Hayat pısırıkları değil cesurları sever!
Cesurlar bir kere ölür, ama ya diğerleri?
Cesur yürekli olacaksın ki, başarıyı yakalayabilesin!
Amma ve lakin sadece cesur olmak yetmez!
Zekâ, bilgi, çbeceri, eğitim ve deneyim şarttır!
Bunlar olmadan cesur olmak, "cahil cesareti" olur ki, onunla da yönetilen her kurum felakete gider!
Dünyada bunun örnekleri çoktur!
Dünya tarihi ise bu tür örneklerle doludur.
Ülkemizde de bu örneklere azımsanmayacak kadar rastlarız!
Geçmişimizde ve bütünümüzde de bu örnekler gözümüzün önünde ceryan etmektedir!
Buna Başakşehir'i yönetenleri örnek verebiliriz!
Başakşehir'in Başkanı cesur davrandı ve büyük oynadı!
Tabi bunu yaparken de arkasında ona bu cesareti veren bir güç elbette ki var! O güç olmadan bunun olması mümkün mü?
Birkaç sezon uğraştı, taraftarı olmayan, taraftarı olmadığı için de forma satışlarından hiç geliri olmayan, ama devlet ihalesini alan firmaların her ne hikmetse büyük meblâğlarla sponsor olduğu, hatta kamu şirketlerinin de çok tuttuğu Başakşehir, elbette devlet desteğiyle Türkiye Süper Ligi ortalamasının çok üzerinde bir futbolcu potansiyeli oluşturdu!
Değirmenin suyunun nereden geldiğini toplum aslında çok net biliyor ama ya ses çıkarmıyor ya da çıkaramıyor! Sonuçta 3-5 yıl uğraşarak Başakşehir yönetimi takımı şampiyon yaptı! Ama gel gör ki, bu şampiyonluk çok şaibeli oldu!
Toplumun büyük kesimi, onca kaliteli kadro ve desteğe rağmen Başakşehir'in alnının teri ve hakkıyla şampiyon olduğuna inanmıyor! Bu gerçeği, yani Başakşehir'in şampiyonluğunun şaibeli olduğu gerceğini kimse silemez, kimse aklayamaz!
Bu gerçek bir yana, peki onun karşısında mücadele veren Trabzonspor ve yönetimi ne yaptı?
Sonuçta; "YANYANA", "O SENE BU SENE" ve "8. KUŞATMA, KUPA GELİYOR OLACAĞIZ DA!" gibi sloganlardan başka bir şey üretmedi üretemedi!
Alanya maçından tutun da son Konya maçında Trabzonspor'un 3-1 önde iken son 20 dakikada 3 gol yiyip 4-3 mağlup duruma düşmesi gibi bütün olaylar, bir zincirin halkası gibi birbirini tamamlıyor.
Trabzonspor 3-1 önde olduğu maçta her nedense yarıştığı Başakşehir'in rakibi Kayserispor oyunda üstünlük kurduğu anda Türkiye'nin en iyi donanımlı Fatih Terim Stadyumu'nda aniden elektrikler kesiliyor!
Hem de iki kez!
Allah... Allah!
Sadece bu mu?
Trabzonspor N'Diaye ile attığı 4.gol öncesinde dahi ceza sahası içinde topun ele gitmesini, Trabzonspor'lu oyuncu elini toptan kaçırmasına rağmen, hakem penaltı noktasını gösteriyor!
Aynı gün aynı saatte bir başka hakem aynı pozisyona penaltı çalmıyor! Yani işin geneline baktığımızda olağan olmayan o kadar olgu var ki, hangi birini anlatalım!
Ama sonuçta tüm bu organize işler insanların gözü önünde VAR sistemine rağmen yapılırken, Trabzonspor ne yaptı?
Trabzonspor yukarıda belirttiğim söylemlerle yola çıktı!
