Hayat, bir dizi seçimden ibaret. Sabah hangi kıyafeti giyeceğimizden, hayatımızı kiminle paylaşacağımıza kadar uzanan bir seçimler zinciri. Her karar bir dönemeçtir, her dönemeç başka bir manzaranın kapısını aralar. Peki ya kararsızlık? İşte o, dönemece varamadan yolda kalmaktı, bir ileri bir geri gitmektir ve ruhun pusulasını şaşırmasıdır.

Kararsızlık, ilk bakışta zararsız gibi görünen bir duraksamadır. Ne var ki bu duraksama zamanla kök salar, büyür, dallanır ve budaklanır. İnsanı içten içe kemiren, benliğini belirsizliğe teslim eden sinsi bir yüktür. Kararsızlıkla örülü bir yaşam, rüzgâra bırakılmış bir yaprak gibi savrulur.

Kararsız insan yalnızca seçenekler arasında gidip gelen biri değildir. Aynı zamanda sorumluluktan korkan, "ya yanlış yaparsam" endişesiyle hareketsiz kalan kişidir. Bir anlamda özgürlüğün yükünü taşımakta zorlanan bir zihin halidir bu. Çünkü karar vermek, aynı zamanda bir bedel ödemeyi de kabul etmektir.

Ancak asıl mesele, yanlış karar vermek değil, hiç karar vermemektir. Kararsızlık, zamanla bir alışkanlığa dönüşür ve kişinin hayatını pasif bir bekleme odasına çevirir. Her şey olurken o sadece izler. Fırsatlar geçer, zaman akar ve insanlar değişir... Ama o hâlâ düşünmektedir…

Kararsız insanlar genellikle iyi niyetlidir. Herkesin memnun olmasını isterler, hata yapmaktan korkarlar ve mükemmeli ararlar. Ancak unuttukları bir şey vardır:” Kararsızlık da bir seçimdir.” Ve çoğu zaman bu seçim, kaçınılmaz olanı sadece erteler. Hatalar elbet olur ama alınan yanlış bir karar bile hiç alınmamış bir karardan daha öğreticidir.

Ama yine de kıymetlidir kararsızlar. Onlar olmasa, karar vermenin ne büyük bir nimet olduğunu anlayamazdık. Onlar sayesinde “Hadi şunu yapalım!” diyebilenler lider ilan edilir.

Velhasıl kelam, eğer siz de kararsızsanız dert etmeyin. Dünya henüz mükemmel kararı bulan birini görmedi. Siz sadece karar veremediğiniz için değil, seçenekler arasında kaybolduğunuz için de özel ve tehlikelisiniz!

Modern çağ kararsızlık üretmeye oldukça elverişli. Seçenekler arttıkça zihnimiz donakalıyor. Hangi telefonu alacağımız, hangi okula gideceğimiz, hangi ilişkide kalacağımız… Seçenek bolluğu, özgürlükten çok tutsaklık yaratıyor. “En iyi”yi ararken, elimizdeki “iyi”yi kaybediyoruz.

Sevgili dostum, belki de kararsızlık kendi iç sesimizi duyamamaktan kaynaklanır. Başkalarının ne diyeceğini fazla önemsemek, onaylanma ihtiyacını abartmak bizi kendi gerçeğimizden uzaklaştırır. Oysa kalbinin sesini duyan insan, bazen hatalı da olsa kendi yolunu çizebilir.

Unutma, hayat seni beklemez! Zaman, kararsızları taşımaz; onların üstünden akıp gider. Cesaretle alınan kararlar, seni sen yapar. Her seçim, seni biraz daha sen yapar ve en kötü karar bile sürüncemede kalmış bir kararsızlıktan iyidir.