Trabzonspor’un Karagümrük deplasmanında ikinci golü atan Onuachu’nun gözlerine dikkat ettiniz mi? Hani derler ya, “Bir adam konuşmadan da isyan eder...” İşte Onuachu’nun gözleri, sahadaki 11 kişilik yalnızlığı konuşuyordu. Attığı ikinci golden sonra kenara alındı, ama asıl golü yiyen defans attı! Dakikalar sonra yenen iki gol, bir değil iki yumruk gibi indi Trabzonspor'un kalesine. Ama asıl darbeyi alan ne kaleydi, ne teknik heyetti. O darbeyi Onuachu yedi…
Yedek kulübesinde ayakta duramadı, yerinde duramadı, hatta sinirinden oturamadı bile! Ve biz ekran başında ne izledik biliyor musunuz? Bir devin suskunluğunun, takımın suskunluğuna çarpıp yankı yapmasını… Onuachu çıldırıyor, öfkesini yutkunarak bastırıyor. Peki takım arkadaşları ne yapıyor? Defansta halı saha modları, orta sahada “kimse üzerine alınmasın” yürüyüşleri, hücumda ise “Onuachu ne yaparsa” duygusu…
Adam sahada hem gol atıyor, hem hırs kusuyor, hem de takımın ağabeyi gibi tepki veriyor. O ise 2.01’lik bir yalnızlık. Ve soruyorum size: Bir takımda sadece santrfor mu savaşır?
Bu ülkede her takımın bir Onuachu’ ya ihtiyacı var ama Trabzonspor'un, Onuachu kadar hırslı 10 adama daha ihtiyacı var. Bu hırsla oynayan bir 11, bırakın Karagümrük’ü, Avrupa’yı bile karıştırır. Ama şu tabloya bakınca, Trabzon’un sadece “gol kralı” var, “ruh kralı” yok! Şimdi bazıları diyecek ki, “Aman efendim, futbol bu, hata olur...” Olmaz kardeşim! İki gol yiyorsan, biri değil, herkes susmayacak. Onuachu gibi isyan edecek, formasına yakışır şekilde savaşacak.
Yoksa Onuachu bu takıma fazla gelir, biz de “böyle büyük golcü bu takıma niye geldi” diye uzun uzun konuşuruz! Onuachu yedek kulübesinde çırpınırken, bazıları sahada balerin gibi geziyorsa… Bu takım daha çok gol yer, ama asıl kaybedilen gol değil, ruhtur!
O FORMAYI RUHU İLE TAŞIDI
Dört maçlık cezası sona erdi, beklenen an geldi.
Christ Inao Oulai, Karagümrük karşısında ilk kez Trabzonspor formasıyla tanıştı. Ama öyle bir tanışma ki, sanki yıllardır bu takımın parçasıymış gibi…
Sahaya adımını attığı andan itibaren verdiği mesaj netti:
“Ben bu takımda oynarım!”
Bitmeyen bir enerjisi vardı.
Ayağına top geldiğinde ne yapacağını önceden biliyor gibiydi.
Soğukkanlı, kararlı ve bir o kadar da özgüvenliydi.
Kendine inancı yüksekti; ama bu, rakibe değil, oyuna yansıyordu.
Christ Inao Oulai, ilk maçında sadece formayı giymedi…
Ruhu da sahadaydı! Sahada bir oyuncudan fazlası vardı.
Tekniğiyle alkış aldı, temposuyla takdir topladı.
İz bırakmak için zamana ihtiyaç duymayanlardan.
Henüz ilk maçında gönüllere imza attı.
Koştu, pres yaptı, mücadele etti.
Sadece oynayan değil, oynatan bir profil çizdi.
Top ayağına her geldiğinde tribün bir an duraksadı…
Çünkü herkes bir şey olacağını hissetti.
Ve işte iyi futbol tam da budur:
Sezgiyi, gerçeğe dönüştürmektir.
Maşaallah...
Allah nazarlardan saklasın.
