Afet denilince irkiliriz. Haklıyız da; çünkü ne zaman sel, heyelan, deprem haberlerini duysak mutlaka ardından can ve mal kayıpları ve acılar duyarız. Ama istisna olsa da her afet böyle değildir. 

Bazen güzel sonuçlar da doğurabilir. Yeter ki geri gelmez canlarımıza bir halel gelmesin. İşte sonuçları itibariyle bir güzellik ortaya çıkaran ve Trabzon için dikkate değer bir turizm destinasyonu haline gelen Sera gölü bir afet gölüdür. Nitekim 21 Şubat 1950 tarihinde meydana gelen Sera deresi heyelanı Trabzon için bugün vazgeçilmez bir mesire alanı ve tabiat gölünün biricik sebebidir.

 Sera gölü 1950’li yıllar

Sera heyelanının olduğu bölge, Trabzon- Akçaabat karayolundan eski bir nahiye olan Derecik’e doğru 8 Km uzaklıkta bulunan Sera köyünden 2,5 km içerde ve aynı isimli derenin Asor mevkiinde bulunmaktadır. Bölgede yerleşime açık vadilerinden birisi olan bu dere içinde heyelan sahasının hemen yakınında (bugün yüksek ve modern binaların dolduğu)  Yıldızlı isimli küçük bir köy, yamaçlarında da tek tük binalarla başka köyler bulunuyordu.


 
RESİM 2: Sera gölü 1960

Oldukça büyük çapta meydana gelen heyelan 21 Şubat 1950 Salı günü sabah saat 08-08:20 arasında şiddetli bir gürültü ile meydana gelmiş ve bu kütle hareketi sonucunda yerel çapta bir depreme de sebebiyet vermiştir. Yörede yapılan çalışmalarda heyelan kütlesi yaklaşık olarak 650 m uzunluğunda, 350 m genişliğinde ve 130 m yüksekliğinde ölçülmüştür. Bu kütle vadi tabanına yığılarak akarsuyun önünü tıkamış ve gerisinde bir set gölü oluşturmuştur.

YERALTINDAN SESLER GELDİ

Heyelandan yaklaşık 7-8 gün önce heyelanı haber veren bazı öncül hareketler meydana gelmiştir. Şöyle ki; kaymanın meydana geldiği yamacın üst kesimlerinde uzun ve derin çatlaklar oluşmuş, yamaç boyu taş ve toprak akıntıları meydana gelmiş ve yamaçta bulunan evlerden birinin mutfak kısmı birden bire çökmüştür. Ek olarak yer altından boğuk ve gıcırtılı sesler duyulduğu civar köylerde yaşayan insanlar tarafından dile getirilmiştir. Bu belirtiler sonucunda köylüler evlerini boşaltıp, yaklaşık 1 km güneyde başka bir mahalleye taşınmışlardır. Bu önlem heyelanın herhangi bir can kaybına sebebiyet vermemesinin en önemli nedeni olmuştur. Zira vadi içerisinde bulunan 11 ev ve 14 tütün damı heyelan nedeni ile yıkılmış, köy değirmeni ise su altında kalmıştır.

ONSEKİZ GÜNDE OLUŞTU

Sera deresinin önünü kapatan toprak kütlesi ile vadide sular yükselmeye başlamış ve 18 gün sonra yani 10 Mart 1950 tarihinde setin üzerinde bir çıkış ağzı oluşmuştur. O tarihte gölün uzunluğu 4 km, ortalama genişliği 150 metre ve en derin yeri 55 metre olmakla beraber ortalama derinliği 20 metre olarak kabul edilmiştir. Ancak 1954 yılında tekrarlanan saha gözleminde su seviyesinin azaldığı ve göl uzunluğunun 2 km’ye düştüğü tespit edilmiştir. Bunun sebebi sıkışmamış malzemeden meydana gelen setin aşınıma müsait olması ve akarsuyun çıkış ağzının hızlıca derinleşmesidir.


 
Bunlara ek olarak 1991 yılında gerçekleşen sel olayı gölün çıkış ağzını daha da derinleştirip su seviyesini ortalama olarak 2 metre kadar alçaltmıştır. Seviyenin daha da düşmemesi ve gölün kaybolmaması için DSİ tarafından gölün çıkışına bir set inşa edilmiştir. 

Günümüzde gölün yaklaşık uzunluğu yaklaşık 1 km’dir. Gölün en geniş yeri kuzey de 266 metre, güney kesiminde ise yaklaşık 120 metredir. Derinliği ise ölçme imkânımız olmadı. Ancak derenin getirdiği malzeme ile gölün iyice sığlaştığını söyleyebiliriz. Hatta bazı yıllar suyla gelen çamur tabakasının özellikle güney kısmını tamamen doldurduğu ve DSİ tarafından boşaltma çalışmalarının yapıldığına şahit oluyoruz.

