Böylesi durumlar için literatürümüzde birçok özlü söz vardır. “Yiğit düştüğü yerden kalkar”, “kurt kışı geçirir ama yediği ayazı unutmaz” ve daha niceleri. Bu özlü sözlerin hemen hemen hepsi yaşanan olumsuzlukları minimum zararla atlatma ve yaşanan bu olumsuzluklardan ders çıkarmak üzerinedir.

Trabzonspor’umuzun bugün geldiği nokta içinde en önemli tavsiye yine bu özlü sözlerle verilebilir. Ağır Galatasaray mağlubiyeti geride kaldı. Bu ağır mağlubiyeti geride bırakıp tekrar lige sarılmak, taraftar, Teknik direktör, yönetim yani camia içerisinde barışı tesis etmek lazım.

Bu çerçeveden baktığımızda yaraları bir nebze olsun sarma anlamında Rizespor müsabakası kazanılması önemli, en azından kaybedilmemesi gereken hayati derecede önemli bir müsabaka görünümündeydi.

Trabzonspor beklendiği üzere Galatasaray maçı onbiri ile başladı müsabakaya. Maçın başlama düdüğünden Hüseyin’in sakatlanıp sahayı sedye üzerinde gözyaşları ile terk etmesi arasındaki ilk 25 dakika Trabzonspor’un daha etkili olduğunu, daha fazla pozisyona girdiğini söyleyebiliriz. 25’nci dakika ile ilk yarının son düdüğü arasında ise ev sahibi Rizespor’un daha etkili olduğunu, Uğurcan’ın ciddi kurtarışlara imza attığını hatta ofsayta takılan birde gol bulduklarını ekleyelim.  

İkinci yarıya ev sahibi Rizespor daha etkili başladı ve her geçen dakika baskısını artırdı. Sağlı sollu atakların bazılarını savunma önlerken, bazıları kalecide kaldı, bazılarında ise şansımız yaver gitti diyebiliriz. Ta ki 77’nci dakikaya kadar. 77’de ev sahibi Rizespor golü buldu (1-0). Golden sonra Rizespor'un oyunu kendi birinci bölgesinde kabul etmesi sonrası Trabzonspor biraz daha ön alanda etkili gözükse de pozisyon zenginliği yaratamadı.

Sonuç olarak bu mağlubiyet sonrası yerden kalkmasını beklediğimiz yiğitte bir yaşam belirtisi göremedik dersek yanlış olmaz sanırım. Oynanan oyuna baktığımızda da yiğidin epey bir zaman daha ayağa kalkabileceği şüpheli yani bitkisel hayata girdi gibi bir şey.
Geçmiş olsun fırtına