Trabzonspor’da hem saha, hem de yönetim içerisinde sular hiç durulmuyor. Dalgalanmaların ve sancıların ayyuka çıktığı Bordo-Mavili kulüpte yaşanan onca sıkıntılı süreçten sonra, oy birliği ile 25-26 Mart’ta yapılmak üzere kongre kararı alınması ve ardından da olağanüstü kongreyi kabullenmesine rağmen Başkan Ahmet Ağaoğlu’nun “istifa ediyorum” demesi, hem gariplik, hem de şok etkisi yarattı. Olağanüstü şartlarda yapılacak kongre öncesi gerek sosyal, gerekse de yazılı ve görsel medyada başkanlık için bazı isimlerden söz edilmesi, ya da birilerinin söz ettirmeye başlaması yer aldı, alıyor. Mesela zikredilen bu isimlerden birisi eski TFF Yönetim Kurulu üyesi Mustafa Hacıkerimoğlu. Hacıkerimoğlu’nun da ise sessizlik hakim. Ama O’ndan icazet almadan sahneye atlayanlarda ise anlaşılmaz bir istek hakim! Öyle ki Sayın Hacıkerimoğlu adına kongrede oy kullanacakları arayıp çaktırmadan nabız bile yokluyorlar. Ama, sağduyulu bir kişilik olan Hacıkerimoğlu’nun bunların dolduruşuna gelmeyeceği de camianın büyük kısmında hakim kanaat… Eski Başkanlardan Sadri Şener, Ağaoğlu’nun tekrar aday olması için destek turlarını sürdürdüğü söyleniyor.  