İnşaallah böyle devam eder;
Üstüne koya koya, her hafta biraz daha…
Bugün "yabancı" değil,
"Bizim çocuk" diye anılmaya aday bir isim sahnedeydi: Christ Inao Oulai.
BURHAN GENÇ, ONAUCHU’DA TRABZONSPOR RUHUNU GÖRDÜM
Burhan Genç yürümeye Ganita’dan başlardı. Ayakkabılar yorgun, ama yürek maşallah hâlâ 61 numara!
Yürür, yürür… Akçaabat Mersin’e kadar ayak basmadık kaldırım, selam vermedik çınar bırakmazdı.
Mahallemize geldi mi önce bir su molası, sonra Faroz’da ritüel gibi üç durak:
Rahmetli Kostantin Muammer amca…
Rahmetli Balıkçı Süleyman Abi…
Ve hâlâ yüreği genç, anıları sapsarı, Obuz Erol…
Derken yürüyüş devam…
Yolun ritmi Karadeniz’in dalgası gibi, her akşamüzeri aynı ezgiyi çalar.
Ama bu pazartesi, ritim başka bir yere vurdu:
Kunduracılar Caddesi’ne…
Has Kuyumcu’nun içinden bir futbol muhabbeti geçti.
Burhan abi yere göğe sığdıramadı Onauchu’yu:
“Ben o çocuğun Karagümrük maçının son dakikasında kulübede oturuşunda Trabzonsporluluk gördüm. Yer mi? Fark etmez! Mekân mı? Hiç mühim değil! Hava? Su? Rakip? Hepsi Onauchu’ya teferruat! Her yerden atıyor… Ama biz hâlâ gönlümüzden atamıyoruz bazılarını!”
Ve orada hepimiz sustuk.
Çünkü bazen bir futbolcunun boyundan çok duruşu konuşur.
Onauchu, Trabzon’un yer sofrasına oturmuş, hamsiyle çay içmiş gibi.
Yabancı ama bizden biri…
O yüzden Burhan abi haklı: Her yerden atıyor bu çocuk!
Ama biz, yeri gelince kendi evladımızı bile “yerli ve milli” diye bağrımıza basarken…
Sahada “yabancı” dediklerimizin yüreğini ölçmeyi ne zaman öğreneceğiz?
Burhan abi yürümeye devam ediyor…
Bu sefer rotası belli: Onauchu’nun attığı goller kadar temiz, onun susup oynadığı kadar anlamlı.
Ve Trabzon’da bazı şeyler hiç değişmiyor:
Yağmur yağıyor, rüzgar esiyor…
Ama gol atana da, laf atana da yer çok!
GENÇ KALPLERDE IŞIK VAR
Bir forma... Bir yürek...
Oulai, Karagümrük karşısında sanki 40 yılın bordo-mavilisi gibi yürüdü sahada. Ne acemilik, ne panik... Sanki bu şehrin suyunu içmiş, rüzgarında büyümüş gibiydi. Yanına Augusto’yu, Pina’yı yaz. Bir de Batagov ile Folcarelli’yi koy. Bu çocuklar top oynarken değil, sanki hayal kurarken büyüyorlar. Yaşları genç, ayakları kıvrak, gözleri yükseklerde...
Eğer bu performans bozulmazsa...
Eğer aynı inatla, aynı iştahla devam ederlerse...
Trabzonspor yıllardır aradığı o yolu bulacak.
Yetiştir, parlat, sat. Avrupa’ya değil sadece, geleceğe gönder bu çocukları.
Ve sonra dön bak arkana: "Bu takımı biz kurduk!" diyebilmek ne büyük gurur...
Yıllar sonra o manşeti okuyacağız belki:
"Trabzon’un Gençleri Avrupa’yı Salladı"
Ama önce, sabır gerek. İnanç gerek. Zaman gerek.
Çünkü bu şehir, efsaneleri hep gençken sevdi.
