Önceki gün David Fromkin’in, Ortadoğu için yazdığı “Barışa Son Veren Barış” kitabından alıntılar yaparak, gerçekleri sıralamaya çalışmıştık.
Sıralamaya çalıştığımız özet olarak ne idi?
Her “ATEŞKES” ve sonrasında yapılan “BARIŞ”, hemen ardından “SAVAŞ”ı yeniden başlatmıştır.
*
Meslek hastalığı olarak “Her duyduğuna inanmayan”, dahası “Gözünün gördüğünün bile yarısına inanan” birisi olarak, “En kötü gerçek en güzel yalandan iyidir” diyerek Ortadoğu’da İsrail merkezli savaşların tarihine belgeleri irdeleyerek göz atıp, araştırdık.
Bugün adeta, “Katliamlar durdu, Filistin özgürlüğüne kavuştu. Hatta dünya tanıdı devletini kurdu” şekliyle yapılan ve “Ateşkes sağlandı. Barış yapılıyor” şeklinin geçmişte kaç kez tekrarlandığını saydık.
1947’den 2025’e 78 yıldır süren çatışmaların tarihçesinde kaç kez, ateşkeş ilan edilip, ardından barıştan dem vurulmuş?
Sonrasında “Sil baştan savaş denilerek Barışa kaç kez son verilmiş?”
*
Sayarken, karıştırdığımız olmuştur diye endişe de ediyorum ama sanırım 14’ü 2000-2014 yılları arasında olmak üzere 1irili ufaklı 27 kez, ateşkes ilan edilmiş, sonra barış masasına oturulmuş, çok geçmeden de tekrar savaşa girişilmiş.
“Savaşa girilmiş” derken, karşılıklı olanın yok denecek kadar az, tamamının da İsrail saldırısı ile olduğunu belirtmek lazım.
*
Bu “Şeytan Üçgeni” olarak da adlandırabileceğimiz; “Ateşkes-Barış-Savaş” üçleminde, sanılmasın ki bu son olacak.
“Olacak” diyebilenler;
Ben diyeyim; “hayal görenler…”
Siz söyleyin; “hesap yapanlar…”
Birileri söylesin; “mitamoniler, yani kendi söyledikleri yalanlara bile inanmaya başlayanlar…”
Bunlar için 2021’de tarih sayfasına düşülmüş bir notu paylaşalım:
“İsrail ve Hamas arasında 2008, 2012, 2014, 2019 ve 2021 yıllarında olmak üzere en az 6 ateşkes anlaşması imzalandı.
Her bir örnekte benzer bir süreç yaşandı.
Hamas büyük ölçüde anlaşmaya uydu. İsrail ise büyük ölçüde uymadı.
Her seferinde savaş ateşkesle sonuçlandı ve akabinde bu süreç kendini tekrarladı.”
Daha ne diyebiliriz ki?
Bizim değil ama Mehmet Âkif Ersoy’un (1873-1936), “Anlayana sivrisinek saz” babından bir asır öncesinden diyeceği var:
“Târîhi «tekerrür» diye ta'rîf ediyorlar;
Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?”
*
Ne hazindir ki, “Lâf ile peynir gemisinin yürüyeceğini” sananların cirit attığı bir zaman dilimi yaşanıyor.
Allah’ın verdiği akıl ile iradeyi, geçmişe bakıp olması gerektiği kullanılma yerine Muallim Naci’nin;
“Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür.” deyişini, yani günümüz Türkçesi ile “İnsan hafızasının eksikliği ya da sakatlığı; unutmasıdır, unutkanlıktır.” özdeyişini istismar ederek, unutkanlığa kurtarıcı gibi sımsıkı sarılıp konuşup duruyorlar.
Hem de Ziya Paşa’nın; “Ayinesi iştir kişinin lâfa bakılmaz” diyerek uyarmasına rağmen!
*
Hem de;
ABD Başkanı Trump’ın İsrail Parlamentosunda, “İki devlet diye bir şey yok. Yeni bir Ortadoğu’nun şafağındayız” demesine rağmen…
Hem de; kısa adı BOP olan Büyük Ortadoğu Projesi’nde, geçmişten günümüze olan bitenler, olacaklar tek tek sıralamış ve adım adım adım gerçekleştirilirken…
Hem de; bir beytinde:
"Ayinesi iştir kişinin lâfa bakılmaz,
Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde." diye uyaran Ziya Paşa’ya rağmen.
Hem de; önceki gün Devlet Bahçeli’nin; “Ateşkes ile oyalanmanın alemi yok. 67 bin muzlumun canı alındı” açıklamasına rağmen…
Söz konusu Ortadoğu, Araplar, Filistin ve İsrail olduğunda, gerçekleri görmeyenler, görmek istemeyenler için daha neleri hatırlatalım ki?
Cenab-ı Allah’ın Kur’an-ı Kerim’de, İsra Suresi 72'inci Ayet'inde buyurduğu ile tamamlayalım:
"Bu dünyada kör olan kimse, ahrette de kördür. Üstelik iyice yolunu şaşırmıştır."
DÜNDEN BUGÜNE
Uyuşmuşuz vesselâm!
Ben diyeyim “haberlere”, söz söyleyin “gerçeklere” bakın!
-“Türkiye’de uyuşturucu kullanma yaşı ilkokul seviyesine düştü.”
-“Uyuşturucudan her gün ortalama 3 kişi ölüyor.”
-“Hapishanelerdekilerin yaklaşık 50 binini uyuşturucu satan ve kullananlar teşkil ediyor.”
-“Kitap okuma işi Türk insanının ihtiyaç listesinde 235’inci sırada…”
Bu durumda, düşünme işi ise neredeyse; “koyunun kaval dinlemesine” eşdeğer hale gelmiş!
Anlayacağınız; baştan aşağıya, okuldan eve, siyasetten ekonomiye kadar, okuma, anlayarak dinleme ve gerçek manada düşünmeyi bir kenara koymuş, hapları da yutarak fiziki ve ruhi olarak “uyuşmuşuz vesselâm!” 6 EKİM 2018
KISSADAN HİSSE
Ahmet Bey’in, yolunun üzerindeki sokakta kör bir dilenciye, yanından her geçişte sadaka verme âdeti idi.
Günün birinde dilenciyi gazete okurken yakalamaz mı?
-“Aferin” diye sesini yükseltti ve ”Kör olduğunuzu iddia ettiğiniz halde gazete okuyorsunuz ya!” dedi.
Sahte kör isyan etti ve, “Okuduğumu kim söyledi? Sadece resimlerine bakıyorum!” diye cevap verdi.