Tabi söz konusu Trabzonspor kongresi olunca, hele hele bu kongre olağanüstü de olunca herkes “Kör fili tuttuğu yere göre tarif eder” cinsinden kendi zaviyesinden kalem oynatıp, görüş belirtip, destek bulmaya çalışıyorlar. Biz yine de kendi kendilerine gelin-güvey olmaya bayılan bu işgüzarları bir kenara bırakarak asıl konumuza dönelim. Ağaoğlu’nun olağanüstü kongre için sağ gösterip sol vuracağını söyleyenler de var. Ben de 40 yıllı doldurmuş bir gazeteci olarak bilgi ve birikimimle soruyorum ki, Ağaoğlu’nun önünde Aralık 2024 yılına kadar Trabzonspor başkanlığı koltuğunda oturma hakkı vardı da neden tahtı bırakıp gitti? Neden kongre kararı almak zorunda kaldı? Neden mi? Kongre kararı almasının sebepleri çok açık ve net. Hiç kimse topu orta sahada evirip çevirmesin! Kabahati işin başındaki başkan yerine, başkalarına da yüklemeye kalkmasın! Dahası hiç kimse lafı evirip çevirip de Trabzonspor'u bu dar boğaza, bu zor günlere kimin getirdiği sorusuna cevap aramasın. Hele hele “öküzün altında buzağı aramaya” meraklı bazılarının yaptığı gibi “En büyük hayalim çocukluğumda yaşadığım Trabzonspor’un şampiyonluğunu çocuklarımla birlikte yeniden görmek” hedefi ve hesabıyla yönetime girerek Asbaşkanlık görevini üslenen ve bu yolda da maddi-manevi en ağır yükü de üstlenen Ertuğrul Doğan’ın üzerine yıkmaya kimse kalkmasın. Yok efendim; "Ertuğrul Doğan kongre kararı aldırarak Ağaoğlu’na ihanet etti.” Yok efendim; "Ertuğrul Doğan, Ağaoğlu'na darbe yaptı." gibi kelimenin tam anlamıyla “aptal zırvası” olan lâfları eylemesin, satırlara dökmesinler! Olağanüstü kongre kararının alınması, tamamen Sayın Başkan’ın yönetim şekli, bunun sebep olduğu hataların sonucudur. Yönetim Kurulu üyeleri de (ki buna başkan Ağaoğlu’da dahildir) hep birlikte olağanüstü kongre kararının altına imza atmışlardır. Ama kimisi yani çoğunluk “Mart’ta olsun” (ki doğrusu budur), kimisi “Mayıs’ta yapalım” (ki yanlıştır) demiştir. Buna rağmen Ahmet Ağaoğlu, imzaladığı kararın ardından, başta Trabzonspor kulübünü, sonrasında kendisine daima destek olan Ertuğrul Doğan’ı zor durumda bırakmak için istifa etmiştir. Bu noktada Asbaşkan Doğan’ın hiçbir dahli ve baskısı olmamıştır. Doğan’ın Ağaoğlu’nun zor durumda bırakmak gibi baskı yapma niyeti ve hedefi olsa idi bu aşamalarda kulübe kendi cebinden çok önemli bir kaynak aktarımını sürdürmezdi. Ve böyle hedefi olan biri bir önceki kongrede direkt olarak Ağaoğlu’nun karşısına çıkıp başkanlığa aday olurdu. Bunu yapmadı. Ağaoğlu’nun ikinci dönemde tekrar başkanlığa aday olduğu sırada Ertuğrul Doğan asbaşkanlığı kabul etmeyip "Ben de başkan adayıyım.” der ve kazanma ihtimali yüksek olan seçime de girerdi. Onu da yapmadı. Onun için bugün gelinen noktadaki olup bitenlere bakıp hiç kimse önceliği Başkan Ağaoğlu’na vermeden suçlu aramasın. Bilmeyenler, ya da bildikleri halde başka hesaplar uğruna anlamayanlar için bu işin perde arkası ile ilgili üç beş cümle edelim. 6 Mart 2016 tarihinde Muharrem Usta'nın aldığı kongre kararının ardından, Antalya’da devam eden Dünya Golf Şampiyonası müsabakalarında minik toplara vurmakta olanları seyreden Ahmet Ağaoğlu’na kimler Trabzonspor başkanlığını teklif edip, bu sürecinin önünü açmışsa, bugün de yaptığı yanlışlar ve hedeflediği kişisel çıkarlar nedeniyle olağanüstü kongreye gidilmesini sağlamışlardır. Bu durumda, başkanlık yolunu açarken iyi, yanlışa yönelince dur dedikleri için kötü oluyorlar, öyle mi? Buna rağmen birileri gerçeği görmeyin, kendilerince günah keçileri arıyorlar. Oysa aynaya baksalar yeterdi. Bu da yetmezmiş gibi, aday olması için sosyal medya tezgâhlarını kuruyorlar. Tamam ve tabi ki her ne olursa olsun, aday olması da en doğal hakkıdır. Ama şu da bir gerçektir: Sayın Ağaoğlu kendisine “Şampiyon Trabzonspor Başkanı” unvanını bahşedenlere rağmen, ahde vefayı da gösterecek mi, yoksa göstermeyecek midir? Kendi bileceği iştir ve birkaç gün içinde de belli olacaktır. Ben şahsen tüm yanlış okumalarına, okutmaya çalışanlara rağmen, büyük bir hayata imza atarak aday olacağını hiç sanmıyorum. Bekleyelim görelim. Bakalım Sayın Ahmet Ağaoğlu 2018 yılında kendisini Trabzonspor başkanlığına getiren sürecin önünü açanların iradenin karşısına, yaptığı tüm yanlışları kenara koyarak çıkacak ve de "Ben tekrar başkanlığa adayım." diyecek mi? Ya da diyebilecek mi?

