Umutlarını sırtlanıp çıkmışlardı yola, hayır hayır kaçmışlardı savaşın orta yerinden. Kalıp savaşmak istemişti belki sağlıklı bir erkek olarak fakat mesul olduğu üç evladı vardı ve onları emanet edebileceği hiç kimsesi yoktu, ne yazık ki savaşta hepsini bir bir kaybetmişti...
Tek çare vardı;atalarının ve geçmişinin varolduğu vatanını iyi ve kötü anılarından başka hiçbir şey almadan ardında bırakıp kaçmak...
Gün ışığı sarı harelerini yaymamıştı yeryüzüne onlar yola çıktıklarında...
Endişe dolu yolculuk sadece onlara özgü değildi onlar gibi yüzlerce aile vardı, herbirinin hikayesi bambaşkaydı... Vahap evlatları ve güzeller güzeli eşi Emina’yı gözlerindeki korkuyu onlara göstermeden köhne yollardan gizlene gizlene varmışlardı onları başka bir ülkeye götürecek olan  kişinin yanına...
Şükür ki başlarına bir hal gelmeden varmışlardı yeni hayat kuracakları ülkeye...
Çok zorlandıkları günler ve aylar geçirdiler...
E zordur tabi başka ülkelerde dillerini bile bilmedikleri insanlara ve o gidişata alışıp orada barınmak...
Çoluk çocuk yaşlarına hiç bakmadan, hiç gocunmadan ve yorulmadan iş buldular ve canhıraş çalıştılar ayakta kalmak adına...
Hayat mücadelesine her ne kadar kendilerini kaptırsalar da akılları her daim ülkelerindendir... Koşuşturmanın içinde henüz dört ay geçmişti ...
Saat akşam dokuz suları, Vahap ve Emina akşam yemeği için masada çocukların gelmelerini bekliyorlar ama endişe duymaya başladılar çünkü: saat sekiz olmadan üçü de evde olurdu her akşam... On dört- onbir ve dokuz yaşlarında olan üç kardeş kağıt topluyor, mendil ve simit satıyorlardı ve o gece eve hiçbiri gelmemişti...
Vahap daha fazla vakit kaybetmeden bulundukları mahalledeki polis karakoluna gidip durumu izah etti tercüman eşliğinde... Gözünden ve yüreğinden dökülen yaşları hiç dinmiyordu karı kocanın... Zorlu bekleyiş perişan etmişti her ikisini de...
Ne yazık ki karakoldan gelecek olan haberi beklemekten başka da yapacak bir şeyleri yoktu... Karakolu ev yolu yapmışlardı belki bir gelişme olur diye neredeyse orada yatacaklardı...
Bu şekilde geçen üç gün onlara göre üç bin yıl gibiydi... Ve ne güzel ne de kötü bir haber yoktu hala!
Polis bir iz yakalamıştı ama aileye netleşmeden söylemeyi düşünmüyorlardı...
Peki ama bu çocuklara aynı anda ne olmuştu?
Nereye kaybolmuştular?
Oysa baba Vahap Eksi bir durum yaşadıklarında en yakın karakola gitmelerini evlatlarına öğretmişti.,.
Aradan on iki gün geçti ve beklenen haber karakoldan geldi, ekip arabası Vahap’ın kapısına geldiğinde kanı çekilmişti karı-kocanın, koştura koştura dışarıya çıktılar ve dillerince sorular soruyorlardı polislere ama tercüman yanlarında yoktu çünkü karakolda buluşulacaktı...
Ekip aracına bindiler ve karakola vardılar...
O gecenin sabahında polis eş zamanlı baskın uygulamıştı gelen ihbar üzerine... Durum ne yazık ki vahimdi! Suriye’den savaştan kaçan ailelerin çocuklarını kaçırıp onları tutsak eden ve olur olmadık işlerde çalıştırıp
“ kaçmayı düşünürseniz sizi ve ailenizi öldürürüz” diyerek tehdit eden bir furya gurup çökertilmişti...
Vahab’ın çocukları gibi yüzlerce çocuk psikolojileri bozulmuş bir şekilde ailelerine teslim edilmişti şükür! Yaşadıkları olayları gözyaşlarıyla feryat figan anlatan çocuklara devlet elini uzatmış ve herbiri için pedagog tayin etmişti... Vahab şanslıydı çünkü oniki gün üzerine evlatlarına kavuşmuştu ama diğer aileler onun kadar şanslı değildiler... Bir yıldır bu çetenin elinde olan minicik çocuklar vardı ve dolayısıyla psikolojik- biyolojik olarak aşırı yıpranımlardı ama şükür ki polisimizin hassas takibi sayesinde hepsi ailelerine kavuşmuşlardı...
Ülkelerinden kaçıp başka bir ülkeye sığınan Vahap ve ailesinin yaşadıklarını bir çok aile yaşadı...
Umuyoruz ki bir daha böylesi acı bekleyişlerle hiç bir aile sınanmaz...
Not:Gerçek hikayedir!