Önce, 1980’lerde Anadolu Ajansı’nda muhabir olarak fındıkla ilgili haberlerin ilk satırını; “Dünya fındık üretim ve ihracatının tamamına yakınını karşılayan Türkiye” şeklinde yazmaya başladığımı hatırladım.

Sonra da 13 Temmuz 2021 tarihinde Karadeniz Gazetesi’ndeki Satır Arası köşemizde “Fındıkta Üretim Kaybı Ne Demektir?” sorusuna aradığım cevabı, gerekçeleri ve gerçekleri bir kere daha burada, “Dünden Bugüne” kısmında paylaşmak istedim.

İşte 4 yıl önceki o yazı:

*

Fındıkta Üretim Kaybı Ne Demektir?

Hiç uzatmaya, hatta evelemeye, dahası gevelemeye bile gerek yok!

Yıl 2001. Türkiye’nin fındık bahçeleri 544 bin hektar. Üretim 725 bin ton kabuklu fındık.

Yıl 2021. Türkiye’nin fındık bahçeleri 740 bin hektar. Üretim henüz resmi olarak açıklanmadı ama “700 bin tonu sakın geçmesin” diye çaba gösteriliyor. Hadi diyelim 20 yıl önceki kadar 725 bin ton kabuklu fındık.

Rakamlara itirazı olan var mı?

Pozitif olan her şeye itirazı ve söyleyecek lâfı olanlar haricinde!

Onlar için de zaten Mevlana asırlar öncesinden tarif yapmış:

Bir lâfa bakırım lâf mı diye. Bir da söyleyene bakarım adam mı diye!”

Nerede kalmıştık?

Ya da rakamları hatırlatırken neyi eksik bırakmışız?

2001’de Türkiye’nin Dünya üretimindeki payının yüzde 80 olduğunu hatırlatmadık!

2021’deki payının da Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin, yani resmi ağzın geçen haftası açıklaması ile yüzde 65’e düştüğünü…

Yani bahçelerde 544 bin hektardan 740 bine hektara çıkmış, ama üretimde yüzde 80 paydan yüzde 65’e düşmüşüz. Dolayısıyla diğer üreten ülkelerin payı yüzde 35’e kadar çıkmış.

Ama bu olup bitenlere, ne bahçedekilerden nemalanlar ile ne de milletin kürsüsünden ahkâm kesenlerin gıkı çıkmıyor!

Peki, o günden bugüne olan biten ne?

Bu rakamlar nasıl yorumlanacak?

Ya da bahçeler ne kadar artarsa artsın, kalite ne kadar yükselirse yükselsin, ha bire, her gün fındık diken dünyadaki diğerlere “Ey yad eller, yabancılar bakın! Sakın endişe etmeyin! Türkiye’nin fındık alanları 740 değil, 1 milyon 40 bin hektar olsa bile üretim artmayacak! Arttırmayacağız! ” ben diyeyim “garantisini” siz söyleyin “mesajını” kafayı kuma gömerek vermeye çalışanlar, diğer ülkelerdeki dikimi dolaylı olarak teşvik ettiklerini ne zaman ve nasıl anlayacaklar?

Sanırım, Devekuşu olmadıklarını anladıkları ve kavradıkları zaman!

Yani “iş işten”, ya da “Atı alan Üsküdar’ı” geçtikten sonra!

Haaa! Bir de ortadaki kötü gerçeği görmeyip, “Türk fındığı vazgeçilemezdir” masalı ile oyalanmanın rakamsal olarak ortaya koyacağı muhtemel akıbeti de şimdiden kayda almak gerek.

DEDİLER AMA…

Önce; “Başkası üretemez.” dediler. Üretimde payın azaldığını fark edemediler!

Sonra; “Bizden almaya mecburdurlar.” dediler. Pazarda payını arttıranları göremediler!

Yetmedi; “Bizim fındığın aroması” dediler. Çikolatada bunun çok ama çok önemli olmadığını anlayamadılar!

Olmadı; “ABD üretiyor ama randımanı çok düşük.” dediler. Teknolojik araştırmaların çok şeyleri değiştirebileceğini unutup, Oregon’da randımanın yükseldiğini fark edemediler!

Anlayacağınız, tüm uyarılara akıllarını kapatıp, kabahati hep başkalarında aradılar.

Ezcümle; Hacı Bektaş Veli’nin şu uyarısına muhtaç hale geldiler:

“Hararet nardadır, sacda değildir.

Keramet baştadır taçta değildir.

