Rahmetli Anaannem yine bizi toplamış yamacına ve söz yaşlarını bir bir bırakmıştı yüreklerimize.
Derenin akan suyuna karışan  naif Karadeniz şivesi bizi bizden alıp götürüyordu ve çıt çıkarmadan dinliyorduk onu...
O küçük aklımızla anlayabildiğimiz kadarını anlıyorduk lakin bugün daha iyi anlıyoruz onun bizlere ne anlatmak istediklerini...
Bak kızanım:
Dünya gittikçe kocayacak, her şeyin bir ömrü ve süresi vardır dünyada ve Allah’ın size verdiği yaşamı iyi değerlendirmeniz gereklidir...
Nasıl mı olacak bu?
Şöyle ki; büyüyecek ve herbiriniz bambaşka alanlarda başarılar göstereceksiniz, belki de başarısız olacaksınız ama ne olursa olsun emanete ihanet etmeyin, canınız ne kadar yanarsa yansın birinin canını yakmayın, yanan olun yakan değil çünkü Allah yanan kulunu mükafatlandıracaktır elbet vakti geldiğinde demişti... 
Anaannem o gün bunları bize anlatırken bizler yanmanın tam manasını bilmiyorduk, sadece dinliyorduk işte...
Ve bizi o kadar iyi anlıyordu ki tüm sevecenliğiyle bize döndü ve ; elbet bir gün ne demek istediğimi anlayacaksınız demişti...
Evet bugün geldiğimiz noktada o dere başında anaannemin anlattıklarını dinleyenler olarak bizler başarıları ve başarısızlıkları yaşadık, yıkıldık ,ezildik ve yandık...
Elbet çıkış vardı olmalıydı çünkü kul sıkışmadan Hızır yetişmezdi bunu da rahmetli iyi empoze etmişti bizlere!
Ama darmadağın olduğun iç dünyanla ne Hızır’ı  düşünebiliyorsun ne de ne yapacağını, sadece yanıyorsun işte!
Yanmak çaresizlikmiş!
Yanmak ümidinin kırılmasıymış!
Yanmak konuşamamakmış!
Yanmak duaymış!
Yanmak utanmakmış!
Hem de bi başına yaşamakmış tüm bunları!
Genç bir Kadın vardı arka mahallemizde oturan, bir çocuğu ve babası ile yaşama tutunmaya çalışanlardandı. 
Abartmıyorum “gerçekten çok güzel kadındı “ ve kendinin farkında değildi...
Fakat bu kadının yüzü hiç gülmüyordu sadece istisnai karşılaşmalarımızda inceden inceye tebessüm ediyordu o kadar.
Bir gün bende çocuklarımı okula yolladım ve onun işe gideceği saatte camda bekledim, görür görmez içimdeki merak ve buruklukla “Günaydın” dedim, her zamanki gibi inceden bir tebessüm etti ve yürümeye devam edecekken bu defa sesimi azıcık daha yükselttim ve “ Akşam iş dönüşü bi’kahve içebilir miyiz” dedim...
Şaşırmıştı tabi benim bu teklifim karşısında ve hiç beklemediği için ne diyeceğini düşünmeden endişe ile “ peki “ dedi, anlamıştım isteksiz olduğunu fakat çok mühim değildi zaten,önemli olan kabul etmesiydi...
Böyle bir kaç kahve içmemiz olmuştu yakın aralıklarla ama hep benim talebimle olmuştu...
Sevmiştik birbirimizi bunu en son görüşmeden sonra onun beni davetinden çıkarmıştım...
Velhasıl beni davet ettiği o konuşmada bana ne yazık ki bir adamdan yani kocasından kaçtığını anlatmıştı,meğerse adam ona öyle bir şey yapmıştı ki ondanmış  böyle yüzündeki gülümsemenin yok oluşu...
Uzun yıllar evli kalmamış sadece beş yıl fakat o beş yılın içinde Bir gün hiç ummadığı bir şey olmuş kocası yanında hoş bir kadınla eve gelmiş ve “ben bu kadına aşık oldum ama senden de vazgeçmek istemiyorum, sana dürüst davranmak için bundan başka bir yol bulamadım “ demiş...
Kadın duydukları karşısında önce kamera şakası falan mı diye düşünmüş sonra olayın şaka ile uzaktan yakından bir alakası olmadığını anlayınca oracıkta beyin kanaması geçirmiş...
Ve ilginçtir ki ona adamın aşık olduğu Kadın bakmış(gerçekten de çok iyi bakmış)
Velhasıl günler aylar yıllar geçtikçe kadın normal yaşama dönmüş ve kocasının aşık olduğu kadına ister istemez borçlu kalmış,ama hiç bir zaman kocasını affetmemiş ve aralarında ki ilişkiyi bitirmiş ama evden gitmesine müsaade de etmemiş adam kaldı ki boşanmayı asla kabul etmemiş... kadının sadece yaşlı bir babası varmış destek alabileceği bu sebepten de yaşadığı saçma sapan evliliğin içinden kurtuluş olarak çocuğunu ve babasını alarak hiç bilmediği bir şehre yerleşmekte bulmuş ...
Göçebe hayatı yaşıyor, kadınlığını, güzelliğini en önemlisi gülmeyi rafa kaldıran bu Kadın kocasının yanında kalıp her ikisini de yakmak yerine( çünkü dengesi bozulmuştu, aklından türlü türlü senaryolar geçiyordu, zarar verecekti ikisine de, kaçmalıydı) yakmamak için kendini yakmıştı...
Şimdi bu olay biraz farklı ve ağır olsada yaşamın içinde varolan hayatlardan değil mi?
Yok mu bunlara gebe bırakılan kadınlar?
Ama benim için ilginç olan kısmı Anaannemin ettiği  “kimsenin canını yakmayın, yanan siz olsun çünkü Allah yananların yanındadır” sözüydü!!!
Tabi doğru bir sözdü lakin bu durum onu özetlese de zor bir meziyetti bunu tercih etmek...
Yine bir adam yüzünden yine bir kadının gülüşleri ve hayalleri solmuştu!!!
Bence gerekiyorsa yakmalıyız!
(Tartışmaya açık bir konu değil bence, dürüstlük hiç değil bu)
Allah kadınlarımızın Yardımcısı olsun!
Böyle adamlara da Allah akıl fikir versin!