Köyden ne zaman bir telefon gelse irkilirim.
Annemin rahmeti-rahmana kavuştuğunu duyduğun telefonu gibi
Birkaç yıl sonra da babamın komaya girdiğine dair telefonun geldiği gibi
O sebeple köyden gelen telefonlara korkarak bakarım hatta hiç gelmese ne olur diyorum kendi kendime.
Birkaç gün önce de çocukluk arkadaşım Dursun Ali aradı beni, zaman zaman arar.
“Hafta sonu geliyor musun köye kahvede bir iki parti yeneyim seni” diyeceğini düşünerek bakamadım telefonuna.
Bir süre sonra abimin eşi arayınca Allah Allah dedim inşallah bir şey olmamıştır. Önemli bir toplantıda olduğum için bitmesini bekledim.
Çok geçmeden komşumuz Ahmet abi arayınca eyvah dedim yine kötü bir şey oldu dedim.
Toplantıdan dışarı attım kendimi, telefona sarıldım.
Evet, maalesef korktuğum başıma gelmişti.
Abim Fikret kalp krizi geçirmiş Of Devlet Hastanesi’ne doğru yoldaydı.
Bir taraftan titriyorum, diğer taraftan bir yerlere ulaşmaya çalışıyordum.
Hem anne hem baba By-Passlı olunca daha çok panik oldum.
Elim ayağım birbirine dolanmıştı,
Çok şey yapmak istiyorum ama bir şey yapamıyorum
Araç kullanırken yanlış yöne mi girmedim, kaza tehlikesi mi atlatmadım.
Bir taraftan Of Devlet hastanesi Başhekimi değerli dostum Dr. Şaban Uysal’ı arıyorum diğer taraftan ise Acildeki arkadaşlarla irtibat kurmanın telaşını yaşadım dakikalarca.
Başhekim döndü bana “Abiniz kalp krizi geçirdi, arkadaşlar ilk müdahaleyi yaptı, bilinci yerinde Trabzon’a sevk ediyoruz”
Çabuk, çabuk bekletmeyin dedim
Bir saniyenin bile kıymeti var.
Abim, Kanuni Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne doğru siren sesleri eşliğinde yola çıkarken ben ise hastanenin acil kapısında iki gözü yaşlı onu bekliyordum.
Bir yandan acildeki hekim ve sağlık personeli ekipleriyle görüşürken diğer yandan ise her gelen ambulansa koşuyorum.
Ve beklediğim gelmişti.
Bana bakıyor ama göremiyor, sedye üzerinden acil müdahaleye alındı.
Kriz geçirmeye devam ediyordu, sağlık ekipleri müdahale ederken Kardiyoloji Uzmanı Dr. Fatih Gülçebi geldi yanıma
“Abiniz kriz geçirmeye devam ediyor. Acilen anjiyoya alacağız. Ölüm riski yüzde 3-4’tür. Ama gereğini yapacağız merak etmeyin” dedi.
Ayaklarımın bağı çözülmüştü.
Otur dedi sakin bir şekilde anlattı Fatih hocam.
İlk müdahalenin ardından acil anjiyoya alındı abim.
Yarım saat, bir saat, bir buçuk saat
İçerden haber gelmeyince yine titremeye başlamıştım.
Anjiyo kapısından içeri bakıyorum oradan çıkanın yakasına yapışıyorum “Ne oldu, ne oldu” diye soruyorum ama “Doktor bey sizi bilgilendirecek” deyip geçiştirdiler.
Daha da çok korkmaya başladım.
Ve doktor çıkıyor ameliyathaneden
Oturun dedi ama titriyorum
Operasyon sürecini anlattı, “Zor oldu ama hallettik çok şükür” deyince gözyaşlarımı tutamadım.
Kalbindeki üç ana damardan biri yüzde 100 tıkalıydı ve yapılan operasyonla iki stend takılarak hayata döndürüldü.
Hani kaleye giden top üst direğin içinden geri döner ya abiminki de aynı hesap.
Kale direğinin içinden hayata geri döndü adeta.
Allah bizlere ve sevdiklerine bağışladı.
Şükürler olsun.
Abimi tarladan çıkarıp ambulansla hastaneye yetiştiren sağlık personelinden, Of Devlet hastanesi acil servis doktor ve sağlık ekibine, başhekim Dr. Şaban Uysal’a, Kanuni Eğitim Hastanesi acil servisi doktor ve tüm ekibe, özellikle operasyonu başarılı bir şekilde gerçekleştirerek önce Allah’a sonra kendisine minnettar kaldığımız Kardiyoloji Uzmanı Doktor Fatih Gülçebi ve tüm ekibe, yoğun bakım ve servis hemşirelerine şükranlarımı sunuyorum.
İl Sağlık Müdürü Dr. Hakan Usta’ya, Destek Hizmetleri Başkanı Dr. Erdem Şen’e, Başkan Yardımcısı Erkan Bulut’a, Kanuni Hastanesi Hastane Başhekimi Dr. Prof. Dr. Hasan Rıza Aydın hocama her daim yanımda gücünü ve desteğini gördüğüm gazetemiz Genel Yayın Müdürü Yusuf Turgut’a, Zeki Sancak’a, bir an olsun bizleri zor günlerde yalnız bırakmayan tüm dostlarıma şükranlarımı sunuyorum.
Tarladan hastaneye kadar geçen süreç içerisinde abimi hayatta bağlayan ve bu zor süreçte desteğini yanımızda hissettiğim herkese minnettarım.
Allah devletimize milletimize zeval vermesin.
Allah kimseye böyle bir durumu da yaşatmasın.