İstanbul’un en çok neyini seversiniz diye sorsanız, hiç tereddüt etmeden vapur yolculuğu derim.

Muhteşem gelir bana…  Vapura binip Boğaziçi boyunca seyahat etmek bir taşla iki kuş vurmak gibidir. Hem gideceğiniz yere ulaşmış, hem de boğaz turu yapmış olursunuz. İstanbul’un güzelliklerini oradan seyretmek, büyüleyici bir etki bırakır insanda.

Hele bahar, yaz aylarında…

Trabzon’da olmasını istediğim şeylerin başında ne gelir derseniz?

Yine tereddüt etmeden vapur yolculuğu derim.

 Trabzon’un ‘Şehir Hatları Vapur seferleri’ olsaydı güzel olmaz mıydı?

Kulağa hoş gelmiyor mu?

Ganita’da bir vapur iskelesi düşünün, ilçelere seferleri var.

Doğuda, Kaşüstü, Arsin, Sürmene, Of’a;  batıda, Akçaabat,  Çarşıbaşı, Vakfıkebir’e…

Ganita’ya yaraşır bir iskele binası. Yanında büfesi. Turnikelerden geçerek vapuru bekleyen yolcular…

Yazın tam ortası. Dışarıda yüksek nem, bunaltıcı bir sıcak… Deniz çarşaf gibi.  İki adımda, iskeleye yanaşan vapura biniyorsunuz.

Yolcusunu alan vapur, suları yararak, ardında köpükler bırakarak ilerliyor…

O andan itibaren rüzgarla, serinle, deniz havasıyla,  baş başasınız.  Soluduğunuz iyot da cabası…

Trabzon’u denizden seyrediyorsunuz. Hem doğusu hem de batısı ile…

Trabzon simidi, çay ve su satılıyor vapurda, martılara simit atıyorsunuz…

Bir de canlı müzik yapan gençler var! Onlar da farklı bir renk katıyorlar yolculuğa…Toplu taşıma demeye bin şahit lazım!

Yolcuların çoğu birbirine aşina.  Bazıları sohbet ediyor.

İyi ki vapur seferleri var diyorlar kendi aralarında.  Çünkü,  hepsinin öncesinde otobüsle yaptıkları toplu taşıma tecrübesi var. Tıkış tepiş binilen otobüslerde ne zorluklar yaşadıklarını konuşuyorlar… Trafiği, sıcağı, klima sorunları, saatlerce yolda kalışları…

Trabzonlu bu rahatlığı  bu konforu İstanbul’a gidince yaşıyor. Maalesef, bizim payımıza hala otobüs yolculuğu düşüyor…  Yaz aylarında inanılmaz  kalabalık oluyor şehir. Nefes alamaz hale geliyor.

Yollarımız, mevcut nüfusu kaldıramıyor.  Trafik akıl alır gibi değil.  Kazalar oluyor. Heyelanlarda asfaltlarımız kopuyor. Oysa bizim denizimiz var. Deniz taşımacılığımız neden yok?

Neden karayollarına mecbur ve mahkumuz?

 Biz,  gerçek anlamda ne zaman ‘iyi ki vapur seferlerimiz var’ diyebileceğiz?