Şaibeli bir sezonda şampiyonluğu kazanan Başakşehir ise sessiz ve derinden avını bekleyen bir canavar gibi yoluna devam etti. Masa başı oyunları ile sinsice işi görüp şampiyonluk ipini göğüsledi. Daha önce dediğim gibi 100 veya 150 seyircisi var ya da yok olan Başakşehir, Trabzonspor'u Tİ'ye aldı.
8.kuşatmaya "8.Muşamba" diye pankart açtı!
Trabzonspor yönetimine soruyorum. "Yanyanalarla", "dizdizelerle", “o sene bu sene"lerle veya "8.Kuşatma kupa geliyor, olacağız da" sloganlarıyla uğraşana kadar Başakşehir'in başkanının oynadığı kartları görüp aynı yöntemi siz ona karşı yapsaydınız,şampiyonluk İstanbul'da mı kalırdı, yoksa Trabzon'a mı gelirdi?
Siz bu ürettiğiniz sloganlarla gönül eğlendirirken onlar saman altından şu yürüttüler ve şampiyonluk işini çoktan bitirdiler! Başakşehir sahada ve masada kartlarını iyi oynadı! Ama ahlaklı ve adil mi oynadı? Ona toplum karar verecek!
Yok efendim "proje takımı", yok efendim "Katar'a satılacak"mış da falan da filan. Atı alan Üskıdar'ı geçti! Gerisi Lafonten'den masallar! Bu ülkemizde ve toplum nezdinde neyi gösterdi? Futbolda ADALET ve AHLAKIN tamamen ortadan kalktığını, iki paralık edildiğini gösterdi!
Sen lider iken ipin ucunu gevşek tutarsan, bu büyük ve ahlâksız mücadeleyi kazanamazsın! Eğer şampiyon olmak istiyorsan bu ahlaksız masabaşı oyunları da bertaraf edeceksin! Şampiyonluk, ona sonuna kadar inanmakla ve saha içi ya da saha dışı oyunları kazanmakla olur!!!
Şampiyon, tecrübe ile, güven ile, inanç ile, tek yürek tek bilek olmak ile ve de bu süreçteki tüm entirikaları bertaraf etmekle olunur! Doğru bildiğinin arkasında durmaya çekinmeden yoluna devam edeceksin! Bunların hiçbirini Alanyaspor maçından sonraki süreçte gösteremedin!
Ne futbolcunda ne teknik heyetinde bu enerjiyi göremedik! Şampiyonluk inancı ne futbolcunda ne de teknik heyetinde olmadı! O taraftarın yollara dizilip de havai fişeklerle, meşalelerle takımını maçlara uğurlaması, karşılaması, o muhteşem tablo, takım otobüsü içinden kamuoyuna yansıyan o fotoğrafta var mıydı?
Her maçın galibiyet primi belli iken, Denizlispor maçına 80 bin lira galibiyet primi verilmesine rağmen, sahada bu maddi ekstra desteğe rağmen sahadaki futbolcularda bu mücadele azmi var mıydı?
Özellikle yabancı oyuncular! Şampiyon olmak için hırs yapması gereken yerde idmanda para, yemekte para, maç sonunda para her yerde parayı konuşmadılar mı?
Takım içinde gruplaşmaya yol açmadılar mı? Taraftarın gözünde onca büyüttüğü ve baş üstüne çıkardığı Sosa, bu mücadelede gerekli performansı gösterip, şampiyonluğa bu kadar yaklaşmışken 36 yıllık bu hasreti taçlandırabildi mi?
Takım içinde hoca değişiminden sonra yerli ve yabancı grupçuluğu çıkarmadılar mı? Ve biz bunları tesbit edip yazdığımızda ise "Trabzonspor düşmanlığı" ile suçlanmadık mı?
