10 Haziran 2007
10 Haziran 2025
Ölüm yıldönümü
Bir takvim yaprağından çok daha fazlası bu tarihler benim için.
Bugün, gözlerimden düşen ilk yaşın, içime oturan ilk yangının yıldönümü.
Tam 18 yıl olmuş...
Kolay mı dile gelmesi?
Çeyrek asra bir adım kala bir ömür boyu süren özlem…
Anam...
Senin ardından eksilen sadece bir beden değildi, bir evin sesi, kokusu, duası, sıcaklığıydı.
Sen gittin, hayatın bütün renkleri soldu.
Ne gülüşün kaldı evin içinde yankılanan, ne de adını söylediğimde "canım yavrum" diyen o güzel sesin...
O gün, senden yıllar 6 yıl önce göçüp giden ablama da kavuştun.
Benim için bir ölüme iki yas düştü.
Kızını bağrına bastığın gün, ben geriye dönüp baktığımda, hayata küstüm.
Sanki dünya benden bir şeyler alıp götürmüştü ama karşılığında hiçbir şey vermemişti.
Sonra...
Yıllar geçti.
8 yıl önce de babam geldi yanınıza.
Omzumdaki dağ devrildi.
Küçük bir çocuk olan ben büyüdüğümü yeni anlamıştım.
Çünkü baba sağken büyümez hiçbir zaman çocuklar, hep küçük kalırlar, ölünce büyükler.
Annesizliğe, abla acısına zar zor dayanan kalbim, babasızlığa da direndi ama kırıldı.
Bir zamanlar bayramlar bizim için kurulan sofralar, kahkahalar, öpülen ellerdi.
Şimdi bir mezar taşına yaslanıp, soğuk mermerlere sarılıp kokunuzu aramak ne büyük sızı…
Bayram geldi geçti yine.
Ama sizim evin kapısı açılmadı.
Çünkü açılacak bir kapı kalmadı.
Eve değil, mezarlığa giden yolları öğrendik ezberden.
Ellerimizde çiçek, gönlümüzde dua…
Ama ne fayda…
Mezar taşlarınıza sarılarak bayramlaştık bir kez daha
Sizi saramamak, dokunamamak, sesinizi duyamamak öyle ağır ki...
İnsan bayramı bile unutuyor.
Annesiz, babasız, ablasız bayram mı olur.
İşte eve değil de mezarlığa gittiğinizde anlıyorsun bayramın gelmediğini
Artık anlıyorum, neden "nerede o eski bayramlar" denildiğini.
Bayram dediğin, sevdiklerinle güzeldir.
Bayram dediğin, annenin elini öpmekle, babanın dizinin dibinde oturmakla, kardeşinle kahkahalar atmakla güzeldi.
Eski bayramlar güzeldi çünkü siz vardınız.
Sofraya oturduğumuzda bir eksiğimiz yoktu.
Şimdi o sofralar sessiz, o kahkahalar unutulmuş, o dualar ağlamaklı.
Bazen düşünüyorum da;
Bir insan kaç kez ağrır içinden?
Kaç kere aynı sızıyla uyanır bir ömre?
Kaç bayram geçer ki bir kişinin ardından?
Ama siz, üç kişi gittiniz benden.
Anam, babam, ablam…
Üç ayrı sızıyla yanıyor içim.
Üç ayrı boşlukla yaşıyorum her günü.
Her şey eksik, her şey biraz daha sessiz, biraz daha buruk.
Allah’ım...
Biliyorum onlar sana emanet.
Biliyorum yanındalar, huzurdalar.
Ama biz buradayız.
Onların yokluğuna sabretmeye çalışan kalplerimizle, yaşlarla dolu gözlerimizle, suskun bayramlarımızla;
Sen merhamet eyle Allah’ım.
Ruhlarını şad eyle güzel Allah’ım.
Onları rüyalarımızda misafir eyle.
Kokularını getir bir bayram sabahı, seslerini duyur bir dua vakti.
Ve bir gün...
Biz de onların yanına geldiğimizde,
Özlemler bitecek belki.
Bayramlar yeniden başlayacak.
Ta ki o güne kadar,
Hasretle, dualarla, gözyaşlarıyla anıyoruz onları.
Unutmadık.
Unutmayacağız.
Siz gittiniz ama sevdanız içimizde yaşamaya devam ediyor