Komşuluk… Bu toprakların en kadim geleneklerinden biri. Büyüklerimizin dilinden düşürmediği, kültürümüzün en önemli öğelerinden. Yüzyıllar boyunca “Komşusu açken tok yatan bizden değildir” öğüdüyle, “Ev alma, komşu al” sözüyle hayatımızı şekillendirdi. Ancak bugün, modern şehirleşmenin gölgesinde komşuluk eski sıcaklığını yavaş yavaş yitirdi.

Bir zamanlar komşuluk, aynı apartmanda yaşamakla sınırlı değildi. Hayatı paylaşmaktı. Evde pişen yemek kokusu koridora yayılır, ardından bir tabakla kapıya dayanırdı. Bayram sabahı ilk ziyaret komşuya yapılır, düğünde ilk davetiye komşuya verilirdi. Çocuklar aynı sokakta büyür, anneler balkonlardan birbirine seslenirdi Komşu, yalnızca kapı komşusu değil; aynı zamanda aileden sayılan kişiydi. Yorgun bir anne çocuğunu güvenle “Sen bakıver” diyerek komşuya bırakırdı. Yeni doğan bir bebek, tüm apartmanın sevinci olurdu. Acılar da sevinçler de paylaşıldıkça hafiflerdi.

……

Bugün ise komşuluk ilişkilerinin yerini çoğu zaman mesafeli, resmi ve hatta kimi zaman soğuk bir tavır aldı. Aynı binada yıllarca yaşayıp yalnızca apartman toplantısında karşılaşan, birbirine sadece şikâyet ileten insanlar olduk. Bu da insanın en temel ihtiyacı olan “birlikte yaşama” kültürünü zayıflatıyor.

Oysa komşuluk sadece gündelik kolaylık değil, aynı zamanda güvenli bir gelecek demektir. Çocuklarımızın birlikte büyümesi, yaşlılarımızın yalnız kalmaması, zor günlerde el uzatacak birinin varlığıdır komşuluk. Mahalle kültürünün canlı olduğu yerlerde suç oranlarının daha düşük olması, dayanışma duygusunun güçlü kalması tesadüf değildir.

……..

Modern hayat, yüksek apartmanlar, yoğun iş temposu ve bireyselleşme komşuluk bağlarını zayıflattı. Aynı binada yıllarca oturup birbirinin yüzünü görmeyen insanlar var artık. Çoğu zaman yan dairemizde kimin yaşadığını bile bilmiyoruz. Bu durum yalnızca bireysel bir eksiklik değil; toplumsal bir kayıp. Çünkü komşuluk, aslında güven duygusunun en güçlü kaynağıdır. Hastalandığında bir çorba kaynatıp kapına getiren, çocuklarını okuldan almayı teklif eden ya da gece kapını çalıp “Bir şey lazım mı?” diye soran kişi akraban kadar değerlidir. Komşuluğun zayıflaması, aslında toplumun dayanışma damarının zayıflamasıdır.

……

Çocuklarımızı birlikte büyütmek, sevinçlerimizi birlikte çoğaltmak, dertlerimizi birlikte hafifletmek elimizde. Komşuluk sadece gelenek değil, aynı zamanda geleceğe bırakacağımız önemli bir mirastır. Çünkü iyi bir komşu, huzurlu bir hayatın anahtarıdır.

…..

Belki de yapmamız gereken çok basit: Kapılarımızı kapatmak yerine biraz daha aralamak... Komşumuza selam vermek, küçük bir ikramda bulunmak, bir ihtiyacı olup olmadığını sormak… Bunlar küçük adımlar gibi görünse de toplumsal huzurun temellerini oluşturur. Komşuluk, sadece geçmişin bir nostaljisi değil, geleceğin de sigortasıdır. Çünkü iyi bir komşu, insanın en beklenmedik anda yanında bulabileceği en değerli dosttur.