Onun için biz gördüğümüz gerçekleri Trabzonspor menfaatleri adına yazıp dile getirdik ve uyarılarımızı yaptık. Maalesef, Trabzonspor'da bu olumsuzluklar yaşanırken Başakşehir sahada ve perde arkasında her türlü oyunu oynadı ve entrikayı çevirdi! Ve sonuca da ulaştı! Ama elde ettiği şampiyonluk ADİL ve AHLÂKİ mi? İşte ona toplum karar verecek!

NE MUTLU TRABZONSPOR İÇİN GÖĞÜSÜNÜ SİPER EDEN YİĞİTLERE
Göksel Gümüşdağ’ın yakın adamı Gençlik Spor Genel Müdürü, TFF Başkan Vekili daha sonra Başkan Yardımcısı ve İcra Kurulu Üyesi Mehmet Baykan’ın yanı sıra hiçbir yerde adı sanı geçmeyen TFF Başkan Vekili Ali Düşmez; bu isimler Trabzonspor'un şampiyon olmasını istemezken neden ve niçin bir ortamda bu kişilerle yemek yeme ihtiyacı duyulmuştur. Aslında isteyen istediği ile yemek yiyebilir. Buna kimse itiraz edemez. Konu Trabzonspor’un haklarının yenilmesi olunca isyan bunadır!!!
Divan Kurulu, Alanya maçı öncesi yayınladığı bildiride Göksel Gümüşdağ ile Mehmet Baykan ismi açıkça dile getirilmiş, Ulusal medyada Mehmet Baykan açıkça TFF içerisinde yapılanmanın başı gösterilmiş, 6222’ye göre de Trabzon Barosu tarafından çete suçlamasıyla haklarında mahkemenin de kabul edildiği dava açılmıştır. Divan Kurulu Başkanı da yayınladığı açıklamada kendi kurul üyelerini korumaya çalışırken de “yemeğin zamanlamasının hatalı” olduğunu ifade etmiştir.
Trabzonspor’un mağduriyetini yaşadığı acıyı ancak yaşayanlar bilir. Taraftarın çocuğu ağlarken babasının kalp krizinden öldüğü bir ortamda, yediden yetmişe gözyaşlarına boğulan tarafların haklarını yiyenler, buna zemin hazırlayanlar asla dost değil koyun postuna sarılmış kurt sürüleridir. Bu gerçeklerin ışında kimse bu yemeği masum gösteremez.
İşin İlginç yanı yemek sonunda Mehmet Baykan fotoğrafa girmiyor. Fotoğrafa girmeme sebebi? Trabzonspor taraftarlarından utandığı için mi? Yoksa kendi yakın çevresine ‘Ben Trabzonsporlularla yemek yedim ama asla onlarla bir karede yer almadım!!!’ mesajını vermek için miydi?
Aslında yapılan uygulamaları görmezden kimse gelemez, gerçekleri saklayamaz. Mehmet Baykan 2011 yılında Göksal Gümüşdağ tarafından referans alınarak Spor Genel Müdürlüğü’ne atandı. Bir günlük bile devlet memurluğu yoktu. Bu sırada hemen TFF yönetiminde yer aldı. Aslında Spor Genel Müdür vekili olarak TFF yönetiminde yer alması etik değildi. Çünkü makam olarak TFF Başkanı, Spor Genel Müdürü’nden sonra geliyordu. Makamın önemi yoktu. Planlamanın önemi vardı. En uzun vekil genel müdür olma rekorunu kırdı. Dört bakan değişti ama kendi değişmedi. Demek ki sırtı sağlamdı. Mehmet Baykan önce işe Spor Genel Müdürlüğü’nde Mehmet Atalay döneminde görev yapan bürokratları temizlemekle işe başladı. Bu Trabzonlu kıyımı anlamı taşıyordu. Hedef Türkiye’nin hala en başarılı bürokratı kabul edilen Atalay’ın izlerini silmekti.