AVCI KENDİNE YAKIŞANI YAPTI

Trabzonspor'da sular durulmuyor. Başkan Ahmet Ağaoğlu'nun ardından Teknik Direktör Abdullah Avcı da fazla dayanamayıp, istifasını Asbaşkan Ertuğrul Doğan'a sundu. İstanbul'da Asbaşkan Doğan'la görüşen Avcı, istifasını verdikten sonra kısa bir açıklama yaptı. Avcı, "Kararım net ve kesin, bırakıyorum. Yine gelirim. Sonra devam ederiz. Ama güzellikler ile bırakmayı ve güzel anılmayı istiyorum. Kasketli fotoğraf ile müzede yerimi aldım. Bunu bozmak istemiyorum" dedi.

Aslında Abdullah Avcı, "Güzel anılmayı istiyorum" diye konuştu ama bu güzel ayrılma kime göre güzel? Bakın Abdullah Avcı bundan 27 ay önce 10 Kasım 2020 tarihinde geldi. Trabzonspor’a geldiği günden bugüne ne istediyse yapıldı. Özellikle de Asbaşkan Ertuğrul Doğan, Abdullah Avcı için ekstra çaba sarf etti. Trabzonspor'un başarısı için bir dediğini iki etmedi. İstediği her transferi bitirdi. Yeri geldi kulübün kasasında para yokken kendi cebinden kulübün kasasına para koydu ve Avcı'nın transferlerdeki her türlü isteğini karşıladı. Avcı da bu özveri karşısında Trabzonspor'a 27 ayda 54 transfer yaptı. Basel maçı sonrasında da, "Transfer edilen tüm futbolcular benim olurum ile alındı" diyerek tüm bu transferleri kabul etti. Bu nedenle de kulübün ödeme dengesi alt üst oldu. Geldiğinde 928 milyon lira borcu olan Trabzonspor'un borcu 3 milyar lirayı geçti. Tamam, geçtiğimiz sezon Trabzonspor şampiyon oldu. Bunda teknik direktör olarak katkısı büyük. Ama ya şampiyonluk sonrası? Gecen sezonun şampiyon takımı Trabzonspor, bu sezon 13 yeni transfere rağmen yoklar ligini oynadı. Şampiyonlar Ligi yok, UEFA Avrupa Ligi yok, UEFA Konfederasyon Ligi o da yok! Kısaca Avrupa'da daha sezonun ilk yarısında yokuz.

Peki ya Türkiye'deki Süper Lig orada da yokuz! Lider Galatasaray’ın 19 puan gerisinde devre arasında Süper Lige havlu atmışız. Aslında futbol oynasa Trabzonspor, sahada mücadele etse, takımın bir oyun planı, bir oyun kurgusu olsa aradaki puan farkına da bakacak değilim. Ama maalesef o da yok! Bu erozyonu durduracak bir teknik heyet ve bir teknik adam var mı? Evet, fiziken var ama oyun planı ve saha içinde ve oyuncu hamlelerinde yoktu. Dolayısıyla da hep kaybeden Trabzonspor oldu.

Bordo-Mavili takımın oyun anlayışına baktığımızda elle tutulur gözle görülür bir ilerleme de sağlanamadı. Avcı ile geçen sezonun şampiyonu eriyip gitti. Bu sezon, Abdullah Hoca tribündeki taraftarın seyrettiği gibi maçları seyretti. Oysa geçen sezon Trabzonspor şampiyon olduğunda sanki takımın başında Teknik Direktör Abdullah Avcı yoktu da bir başka hoca gelmişti. İnsan inanamıyor ve bir anlam vermeye çalıştıkça da mantıklı bir anlam veremiyor. Çünkü geçen sezon Trabzonspor şampiyon olduğunda Abdullah Avcı, "Bu takımla şampiyonlar ligi olmaz, mutlaka güçlendireceğiz" diye yönetime rapor verdiğinde yönetim, özellikle de Asbaşkan Ertuğrul Doğan, her türlü desteğin yanında bizzat maddi destekte de bulunarak Avcı'nın istediği 13 futbolcuyu da transfer etti.