GÖRGÜ TANIKLARI ANLATIYOR

Hadisenin oluşu aşamasında heyelan sahasındaki evleri boşaltmakla meşgul bulunan iki köylü ile aynı anlarda karşı yamacın yüksek bölümünde koyunlarını otlatan 3 çoban, heyelanı bütün yönleri ile görmüştür. Görgü tanıkları olayı şu şekilde anlatmaktadır;

“…Birkaç gün önce dağın başında küçük birkaç yarık peyda olmuştu. Günler ilerledikçe bu yarıklardan biri büyüyerek uzun bir çukur haline gelmişti. İşte bu çukur yer o gün dağın uçtuğu dakikalarda birdenbire büyümeğe, dağdan ayrılmaya başladığını, arkasından da korkunç gürültü ve ortalığı toz toprak bulutu içine boğan bir karışıklık içerisinde dağın yarısının bütün heybetiyle 20-30 saniye gibi kısa bir zaman içerisinde dereye yığıldığını gördük. Aynı anda derenin çakıllı ağaçlı tabanı yerinden fırlayıp ta yanımıza kadar geldi. O sıralarda bulunduğumuz yamacın da sarsıldığını gördük.

Havadaki koyu dumanın geçmesi için bir hayli beklediğimiz sırada arka arkaya oda büyüklüğünde büyük kayaların kopup düştüğünü ve toprakların döküldüğünü duyuyorduk. Bu hal bir zaman sürüp toz duman seyrelince ikinci kere şaşırdık.  Çünkü koca dağın yarısı uçmuş ve kopan kısmın önünde 4-5 minare yüksekliğinde büyük bir yar meydana çıkmıştı. Buradan kopan dağ parçası ile beraberindeki kaya ve topraklar da koca dereyi enine doldurup önünü tıkamıştı…”

NE ZAMAN TABİAT PARKI OLDU?

Bugün Sera gölünün Trabzon’a bambaşka fırsatlar sunduğunu görüyoruz. Uzun yıllar gölün kenarında kurulan aile işletmeleri ile sınırlı ziyaretçiler gölün manzarasından yararlanabilirken bölgenin kaderi 2010 senesinde değişiyor. Zira sonradan oluşsa da bu tabiat parçası dikkat çekiyor ve 2010 senesinde Bakanlar Kurulu tarafından bölge Tabiat Parkı ilan ediliyor. Ardından alan Milli Parklara tahsis ediliyor. 2015 senesinde Milli Parklar Müdürlüğü alanda düzenleme ve peyzaj çalışmaları yaparak otopark, kafeterya, piknik ve mangal alanları ile yürüyüş yolunu ihale ediyor. Son olarak da 2016 senesinde alan tümüyle Trabzon Büyükşehir Belediyesine işletmesi için devrediliyor. 

BÜYÜK TALİHSİZLİK

Büyükşehir belediyesi tarafından gayet profesyonel bir şekilde işletilen bu alanda geçen hafta talihsiz bir olay yaşanmış ve tabiat parkının içindeki ahşap kafeterya binası tamamen yanmıştır. Trabzon merkeze çok yakın olması, güzel manzarası ve yeşil tabiatı ile şehrin vazgeçilmez mesire alanlarından biri haline gelen Sera Gölü Tabiat Parkı bu kafeteryanın yanması ile öksüz kalmıştır. Neyse ki herhangi bir can kaybı olmamıştır.

Kafeterya binası yandı

En kısa zaman da kafeterya ve lokanta binasının yeniden inşa edilmesini bekleye duralım, alanda hala yapılacak etkinlikler var: Mesela açık alanlarda veya kamelyalarda mangal keyfi yapabilirsiniz. 600 metre uzunluğunda trafik gürültüsünden azade, gölün kenarında doğa yürüyüşü yapabilir, seyir terasında göl manzarasını doya doya seyredebilir ve fotoğraf çekebilirsiniz. 

Ancak keşke yürüyüş yolu tüm gölü çevreleyecek kadar uzatılsaydı diye düşünmeden edemiyorsunuz. Zira şairin “Hiç bitmesin horoz şekerim” dediği gibi tabiat yolunun bitmesini hiç istemiyorsunuz. Bu arada merak etmeyin çocuklar da düşünülmüş; oyun alanları ve açık yeşil alan etkinlikleri de tabiat parkının vazgeçilmezleri arasına girmiştir.

NE YAPILABİLİR?

Bu arada yeniden inşa edilecek olan kafeterya binası yapılırken yürüyüş yolundaki çürüyen ahşap korkulukların da bakıma alınmasını umuyoruz. Bir yere ahşap korkuluk yapılmaya görsün, birkaç senede bir bakımları yapılmazsa kısa sürede çürüyüp yok olduklarını ve harcanan paranın heba olduğunu görürsünüz.


 Bir de Sera deresinin getirdiği malzeme ile sürekli dolan ve boşaltılması hem zaman alan hem görüntü kirliliğine neden olan hem de göldeki doğal yaşamı olumsuz etkileyen bu durumun önlenmesi için tedbir alınmasını bekliyoruz. 

Göl yine dolmaya başladı

Bizim önerimiz, derenin milli parkın sınırlarına girdiği ve göle kavuşmadan kanal şeklinde aktığı bölümde ardışık mini yersip bentlerinin yapılması ve burada biriken malzemenin daha sıklıkla temizlenmesi yönündedir. Aslında daha önce var olan bu bentlerin sonraları yıkıldığını söylemeliyiz. Zamanında alınmayan küçük tedbirlerin sonunda büyük zararlara neden olduğunu biliyoruz.

 Bu bölgede ardışık yapılacak mini bentler gölün dolmasını geciktirebilir.