Trabzon’a katkı sağlayacak spor organizasyonlarının alınmasını engellemeye çalıştı. Trabzonlu bir Federasyon başkanının görevden alınmasında öncü oldu. İlginç olan o başkan alınırken görevlendirdiği müfettişler Selman Malkoç ve Kenan Utuş, FETÖ terör örgütü üyesi olmak suçlamasıyla meslekten men edildiler.
Türk spor tarihinin en karanlık dönemi kabul edilen bir yönetim gösterdi. Federasyon seçimlerine müdahalede bulundu. Sporda demokrasiye aykırı olarak devlet görevlilerinin açıkça imza ve destek vererek kendi istediği adaylarını destelemesini sağladı. Yetmedi kendi adamlarını federasyon kurullarına yerleştirdi. İstemediği başkanları tahkim marifetiyle görevden aldırdı. Mehmet Baykan dönemi idari, mali, yönetim açısından incelenmeye muhtaçtır.
Tüm Türkiye’de kabul edilen bir şey var ki TFF’de kirli bir yapılanma var. Buna dava konusu olarak da çete ismini veriyorlar. Yönetimden gelen gücü, tahkimde, disiplin kurulunda, MHK’de, gözlemciler kurulunda açıkça yerleştirilen adamlar sayesinde istediklerini yapabiliyorlar. Futbolun adaletini yerle bir ediyorlar. Bu sayede toplum kutuplaştırılıyor. İnsanlar Futboldan soğutuluyordu. Varsa yoksa kendi menfaatleri neyi gerektiriyorsa utanmadan, sıkılmadan yapabiliyorlardı. Artık öyle bir noktaya gelindi ki bu kişilerin gerek TFF’de yaptıkları gerekse Türk sporunda yaptıkları her şehirde her taraftar gurubunda tepkiyle karşılanıyor. İsimleri açık açık dile getiriliyordu.
Bu futbolun ve sporun yeni bir anlayışın ve bir başlangıcın temeli olacak, adaletine kavuşacak, doğru ellerde, uluslararasında hak ettiği yeri alacak, birlikte hareketin yeni bir başlangıç gerçeğini ortaya koyuyordu. Kendi çıkarları için kamu kurum ve kuruluşları yönetenlerin değil karşılıksız Türk futboluna ve sporuna hizmet edecek insanların göreve gelmesinin gerektiği kamuoyunda sıkça dile getirilmesi artık değişimi zorunlu kılıyordu.
Gelelim malum yemeğe; Trabzonspor’a hizmet etmiş insanlara kimse hain diyemez. Ancak Trabzonspor düşmanlığı bu kadar ayyuka çıkmış birileriyle yemek yeme zamanı mıydı? Sizlerin bu konuda hassasiyet göstermeniz gerekmez mi? Ben istediğimle yemek yerim buna kimse karışmaz diyebilirsiniz. Haklısınız. Ama kimse Trabzonspor düşmanlarıyla onu masada meze yapamaz. Çıkın dürüstçe ‘Bu zamanda biz bir hata yaptık. Trabzonspor taraftarından özür dileriz’ deyin de konu kapansın.!!!
Trabzonspor’un dostunun da düşmanın da ortaya çıktığı tarihi bir zaman döneminden geçiyoruz. Dostlar kalplerde yer alırken düşmanlar da asla unutulmayacak. Ne mutlu Trabzonspor için göğsünü siper eden yiğitlere. Sizleri bu camia asla unutmayacak. Kim bu yiğitler diyeceksiniz biliyorum? Onlar kendini biliyor… İsimlerinin de dile getirilmesini istemiyor. Trabzon tarihine de kahramanlar diye yazılıyor!!!

ULUSOY’LARIN ACI GÜNÜ
Türk futboluna hizmet etmiş, ülkemize dünya üçüncülüğü gibi hala elde edilemeyen bir başarıyı kazandırmış, TFF eski efsane Başkanı Haluk ULUSOY’un kıymetli anneleri Süreyya ULUSOY hakkın rahmetine kavuşmuştur. Başta Haluk ULUSOY olmak üzere tüm Ulusoy ailesine baş sağlığı diliyorum. Merhume annemiz Süreyya ULUSOY’a Allah’tan rahmet diliyorum. Mekânı cennet olsun.

