Bir ülkenin geleceği, bazen kocaman projelerde, laboratuvarlarda, meclis odalarında ya da büyük salonlarda değil; küçük bir sınıfın sessiz köşesinde, kâğıdına eğilmiş bir çocuğun titrek kaleminde, parlayan gözlerinde saklıdır.
O titrek çizgiyi güvenli bir çizgiye dönüştüren, bir harfi öğreten, bir soruyu sabırla yeniden açıklayan, çocuğun ışığını ortaya çıkaran insanlara “Öğretmen” diyoruz. Öğretmenler Günü, işte bu sessiz kahramanların günü…
Öğretmenlik… Belki de dünyanın en sessiz ama en derin fedakârlığı. Öğretmen; kendi yorgunluğunu saklayıp, öğrencisinin gözlerindeki merakı görünce yeniden güç bulan kişidir. Kendi hayallerini bir kenara koyup, bir başkasının hayalini yeşertmeyi görev sayar. Bir çocuğun okuldaki ilk adımında elini tutan da, hayata küstüğü gün onu yeniden kaldıran da, çoğu zaman öğretmenidir.
Öğretmen kimi zaman kendi maaşına bakmadan bir öğrencinin defterini, kalemini tamamlar… Kimi zaman bütün günü yorucu geçse bile akşam eve döndüğünde, “Acaba şu öğrencimin bir derdimi vardı?” diye düşünür. İşte öğretmenliği meslek olmaktan çıkarıp, kutsal kılan tam da bu görünmeyen emektir.
Yine de öğretmenler karşılık beklemez. Çünkü bilirler ki, bir öğrencinin “Hocam, ben başardım” diye fısıldaması, yılların yorgunluğunu bir anda siler. O küçük teşekkür, bir ömür boyu unutulmayacak bir bağ kurar. Hayatı boyunca yüzlerce öğrenci geçer bir öğretmenin yüreğinden; ama bir öğrencinin bile hayatına dokunabilmek, bir ömrün gerçek anlamıdır aslında.
Bu ülkenin eğitim yolculuğuna yön veren, kara tahta başına geçip yeni harfleri bizzat öğreten ve millete yeni bir alfabetik nefes kazandıran Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk’ü anmadan bu günü düşünmek mümkün değildir. Atatürk, bir ülkenin özgürlüğünün yalnızca kazanılmış bir savaşla değil, aydınlanmış bir zihinle korunacağını bilen bir liderdi. Bu yüzden “Başöğretmen” unvanı onun için bir makam değil; bir sorumluluk, bir gönül yolculuğuydu. Çünkü biliyordu: Öğretmen, bir toplumun kaderine en derinden dokunan kişidir.
Cumhuriyetin en önemli kazanımlarından biri de; “Eğitimin, doğduğun coğrafyayı kader olmaktan çıkartıp, eğitim almış yetişmiş bireyler olarak, yaşamak istediğin coğrafyanın kaderin olmasını sağlamasıdır.” Ve bu dönüşüme en çok katkı sağlayanlar da öğretmenlerdir.
Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin çocuklara sağladığı eğitim imkânı, hem onların hem de ülkenin kaderini değiştirmiştir. Öğretmenler verdikleri eğitimle çocukların ufkunu açmış; Anadolu köy ve kasabalarında doğan pek çok çocuğun, şehirlerde, büyük şehirlerde okumasına, üniversiteye gitmesine, bugün ülkenin en önemli “karar alma ve yönetim” mekanizmalarında yer almasına vesile olmuşlardır.
Başöğretmen Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere ebediyete irtihal etmiş tüm öğretmenlerimizi, aramızdan erken ayrılan eğitim neferlerini saygı, rahmet ve minnetle anıyoruz. Ruhları şad, mekânları cennet olsun.
Geleceğe Dokunan Yürekler, Adını bilmediğimiz ama yüzlerce çocuğun kaderini değiştiren nice gönül insanı… Görev yapanı, Ataması yapılmayanı, yılmayanı, yeniden başlayanı; hepsi bu ülkenin sessiz kahramanları.
Atatürk’ün sözleri bugün daha güçlü yankılanıyor:
“Öğretmenler; yeni nesil sizin eseriniz olacaktır.”
Bu söz, yalnızca bir cümle değil; bir ülkenin bütün umudunu bir avuç yüreğe emanet edişidir.
Hepimizin hayatının şekillenmesinde payı olan, kişisel gelişimimize katkı sağlayan, özgür bireyler olarak hayatımıza yön vermemize yardım eden tüm öğretmenlerimizin 24 Kasım Öğretmenler Günü kutlu olsun…