MİLLİ FORMA TORPİLE DAR GELİYOR
Bir liste açıklandı, U17 Millî Takımı'nın kadrosu.
Baktım, taradım, Trabzonspor’dan tek bir isim yok!
Şaşırmadım. Çünkü artık sahada değil, masada kazanılıyor milli forma.
Sayın Ozan Solak...
Sen milli takım hocasısın ama bu liste, milli vicdanı sarsıyor.
Futbolculuk kariyerine bakınca; 3. Lig, en son Sarıyer.
Eyvallah, herkes her yerden gelir ama liyakatla!
Peki soruyorum: Milli Takım'a oyuncu seçerken kriterin ne?
Performans mı, potansiyel mi, yoksa patronların memnuniyeti mi?
Trabzonspor’un U17 takımında dört cevher var:
Hakan Yılmaz, Yasin Akçay, M. Ali Şaşmaz ve Alperen Çakıroğlu...
Bu çocuklar U19'da bile oynuyor zaman zaman.
Ama senin radarına bile girmemişler, neden?
Torpilin millî hâle geldiği bir düzende, yetenek susar, suskunluk konuşur.
Sen seçmiyorsun, seçtiriliyorsun!
Kendi kariyerinde milli forma görmeyenler, şimdi kimin milli olacağına karar veriyor.
O zaman Avrupa’da niye yokuz diye sorma!
Çünkü senin gibi hocalar, milli takımın kadrosunu değil, geleceğini sabote ediyor.
Ey TFF,
Bu çocuklara formayı çok görenler,
Yarın başarıyı da rüyasında görür!
KADRO DIŞI KALSAN DA HEP ONBİRDESİN
Zaman, hem yaraları sarıyor, hem de unutulanları yeniden hatırlatıyor. Bazı isimler vardır; sahada değil ama sahaya çıkanların arkasında, yüreğiyle ter döker. İşte onlardan biri Murat Şahin...
Yıllarca Trabzonspor’un sağlık ekibinde, masör olarak görev yaptı. Şampiyonluk umudunun, mağlubiyetin gözyaşına karıştığı nice soyunma odasının sessiz tanığıydı. Ne tabelada adı yazıldı, ne de skor tabelasında… Ama futbolcunun yorgun omuzlarına dokunan ilk el, hep onun elleriydi.
Arkası yoktu… O yüzden bir gün arkasına bile bakamadan gönderildi. Çok sevdiği bordo-mavi renklere veda etti. Ama kırılmadı. Sadece sustu. Ve sustukça güçlendi.
Geçen gün arşivden çıkan bir fotoğraf… 1994’te Aston Villa deplasmanına giden Trabzonspor kafilesi: Hami Mandıralı, Soner Boz, Mehmet Soykök, Şehmuz Suna… Rahmetli gazeteci büyüğümüz Kemal Adar, eski yöneticilerimizden Cemil Pervanlar ve o yıllarda Trabzonsporlu futbolcularına sihirli elleriyle yaptığı dokunuşlarla tedavi eden masör Murat Şahin.
O gün 90. dakikada gelen golle Trabzonspor tur atladı. Kafile sevindi. Ama o karede herkes bir arada; dostluk, emek, ter, mücadele… O günün hatırası, bugünün gururu oldu.
Murat Şahin şimdi artık başka sahada. Kendi işini kurdu. Avrupa’nın dört bir yanına sağlık ihracatı yapıyor. Romanya’nın sağlık ihalesini kazanacak kadar da büyüdü. Yanında oğlu, çalışanları, ailesi… El ele, gönül, gönüle…
Bazıları başarıya para, torpil ya da vitrinle ulaşır… Murat gibi olanlarsa alın teriyle, kalbiyle… İşte bu yüzden bazı insanlar, formasız efsanedir.
Bu meşakkatli yolda yürüyen Murat kardeşime; mazideki bordo-mavi günlerin hatırına, bir gönül alkışı gönderiyorum. Kadro dışı kalmışsan da, kalplerde hep 11'desin.