Trabzonspor, İstanbul’un soğuk akşamında sahaya adım attığında yüzlerdeki ifade tek bir soruyu fısıldıyordu: Bu takım neyi arıyor? Belli ki milli ara, Bordo-Mavili ekibe pek de iyi gelmemiş. Ya da daha doğrusu, ara bahane…
Asıl mesele, çözülemeyen düğümlerin hâlâ elde sıkıca duruyor oluşu. Çünkü sahada on kişi kalan Başakşehir’e karşı bile oyun üstünlüğünü alamayan bir Trabzonspor vardı.
Paslar ağır, zihin bulanık, ayaklar tedirgindi. Tribünlere yansıyan görüntü, içinde bir türlü bastırılamayan bir ürpertiydi sanki. Hakkını teslim edelim; böyle anlar takımda bir “kaçak” olduğunun işaretidir. Elbette o kaçağın ne olduğunu tespit etmek teknik heyetin işi.
Ama bazen oyunun bütün karanlığı tek bir pasla aydınlanır. Mustafa’nın attığı o nefis ara pas, hepimize futbolun önce akılla oynandığını hatırlattı. Milyon euroluk isimlerin haftalardır gösteremediği oyun zekâsını Mustafa bir anda sahaya koydu. Augusto’ya “al da at” dercesine sunduğu o zarif hediye, Trabzonspor’u yeniden nefeslendirdi. Augusto da teşekkürünü gole dönüştürerek verdi.
Yalnız… Aynı Augusto, ceza sahasında bencilliği bir kenara bırakıp bomboş durumdaki Onuachu’ya topu çıkarsa, ilk yarı tabelası belki de 2-1 değil, 2-2 olacaktı. Futbol bazen bir anlık körlükle değişen kaderlerin oyunu işte.
İkinci yarı başlarken Trabzonspor’un sahadaki gölgesi bile ürkekti. Ta ki Fatih Tekke 63. dakikada Muci hamlesini yapana kadar… O değişiklikle birlikte sahaya hafif bir kıpırdanma, ince bir tazelik geldi. Onuachu’nun penaltı golü skoru 2-2’ye getirirken, bir dakika sonra sahne bu kez son haftaların en çok eleştirilen ismi Muci’nindi. Belki de bütün eleştirilere inat, hocasının yüzünü kara çıkarmamak istercesine, Trabzonspor’u 3-2’ye taşıyan o golü attı.
Trabzonspor, zorlu Başakşehir’den tam 3 puanı cebine koydu derken uzatmalarda yediği golle maç bitti derken, 101dakikada ikinci kez sahneye çıkan Muci takımını galibiyete getiren golü Başakşehir filelerine yolladı. Adeta Trabzonspor'u hayata döndürdü. Trabzonspor deplasmanından üç puanı cebine koyup dönmesini bildi. Bildi ama… Kazanmak güzeldir, her zaman. Ama bazen galibiyet de takıma aynayı tutar. Zorda olsa kazandık… Ama yol hâlâ uzun.