İstiklal Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un vefatının 89’ncu yılını geride bırakıyoruz. 27 Aralık 1936 günü, bir grup vatansever üniversite öğrencisinin girişimiyle cenazesi kaldırılabilen Akif, yaşadığı yıllar içinde büyük sıkıntılar çekmiştir.

İstanbul’a yerleşen ailesinin maddi zorluklar içinde olmasından dolayı bir an önce memuriyete geçen Akif’in en özel yanı Milli Mücadele yıllarında gösterdiği tavırdır. Zira İstanbul’un işgali sonrası birçok yazarçizer başkentte kalıp bir elleri yağda bir elleri balda yaşamaya devam ederken Akif, büyük bir risk alarak Anadolu’ya geçip Milli Mücadeleye katılmıştır.

Yunan Ordusu Bursa’ya girdiğinde Venizelos’un oğlu Teğmen Venizelos kılıcını Osman Gazi’nin sandukasına dayayıp, “Kalk Osman, kalk kurduğun imparatorluk yıkılıyor, gör!” diyerek bir fotoğraf çekilmiş ve bu fotoğraf ertesi gün İstanbul gazetelerinde yayınlanmıştı.

Bu fotoğrafı gören İstanbul Üniversitesi öğrencileri, Cenap Şehabettin’e giderek “hocam çok üzgünüz, ders işlemeyelim” dediklerinde ünlü yazar onlara şu cevabı vermişti: “niçin üzgün oluyorsunuz efendim, memnun olmalısınız. Yunanlılar bizim menfaatimize uğraşıyorlar” demişti.

Aynı günlerde Mehmet Akif ise Balıkesir’de, Zağanos Camii’nde halka hitap ederek onlardan Milli Mücadeleyi desteklemelerini istiyordu.

Yakın dostu Trabzon Mebusu Ali Şükrü Bey ile Büyük Millet Meclisi’nde yer alan Akif, yokluk ve fakirlik içinde olmasına rağmen İstiklal Marşı için kendisine teklif edilen ödülü almayı reddetmiştir.

O dönemki kaynaklar, Akif’in sırtında paltosunun olmadığını ve Baytar Şefik’in paltosunu ödünç alarak sırtına geçirdiği halde halkın parasını almadığını söylemektedir.

Altı çocuk sahibi olan Akif, yazdığı mektuplarında çocuklarıyla yeterince ilgilenemediğinden söz etmektedir. Onlara yeterince iyi babalık yapamadığından dert yanan Akif, hayatı boyunca o cepheden bu cepheye, o şehirden bu şehire koşmuş ailesine ara sıra para gönderebilmişti.

Bu marş benim değildir artık millete mâl olmuştur” diyen Akif, Birinci TBMM’nin feshinin ardından ikinci meclise alınmamış, en yakın arkadaşı Trabzon Mebusu Ali Şükrü Bey’in ölümünün ardından kırılmış, gücenmiş ve gelişen süreçte memleketten ayrılmış ve Mısır’a gitmiştir.

Çok sevdiği vatanından ayrı yaşayan fakat mutsuz olan Akif, sağlığını da kaybetmiştir. 1936 yılında Türkiye’ye dönen Akif, artık hastadır.

İstanbul’da Mısır Apartmanına yerleşen Akif, yakın arkadaşları kendisini ziyarete geldiğinde “Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın” diyerek dua etmiştir.

Neticede bugün Türk Milleti olarak Mehmet Akif’e vefa borcumuz vardır. Bize düşen en büyük görev, gençlerimize O’nun edebi kişiliğiyle birlikte vatanseverliğini ve dürüstlüğünü öğretmek olmalıdır.

89’ncu ölüm yıldönümünde vatan şairimiz Mehmet Akif Ersoy’u saygı ve rahmetle anıyorum.