hücumda çoğalma yok! Gol pozisyonu üretmesi çok zor! Gol atması da tesadüflere kalıyor. Organize arak geliştiremiyor. Golden vazgeçtim, kollektivitenin getirdiği gol pozisyonu dahi yok! Top kayıpları çok. Pas isabet oranı düşük. Takım pozisyon üretemiyor! Golcün Djaniny var bir maçta atıyor bir-iki maçta yatıyor! Bu oyuncuya alternatif yok! Çok iyi bir kalecin var, o da olmazsa vay halimize! Savunman ne iyi ne kötü, kimse farkında değil! Trabzonspor’un bir tane değil bin tane derdi var!

Abdullah hoca genç Hüseyin’i gözden çıkarttığına göre Edgar, Hugo’nun yanında oynayabilecek bir stoper şart! Ve de topu iyi taşıyan bir oyun kurucu. Çünkü, Baker ve Flavio’nun şu anki durumu geriye yaslanan savunmaya yardımı kabul etmiyor. Gelecek sene bu oyuncular takımda kalırsa Trabzonspor bu futbolcularla tempo kazanamaz! Savunma daha da daha da problemli hale gelir. Eksikliklere rağmen Trabzonspor’da patron Avcı transfer ayında hem yabancı hem yerlide iyi tartıp biçim ona göre hedefi tutturmalı.

Abdullah hoca gelecek sene bu kadrodan verim alabilmeli. Futbolun temel ilkelerini bile sahaya yansıtamayan takım, ancak bireysel çabalarla saman alevi gibi bir yanıp bir sönüyor! Trabzonspor’un verdiği fotoğraf şu; bir kişi topla meşgul 10 kişi duruyor! Günümüz futbolunda böyle bir şey yok. Hani nerede o iyi takım? Hani nerede 2010-11 ruhu? Trabzonspor bu ruhu yakalamak istiyorsa boş çuval nasıl dik durmuyorsa lüzumsuz iş bilmeyen ve birilerinin ricası ile menajerlerin lüzumsuz oyuncularını almaya bir son verecek!

FARUK CAN KONUSUNDA RİSK AL

Alt yapı alt yapı diyoruz alt yapıdan A takıma çıkan oyunculara doğru dürüst bir türlü şans verilmiyor. Kaleci Uğurcan ve A.Kadir Ömür aldıkları formayı sırtlarından çıkarmadılar.

Newton’un gönderilmesinden sonra takımın başına Teknik Direktör olarak gelen Abdullah Avcı hoca geldiğin gün riskler alarak Trabzonspor’u ilk dört arasına kadar getirdin. Serkan Asan’da Bordo- Mavili formayı sırtına geçirdikten sonra ilk on birde oynamaya başladı. Abdullah hoca Serkan’a verdiğin şansı Faruk Can’a da ver.

Zaten gelecek sezonda sol bek Marlon, takımda büyük oranda olmayacak. Yedekler arasında yer alan ve görev verdiğiniz zaman yüzünüzü kızartmayan Faruk Can’a neden bir daha şans vermiyorsunuz. Marlon’un aşama yapacağı yok. Aşama yapacak olan oyuncu 20 yaşındaki Faruk Can’dır. Kalan son dört maçta bu genç futbolcuya şans verseniz, Trabzonspor 10 yıllık sol bekini kazanmış olur. Abdullah hocam cesaretini gençler konusunda topla formayı bu genç oyunculara ver ki onların yeteneklerini ve kapasitelerini görmende fayda var. Gelecek sene Trabzonspor’a faydalı mı olurlar yoksa kapasitelerinin üzerlerinde mi veya aşağısında mı olacaklarını görmekte fayda var. Şimdi ise kalan son dört maç için aynı riski gençler konusunda almalısınız. Gençler konusunda top sende…

DİNİME KÜFREDEN MÜSLÜMAN OLSA BARİ!

Çalkantılı bir seçimin ardından Trump’tan bayrağı devralıp ABD’nin 46. Başkanı olan Joe Biden, yaşının verdiği olgunluktan (!) olsa gerek akıl tutulması yaşıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’la arasına mesafe koyan Biden, sözde Ermeni soykırımını tanıyarak Türkiye Cumhuriyeti devletine güya aba altından sopa gösterdi. 1915 olaylarını Ermenilere yönelik soykırım olarak kabul eden Biden, yavuz hırsız ev sahibini bastırır misali bir üslup takınarak yüzeye çıkmaya çalışsa da ülkesinin kirli tarihiyle yüzleşmeli… İşte kanla beslenen ABD’nin karanlık geçmişini yansıtan soykırım silsilesinden bir kesit: ABD kitle imha silahlarıyla Orta Doğu’da, Japonya’da, Vietnam’da, Irak’ta, Suriye’de, Afganistan’da, Guetamala’da ve daha birçok ülkede etnik temizlik yaptı. Çiçek hastalığıyla enfekte olmuş battaniyeler verilerek yerli halkın nasıl katledildiğinin vesikası Teksas’taki Kızılderili Soykırım Müzesi’ndedir. Yolunuz ABD’ye düşerse gidin bakın! Kolomb Günü, her yılın 12 Ekim günü, köleliğin, soykırımın, tecavüzün, yağmanın mirasının kutlanması anlamına geliyor.