TARİHE KARA LEKE OLARAK GEÇECEKSİNİZ
Trabzon'un Beşirli'den Ganita'ya sahil şeridinin o veya bu isim altında doldurulması, bir proje değil, bir doğa cinayetidir! Bunu öyle olayın boyutunu abartmak için de söylemiyorum. Bilimsel olarak kanıtlanmış bir doğa cinayetidir!
Hem de iki yönlü! Birincisi deniz dolgusuyla büyük bir deniz sahası, yani o manada deniz ürünleri üretim sahasıdır! Diğer yönüyle de binlerce yılda oluşan birinci sınıf tarım toprağı denize dökülerek, büyük bir kayba neden olunmaktadır!
Kente ve insana faydasından çok daha fazla zararı vardır ve geri dönülmez bir zarardır! Özünde güzelim sahilimiz mahvedilmektedir ve maalesef bu konuda bilim insanlarının ve toplumun tepkisi hiçe sayılarak bu doğa cinayeti rant uğruna işlenmeye devam edilmektedir!
Şimdi ben gazeteciliğimi, bir kenara koyayım bir insan ve o sahilde büyümüş bir Trabzonlu olarak neden isyan etmeyeyim! Trabzon bu konuda neden bir Ordu kadar olamıyor?
Ordu aydınları ve halkı sahilin doldurulup yol yapılmasına tepkisini koydu ve buna engel olarak sahillerini kurtardı! Ordu'da sahil yolu güneye alındı ve çoğu da tünellerle geçilerek, bu anlamda sahil şeridi cinayeti işlenmedi!
Peki biz Trabzonlular bu doğa cinayetine neden sessiz kaldık! Sahilimizin bir cinayete kurban gitmesini güle oynaya seyrettik! Pandemi sürecinde evlere kapandığımız bu günlerde eski albümleri karıştırırken elime bir fotoğraf geçti.
1970'li yıllarda Faroz eski limanından "mendirek" diye isimlendirilen beş kayanın olduğu yerin fotoğrafıydı, bu fotoğraf. Ben bu yıllarda 6 yaşında idim. Bu yaştan itibaren bu gördüğünüz siyah-beyaz resimdeki yerde yüzmeyi öğrendik.
Bu fotoğrafa bakarken içim cız etti. Faroz limanının çekilen bu fotoğrafta Tombullu, harmanlı, sıçanlı, Osmanlı, uzunlu gibi isimlerle adlandırılan kayalar görülüyor. Şimdi içeride kalan çift yönlü eski yolun üzerinde Faroz, Tepe, İncirlik, Yenimahalle ve Aysofya'nın eski hali görülüyor.
Birçok kişinin eğer yapılmamış olsaydı şimdi ne yapardık acaba diye durup düşündüğü Trabzon sahillerinin doldurulması siyasi erkin marifeti ama emin olun bu kente ihanet ediyorlar!
Sahilleri doldurma projesi sadece belli siyasi kişiler ve etrafındaki fırsatçılara rant sağlamaktan başka ne işe yarıyor ki? Bir deniz kentinde insanları denizden uzaklaştırdığı gibi çok vahşi bir şekilde de doğa tahrip ediliyor!
Ne uğruna? Rant uğruna! Oysa tüm sahiller Anayasamız gereği de insanların kullanımına sunulmuş! İnsanlarımızın kullanımına çok da faydası olmayacak ve onları denizden uzaklaştıracak, kumsalları yok edecek proje nasıl iyi bir proje olabilir?
Amacı ne olabilir? Şöyle bir düşünün bakalım, rant beklentisi olanlardan başka kime yarayacak bu adına proje denen doğa cinayeti? Belediyelerin veya iktidarın görevi sahilleri birilerine peşkeş çekmek olmamalı!