Bunca marka isimlerin transferine rağmen Teknik Direktör Abdullah Avcı sezon başı her maça ayrı bir on bir ile sahaya çıkarak Avrupa ve Türkiye Süper Ligi hedeflerini tek tek harcadı. Elde sadece tabiri caizse Ziraat Türkiye Kupası kaldı. Akyazı Stadı’nda ligin son sırasına demir atan Ümraniyespor’a yenilmesinden çok daha fazla Larsen'in sağbek, santrafor Gomez'in sağaçık olarak sahaya sürülmesini konuşuldu. İspanya’nın Valencia CF takımından sezon başında 3 milyon avro bonservis bedel karşılığında transfer edilen Uruguaylı golcü Maxi Gomez’ in santrafor değil de sağaçık oynattı. Ve ne yapmak istediği bir türlü anlaşılmayan Abdullah Hoca, ligin dibindeki Ümraniye'ye yenilip de 36 maçlık iç saha yenilmezliğini de kaybedince artık hocanın Trabzonspor'da devam etmesinin de bir anlamı kalmadı. Çünkü bu haliyle devam etmesi, önümüzdeki maçlarda çok daha kötü sonuçlara neden olabileceğini görüp, istifasını Asbaşkan Ertuğrul Doğan'a verdi. Şimdi herkes bardağın dolu tarafına bakıp da, "Trabzonspor'u 38 yıl sonra şampiyon yaptı, daha ne yapacaktı?" diye sorabilir. Ama biz gazeteciyiz olayın her iki yönünü de yazmak zorundayız. Bakın bugün Trabzonspor'un 5 futbolcusu alacaklarını alamadığı için kulübe noter kanalıyla protesto çekti. Ama Trabzonspor'un Teknik Direktörü Abdullah Avcı, yaptırdığı transferler nedeniyle kulübün futbolculara 20 milyon avro civarında olan mali ödeme durumunu 41 milyon avroya yani 2 katına çıkardı. 5 büyük hedefin 4'ünü kaybetmesi nedeniyle de gelirler minimuma düştü. Bir yandan borç ve faiz ödemesi diğer yandan da takım maaş ödeme bütçesi iki katına çıkınca bugün futbolcuların maaşı ödenemez duruma geldi. Ve kulüp ödeme yapamadığı için bu parayı Asbaşkan Doğan kendi cebinden, ödemelerin yapılmasını sağladı. Peki bu haliyle Abdullah Avcı ile nereye kadar daha götürebilirdi? Onun için kendine yakışanı yaparak istifasını sundu. Trabzonspor açısından çok olumlu bir gelişme olmuş oldu.

UĞURCAN’'A NASİHAT

Geçen sene mükemmel kalecilik yaparak 38 yıl aradan sonra şampiyonluk görmeyen kişilere ve bu şehre takım arkadaşlarınla karnaval yaşattın. Sizleri göklere çıkarttık. Bu şampiyonlukta en büyük pay tatbiki senin. Sebebine gelince rahmetli A. Suat Özyazıcı hocamızın bir sözü vardır “Atan ve tutan iyi olacak” Bu sene atan da iyi değil tutan da hiç iyi değil.

Ersun Yanal zamanında A takımdan 1461 futbol takımına gönderildin, burada iki maç oynadın sonrasını anlatmaya gerek var mı? 2016 yılında o zamanki kaleci Antrenörün Ahmet Başkır’ın Teknik Direktör Sadi Tekelioğlu ile birlikte A takıma çıkmasıyla şans sana güldü. Alt yapıdan seni çok iyi tanıyan çalıştıran Ahmet hocan Türkiye Kupası maçlarında oynatarak parlattı. Çok iyi kalecilik yaptın. Omuzlar üzerinde geldin. Bu sene nazara geldin diyeceğim ama hiç de öyle görülmüyor. Geçen sene yapmış olduğun o müthiş kurtarışlarından eser kalmadı. Bu vesile ile milli takıma kadar yükseldin. Ay yıldızlı takımın kalesini başarılı bir şekilde korudan dünya kulüplerinden transfer teklifleri aldın. Şimdi ise sonbaharda ağaçlarının yaprakları dökülüp rüzgârın yerlerde bir meçhule sürüklediği gibi sende sürükleniyorsun. Daha iyi yerlerde olacağın sırda git gide kalecilikte geri gidiyorsun. Geçen seneki kaleciliğinden eser kalmadı. Böyle devam edersen sonun hiç de iyi gözükmüyor. Kaptan Uğurcan olarak Trabzonspor’da yeniden doğmalısın. Kundağında bordo-mavi renkler var. Ailene hürmet et.