Her ne arar isen kendinde ara,

Kudüs’te, Mekke’de, Hac’da değildir.”

OREGON’DAN MESAJ VAR…

Yorumsuz

ABD kaynaklı haber:

Oregon’da fındık pazarı büyüyor. Son 10 yılda fındığa ayrılan alan 3 kat arttı. Bu yılki hasat rekor kıracak. 115 bin ton civarında. Geçen yıldan yüzde 20 fazla.

FINDIKTA SACAYAĞI…

Bir tanesi olmayınca işlevini tam olarak yerine getiremeyen sacayağını fındık için inşa edecek olur isek, şöyle bir 3’lü yapabilir miyiz?

Bir ayak: Üretenler

İkinci ayak: Ticaretçiler-Sanayiciler

Üçüncü ayak: Tüketenler

Durum bu ise, hangi safta olursa olsun, sektörde 3 ayağın birbirine muhtaç olduğu bir fındık gerçeğini hiç kimse kenara koyamaz.

DÜNDEN BUGÜNE…

8 Eylül 2022 tarihli Satır Arası köşemizde “FINDIK HESABI” başlığı attığımız yazımızdan bir bölüm şöyle idi:

*

Söz konusu fındık olunca;

Birincisi; “Fındığı herkes biliyor!”

Yani, bilgi sahibi olmadan, fikir sahipliğine soyunan herkes “Herbolog” oluyor!

İkincisi; basına konuşanların çoğu, “Kendi pozisyonuna, deposuna göre” saf tutuyor konuşuyor!

Yani direk veya endirek olarak yaptıkları ticareti baz alıyorlar.

Ki bunda bir anormallik yok. Çünkü alıp-satma üzerine kurulu ticaretin amacı da az veya çok kazanmaktır.

Ama ne hikmettir ki, kendilerine helal sayıp, aynı hesap üzerine ticaret yapmayı başkalarına haram kılıyorlar!

İyi de; hep birilerinin suçlu ilan edilmeye çalışılması yok mu?

Yani kabahati hep başkalarında arayarak piyasa hesaplanması!

*

4 Mart 2021’de bize gönderildiği için köşemize aldığımız iletiyi de paylaşalım.

“Fındığımızı alıp üretim yapacak, hatta satabilecek dünya çapında firma sayısını artırama, dahası onlar kadar olmasa bile hatırı sayılır ölçüde güçlü firmalar yaratama yerine, bunları eleştirmeyi bırakın, yerden yere vurmayı, ipe sapa gelmez iddialarla karalamayı, küstürmeye çalışmayı kendine amel edinmişlere ne diyeceğiz? Allah akıl fikir versin, dersek yeterli olur mu?”

BİR KİTAP

Birinci Ulusal Fındık Kongresi

Fındıkta Türkiye’yi, “Dünya üretimi ve ticaretinde ilk sıraya taşıyan” faaliyetlerin ele alındığı ilk büyük buluşma, 1935’de yapılan “Birinci Ulusal Fındık Kongresi”dir.

Dönemin Ekonomi Bakanı Celal Bayar’ın (1883-1986) riyasetinde 10 Ekim 1935’de Ankara’da yapılmıştır.

Kongrede yapılan konuşmalar ve sunulan bildiriler Ekonomi Bakanlığı tarafından 84 sayfalık bir kitapçıkta bir araya getirildi.

Sonrasında Türkiye’nin 3. Cumhurbaşkanı da olacak (1950-1960) Celal Bayar, açış konuşmasında kongrenin amacını şöyle beyan etmişti:

“Fındığın istihsalinden (üretim) başlayarak müstehlik (tüketici) eline geçinceye kadar geçirdiği safhaları incelemek için sizleri buraya davet ettim.”

Yani, fındığı bir bütün halinde ele almak için bu kongreyi düzenletmişti.

Bana da kitapçığın arşivdeki ilk baskının tıpkısını çoğaltarak, 90 yıl öncesinden bugüne kadar hiç değişmeden sirayet eden bazı durumları da sektörle paylaşmak kalmıştı. Onu yerine getirdim.

KISSADAN HİSSE

Ali Göreci’nin FINDIK KÜLTÜRÜ kitabındaki;

“Fındık dalda tekleme,

Kız fistanın ekleme,

Yarin gitti askere,

Gelir diye bekleme” manisini günümüzdeki mevcut duruma şöyle adapte etmiştik:

“Fındık dalda tekleme,

Ortak akıl bekleme.

Doğru aldı teskere,

Gelir diye bekleme.”