Trabzon’da erken Cumhuriyet yıllarından beri “futbol iptilası” vardı. Hüseyin Avni Aker, 1920’lerin gazete sütunlarında haykırıyordu: “Trabzon şehri spor iptilası geçiriyor! Mahalle aralarında, cami avlularında, her yerde çocuklar ‘gol’ diye bağırıyor.”

Bu tutku, 1967’de İdmanocağı, İdmangücü, Martıspor ve Karadenizgücü’nün bordo-mavili bir rüyada birleşmesini sağladı . Ve 1976’da o rüya gerçek oldu: Ahmet Suat Özyazıcı’nın teknik direktörlüğündeki ekip, Fenerbahçe’yi 1-0 yenerek İstanbul dışından çıkan ilk şampiyon olarak tarihe geçti . Ardından gelen 10 yılda 6 lig şampiyonluğu, 3 Türkiye Kupası ve Şenol Güneş’in kalesinde 1110 dakika gol yemeyerek yazdığı destan... Anadolu’nun fırtınası, Türk futbolunun devrimiydi .

Ama geçtiğimiz sezon? Şenol Güneş, bu kez teknik direktör koltuğunda. 2024-25 sezonunda 27 maçta toplanan 36 puan, son 9 yılın en kötü rakamı . Dört teknik direktör değişikliği Abdullah Avcı, İhsan Derelioğlu,Şenol Güneş ve Fatih Tekke, bitmeyen bir arayışın sembolü. 2022’nin şampiyon kadrosundan geriye, lider Galatasaray’ın,Fenerbahçen’in,Beşiktaş’ın gerisinden sürüklenen bir “eski dev” kaldı . Taraftar, “Şampiyonluk” diye inleyen Şenol Güneş Spor Kompleksi’nde, bir zamanlar Hüseyin Avni Aker’i sarsan tezahüratı çok arıyor.Aramakla kalmıyor,çok istiyor.

Asıl acı veren trajedi, istikrarsızlığın kimliği aşındırması. 1974’te Kıbrıs Barış Kupası’nda moral veren, 1980’lerde Avrupa’ya korku salan takım, bugün kendi içinde öyle savruluyor ki! Oysa bu kulüp, renklerini kavga eden iki rakibin birleşme fedakârlığıyla oluşturuldu . Belki de çözüm, tarihin o tozlu sayfalarında: Trabzon’un futbolu “yerelin ötesinde bir anlam” bilinciyle kucaklanması gerektiği gerçeğinde saklı.

Bordo-mavi, sadece bir renk cünbüşü değil; Karadeniz’in hırçın dalgalarıyla dövülmüş bir inanç simgesi. Ve inançlar, istatistiklerden daha uzun yaşar.

Lütfen artık hep birlikte yalvarıyoruz!

Yarım asırlık çınarımızı geri verin...