Eski kaleci Antrenörü Ahmet hocanın ellerinden öp.

SPOR AŞIĞI YAKUP HANCI

Bu hafta sayfama Trabzon’un köklü amatör kulüplerinden 24 Şubat, Yolspor takımlarında forma giyen Osman Hancı’nın oğlu Yakup Hancı’yı yazacağım. Yakup, futbol yerine okumayı ve baba mesleği olan ticareti seçti. Makine Mühendisi olarak O, genç yaşına rağmen Trabzon’un başarılı genç iş adamlarından birisi. İş hayatını başarılı bir şekilde sürdüren Yakup Hancı, aynı zamanda tam bir futbol aşığı. Trabzon amatör küme takımlarının alt yapısının birçoğu sıkıntı yaşarken, sadece birkaç tanesi ayakta durmak için mücadele veriyor. Bunlardan birde 1461 Soğukspor’un alt yapısı. Yakup Hancı 1461 Soğukspor’un alt yapı ve mali işlerinden sorumlu yöneticisi. Kırmızı- Lacivert takımın altyapısının her idmanını takip ediyor. Alt yapının maddi manevi sıkıntılarını çözmek için tüm desteğini veriyor. Ayrıca A takıma maddi manevi destek oluyor. Kulübün neye ihtiyacı varsa hızır gibi yetişip katkıda bulunuyor. Tam bir spor aşığı. Hancı başarılı çalışmalarının ve gayretlerinin yanında 1461 Soğuksuspor yöneticileri arasında birlik ve dayanışmalarına katkı sunmak açısından güzel organizasyonlara da imza atıyor.

Geçtiğimiz Cumartesi günü 1461 Soğuksuspor U19 takımının Akyazı Yavuz Selim sahasında Araklı U19 ile oynadığı maçı yönetim kurulu arkadaşları ile birlikte tribünden takip ederken; Trabzonspor yöneticisi ve aynı zamanda kulüp Başkanı Coşkun Öztürk’e sürpriz doğum günü pastası kesti. Yakup Hancı gibi genç ve başarılı iş insanlarını Trabzon amatör küme takımlarının içerisinde hep görmek istiyoruz. Maddi acıdan yıllardan beri sıkıntılı bir süreç içerisinde yer alan Trabzon amatör takımları yönetiminde Yakup Hancı gibi futbol aşıklarını çoğaltırsak o zaman Trabzon futbolu ve alt yapısı çok daha iyi ve güzel yerlere gelecektir. Yakup Hancı yanında 1461 Soğuksuspr yönetiminde oldukça başarılı genç işadamları da amatöre hizmet için canla başla çalışan birçok genç işadamı var. Serkan Öztürk, İbrahim Bayburt, Miraç Gedikli, Mustafa Öztürk, Ufuk Kara, Güneş Bayburt, Yücel Cumur, Bilal Baltacı, Civan Öztürk, Yasin Bostan, Necati Ardıç, Bahattin Bayburt, Yasin Akdeniz, İsmail Uslu güzel bir dayanışma örneği vererek 1461 Soğuksu spor’a ve amatöre hizmet veriyorlar. Gerek alt yapı gerekse A takım maçlarını her zaman tam kadro takip ediyorlar. Bize de bu güzel insanları alkışlamak düşer. Teşekkürler gençler.