Gülcemal diye bir senaryo ortaya attılar ve önceki Büyükşehir Belediye Başkanı Gümrükçüoğlu başlattı ve sonra da elini kolunu sallayarak Trabzon’u terkedip gitti!
Trabzon'un hava almasını, rüzgarın esmesini, yosun kokusunu, taze balık yemesini engelledi. Ne yazık ki hâlâ daha bu doğa katliamı devam ediyor. Dünya'nın bazı ülkelerinde sahilin insanlara açık tutulması için tüm yapılar sahilin gerisinde inşa edilmiştir!
Uzağa gitmeye gerek yok, şurada sınırımızdaki Gürcistan'a gittiğimizde sahilin korunmasının ne demek olduğunu, gıpta ederek görüp, yaşıyoruz! İnsanlar denizlerden daha fazlasıyla yararlanması amacıyla sahiller dünyanın çağdaş ülkelerinde doğal haliyle korunur!
Bizde ise vahşice katlediliyor! Dedik ya bizim rant hırsımız hiç bitmeyecektir! Ama bir gün gelecek bu denizi dolduranları tarih hem kara bir leke olarak yazacak, hem de affetmeyecektir!

ÇEKİRDEKTEN GELEN YÖNETİCİ: ŞAHAP GÜVEN
Yıllar önce Trabzon’dan hem iyi futbolcular hem de iyi sportif yöneticiler yetişirdi. Ne yazık ki Trabzon kenti bu özelliğini de kaybetti. Dik duran, kendi çıkarları için değil, camiasının çıkarları için kendini ortaya atan insanlar vardı kulüplerde. Bu güzel insanları şimdi herkes mumla arıyor. Ama bulamayacaklar. Kısacası çekirdekten gelen spor adamlar yok gibi artık. Son yıllarda çekirdekten gelen bir isim var. Rahmetli Engin Kara ile birlikte el ele verip Yalıspor'un başarısı için mücadele veren Şahap Güven Değirmenderespor’da yedi yılın iki yılı profesyonel olarak spor yöneticiliği yaptı. Yalıspor’da yedi yıl. Araklıspor’da bir yıl ve 1461'de ise dört yıl görev yaptı. Maalesef Şahap Güven gibi deneyimli isimler beklenen yerlerde yoklar. Olmazlar çünkü onlar haysiyetli insanlardı ve de dik dururlardı.

65 YAŞINDAKİLERE CEZA MI ÖDÜL MÜ?
Ülkemizde devam etmekte olan Coronavüris salgını medeniyle her gün başka türlü kararlar alınıyor. Son günlerde ise pandemi salgını nedeniyle hemen her şey serbest bırakıldı. Serbest bırakılmasına rağmen hastaneler Coronavüristen dolup taşıyor. Hergün Sağlık Bakanı bu konuda oranları açıklıyor. Bunlar olmasına rağmen yeni tedbirler alınmazken ancak 65 ve üzerindeki yaşlıların cezası devam ediyor.
Geçen günlerde İstanbul’dan bir ağabeyim aradı.' 'Pandemi salgını nedeniyle her şey kalktı. Sadece 65 yaşlıların durumu aynen yerinde duruyor. Bizim günahımız ne” dedi. Bu abim yakında memleketi Trabzon’a gelecek. Bir ay Trabzon’da kaldıktan sonra tekrar İstanbul’a ailesinin yanına gidebilecek. Abimiz yetkili yerleri aradı. “Ben Trabzon'da işimi erken bitirip tekrar İstanbul’a döneceğim.” Cevap, “Yok efendim, dönemezsin… Bir ay gittiğin yerde kalmak mecburiyetindesin.” 'Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu! Adam ailesinin yanına dönebilmek için bir ay beklemek zorunda mı? Buna yetkililerin bir çare bulması gerek. 65 yaşlılar bu ülkenin zencileri mi acaba?