Nagazaki ve Hiroşima’ya bıraktığı ve 220 bin dolayında insanı katleden devasa bombalarıyla savaş tamtamları eşliğinde günlerce balolar, partiler düzenleyen ABD’nin soykırımları ‘epik’ senaryolarla beyaz perdeye aktarılmıştı. ‘My Ali Katliamı’ diye hafızalara kazındı Vietnam’da yaptıkları. 643 bin ton bomba kullandılar. Köylerde çoluk çocuk demeden yok ettiler. Arkalarına bile bakmadan, güle oynaya ülkelerinin yolunu tuttular. Sözde barış timsali bu ülkenin Irak’ta, Libya’da yaptıkları da cabası… Saddam’ı, Kaddafi’yi ölüme nasıl sürüklediğini tüm dünya çıplak gözle izledi. Tüm bunlar ortada iken ABD’nin en yaşlı başkanı konumundaki Biden kalkmış Türkiye’ye ayar vermeye çalışıyor. İşin garip tarafı, buna siyasi erkten bir tepki bile gelmiyor. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu?

Temcit pilavı gibi ‘Ayıdan post, ABD’den dost olmaz’ diye diye dilimizde tüy bitti. Çok değil, PKK ve PYD terör örgütlerini besleyip büyütmeye çabalarken görmüştük ABD’yi yakın bir tarihte. O zaman da ‘hamaset’ kokan bir iki cümleyle geçiştirilmişti bu olay. Öyle İncirlik’i kapatmakla, büyükelçilerini ülkelerine göndermekle bu iş geçiştirilemez. Kısasa kısas… Madem kan emici ABD sözde Ermeni soykırımını kabul etti, TBMM de bir an önce toplanıp ABD’nin yaptığı kıyımları, insanlık dramlarını dünyanın gözüne sokarcasına kabul etmeli, bu sözde dosta Hanya’yı Konya’yı göstermelidir. Öyle Müslüman mahallesinde salyangoz satmakla olmuyor bu işler.

MASÖR ŞEFİK’İN NASIRLI ELLERİ

Trabzonspor’da son dönemde yaşanan sakatlıklar dikkat çekiyordu. Bu durumla birlikte gözler takımın emektar masörü Şefik Erkaya’ya dönmüştü. Yirmi dört yıldır görevini başarıyla sürdüren Şefik Erkaya, futbolcuların tedavi süreçlerine yaptığı katkıyla ön plana çıkıyordu. Şefik ve ailesinin balıkçı motorları vardı. Şefik, ailesiyle balığa çıkar, halat çeker, kasa kaldırırdı. Kulüpte yönetici olan bir akrabası vardı: Yusuf Bahadır. Onun vasıtasıyla kulübe gelmiş, masörlük kursuna gitmiş ve ardından göreve başlamıştı. Ne var ki avuç içleri nasır içindeydi. Sanki zımpara kâğıdıyla masaj yapıyordu. O dönem oyuncular olarak ellerini koruyup kollamasını söylemiştik. İlk başlarda hem masörlük yapıyor hem de balığa çıkıyordu. Eldiven kullanmayı da denedi ama kâr etmemişti. Ardından balıkçılığı tamamen bırakarak kendisini işine vermişti. İlaçlar ve iğne vurma konusunda da kurslara gidip kendisini geliştirmişti. Türkiye’nin en iyi masörlerinden biri olmuştu. İşini seven ve mesleğine saygı duyan biriydi. Futbolcularla seviyeli ilişkiler kurardı. (Gülümseyin insanlar)

SADRİ ŞENER’DEN BEDDUA

Trabzonspor’da iki kez başkanlık yapan Sadri Şener, açık sözlü kişiliğiyle tanınır. En son sözü ilk önce söyler. Yöneticiliğe Mehmet Ali Yılmaz’ın başkanlığında başlayan Sadri Şener, birçok transfer görüşmesine katılmış, pratik çözümleriyle de başarılı olmuştur. Başaramadığı bir transfer öyküsü var ki çok ilginç... 1986-1987 sezonunda Tuncay Soyak, Trabzonspor’dan ayrılmak istemektedir. 1978 yılında bordo-mavili takımın formasıyla bir Fenerbahçe maçında tanışan Tuncay Soyak "İlle de ben gideceğim," diyordu. Sadri Şener’in tekliflerine bu eski efsane yanaşmıyor ve gitmek için diretiyordu. Sadri Şener Tuncay’ın İstanbul’un sarı-kırmızlı takımına gideceğini biliyordu. Ve son görüşmesinde Tuncay’ı "İnşallah gittiğin takımında ayağın kırılır!" diyerek yolluyordu. Acaba Şener’in bu bedduası tutacak mıydı? Tuncay, gittiği Galatasaray ile henüz sezon başında çıktığı bir maçta ayağı kırılıyor ve uzun bir süre yeşil sahalardan uzak kalıyordu. (Gülümseyin insanlar)

FAŞ TEMEL’DEN ÜZÜM!

Trabzon’un futbol ve balıkçılarıyla ünlü Faroz Mahallesi’nde özellikle dam sohbetlerine doyum olmaz. Hele bu sohbetin içinde ünlü balıkçı reislerinde Faş Temel Erkaya varsa sohbette âdete gülmekten çatlarsınız. Yıllar önce Faş Temel ile 5-6 arkadaşı damda sohbet ederken masada tek eksik üzüm meyvesiymiş. Arkadaşları Faş Temel’e “Mahalledeki bakkaldan üzüm al da gel” derler. Faş Temel ise arkadaşlarını kırmayarak bakkala gider ve üzüm alır dama gelir. Faş Temel’in arkadaşları üzüm poşetini açarlar ki poşetin içinde bir salkım üzüm vardır. Bunun tüm arkadaşları Faş Temel’e sitem ederler. “Bir salkım üzüm kime yetecek. Ne biçim adamsın” derken Temel ise, “Üzümü size değil kendime aldım” diyerek herkesi gülmekten kırar geçirir.