Ertuğrul! Oşima ünye felsefesinde yaşıyor !

Türk- Japon dostluğunun mimarları, Sultan II Abdulhamid Han, Japonya imparatoru Meiji, Ertuğrul Fırkateyni  Gazi ve Şehitleri, geride bıraktıkları aileleri, bir insanlık şahikası yaratan Japon Halkı, Oşima-Koşina Muhtarı Saito, anıtlarıyla Şehitlerimizi Oşima ve Ünye’de kucaklayan Japon ve Ünye Halkı, Japonya Büyükelçisi Ekselansları YokataYokoi, Türk- Japon dostluğu, Ertuğrul Şehitleri hatırası için saygı ve şükranlarımızı sunarız.

Ertuğrul, Sultan Abdulhamid II’nin Japon imparatoru Meiji’ye iade-i ziyareti için 14.Temmuz.1889 tarihinde Japonya’ya gitmek için 620 personeli ile İstanbul’dan yola çıkmıştır. Onbir ayda Japonya’ya varmıştır. Dönüş yolunda tayfuna yakalanarak Oşima-Koşino’da batmıştır. 550 askerimizin şehit olduğu dünyanın en büyük deniz kazasıdır. Altmışdokuz askerimiz ise  yaralı olarak kurtulmuştur.
Ertuğrul için uğurlama töreni yapıldığını bilmiyoruz. Ancak İstanbul Halkı sahillere dökülerek veda etmiştir.
 
Besmeleyle Ertuğrul demir aldı,
Hep ahali sahillerde baka kaldı,
Çoluğun çocuğun feryadı arşa vardı,
Hak selamet versin şanlı Ertuğrul’a.
 
Üç direkli firkateyndir gemimiz,
Kimimiz bekarız, evlidir kimimiz,
Gayret edin çocuklar, Japonya’dır yolunuz,
Hak selamet versin şanlı Ertuğrul.
 
“Ayrılış sırasında  armaların alay sancakları ile donatılmış olması, askerlerin serenlere, küpeşteye, çarmıklara çamaryuva etmesi, bir heyecan ve teessür uyandırıyordu.
 
“Veda sevgili kardeşler,
Veda !.. Allah sizi korusun !.. Heyhat !.. “
 
Sessiz Ertuğrul Fırkateyni
Artık demir almak zamanı gelmiştir Kasımpaşa’dan,
Engine giden bir gemi kalkar bu limandan,
Hüzünlü ve coşku ile sessizce alır yol,
Sallanır kalkışta mendiller ve her iki kol.
 
Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,
Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli,
Biçare gönüller! Sonsuzluğa giden bir gemidir bu,
Hicranlı seyahatin matemidir bu !
 
Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler,
Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler,
Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden,
Bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden.
 
Ahiret melekleri ayağa kalkın !
 
Bu dağların rakibi tayfundur,
Tayfun burada hükümdardır,
Ey şehitlerin derdini dinlemeyen tayfun,
Şehit düşmek dokunmuyor kanıma,
Büyük vatanımı arıyor ruhum,
İşte tayfun sana sığındım Oşima’da,
Dinmiş midir olukla akan kanlar,
Vatan büyük hedeflere varmış mıdır?
 
Başını göğsüme yasla vatanım,
Güzel başında dolaşsın ellerim,
Ahiret melekleri ayağa kalkın,
Geliyor Oşima’ya Ertuğrul şehitleri !
 
Şimdi uyuyor Oşima’da beşyüzelli şehidimiz,
Fark etmiyor güneşin doğduğu yerde yatışları,
Varken Japon geleneğinin kardeşliği, şevkati,
Ebediyyen unutulmaz Türk-Japon dostluğu,
Ertuğrul Fırkateyni gazi ve şehitleri.
 
Anne için yanacak mektubum okunurken,
 Lakin ölümüm ile işlenen emeli
Çok görme sakın Oşima sularında,
Allah bir nefes gibi yakın,
Gökyüzü bir nefes kadar uzakta,
Gidecektir kainatın son zerresine dek,
Bütün soluğumuz bu toprakta!
 
Neyyire sen de unut yavrum !
 
Kasvetli bir sonbahar akşamında,
Saat dokuz otuzda, tayfun Japon denizinde,
Ufukta canavarlaşıyordu karanlıkta,
Birden sallamaya başladı Ertuğrul’u,
Cehenneme çevirdi dört bir yanını.
 
Güneş parlamıyor artık,
Bu mahşerin tarifi celladın ta kendisi,
Ertuğrul’u dağıttı, hayalete çevirdi,
Ölüm ile pençeleşen bu hayatın güreşi,
Beş dakikada bitmiş, nihayete ermişti,
Yok olan Ertuğrul, kaybolan güneş,
Yerini kara bulutlara terketmişti,
Güzel ela gözlere şehitlik çökmüştü.
 
Sönük örgün gözlerin, yanık yüzünle,
Anne ! Babam nerede diye haykırdın,
Hançer gibi ta ruhuma battı yaman sözlerin,
Birkaç kezdir bu çığlığı atarsın,
Dona kaldım göz yaşlarım sakin sakin akarken!
 
Dalgın gözlerimde biçare gemiyi düşünürken,
Baban’ın hayalini ararsın,
Beşyüz elli Ertuğrul şehidi,
Rüya oldu,  beyaz kanatlarla okyanusa gömüldü,
Anneler, babalar, kardeşler, komşular, arkadaşlar,
Ertuğrul felaketi tarif edilmez mahşerde bile,
O talihsiz insanları ninnilerle uyuttum.
 
Unut kızım, unut yavrum,  sen de unut artık,
Onlar hayaldir bize , şimdi hepsi cennette,
Sorma kızım, sorma yavrum, ben de bilmem nerdedir,
Gittikleri okyanus karanlık bir perdedir,
Yattıkları Oşima neresidir diye sorma güzelim,
Oşima hayal olan varlıkların ükesi,
Oşima,  batıp giden güneşlerin cenneti.
 
Selam olsun !
 
Selam olsun bizden güzel dünyaya,
Bahçelerde hala güller açar mı?
Işıklar, gölgeler suda oynar mı ?
Hepsi güzeldi, kar tipi, fırtına,
Günler geçişi, ardı ardına,
Hasretsiz bir kanat şakırtısına,
Mavi gökte yine kuşlar uçar mı ?
Uzak, çok uzak şimdi ışıktan,
Çocuk sesinden, gül ve sarmaşıktan,
Dönmeyen gemiler olduk Oşima’dan,
Adımızı soran, arayan var mı ?
Elbette adınızı arayan ve soran var gazi ve şehitlerimiz. İşte ünye halkı sizi ayakta alkışlıyor ! Adınız kalplerinde yaşıyor. Hatıranız topyanı anıtında ölümsüzleşiyor !