Trabzonspor, ligin bir türlü istikrar yakalayamazken U19 takımı liginde fırtına estiriyor. Bir maç eksik ile ligde konumunda bulunan Trabzonspor’un gençleri bu hafta evinde Galatasaray ile zorlu bir maç oynadıktan sonra Akyazı Papara Park Stadı’nda 12 Şubat’ta Dünya devlerinden Juventus’un U19 takımı ile UEFA Gençlik Ligi son 32 tur maçı oynayacak.

Salih Malkoçoğlu (20), Onuralp Çakıroğlu (18), kaleci Ahmet Doğan (19), Ekrem Terzi (19), Abdurrahman Bayram (19), Arda Öztürk (18), Boran Başkan (19). Bu gençlerimiz zaman zaman A takımla hem idmanlara çıkıyor hem de maç kadrosuna alınıyorlar.
Bordo-Mavili takımın yabancıların fazla katkısı görülmezken, gençlerimiz rüzgâr gülü.
Salih Malkoçoğlu 20 yaşında stoper, Onuralp Çakıroğlu18 yaşında forvet...
Ekrem Terzi 19 yaşında orta saha.


Yarın Trabzonspor’u yürütecek olan, bugünün bilyeleri.
Her türlü yetenek ve eğitim sınavından geçmişler. Hepsi de geleceğin yıldızları.
Tek eksikleri tecrübe ve kendilerine güven.
Salih Malkoçoğlu 2028 yılına kadar mukavele yaptı ve önümüzdeki sezonun flaş ismi olacak.
Diğerlerinin forma şansı bulması da, Şenol hocanın cesaretine bağlı.
Onların önünü kesen "Yabancı tümörü."
Yabancılara verilenle, alınan arasında berbat bir uçurum duruyor.
Yıllarca Trabzonspor’un ruhunu besleyen altyapıysa, bu takımın kurtuluşu da ordadır.
O gençler de, Trabzonspor yöneticilerin ve teknik heyetin gözünün önünde duruyor.

MESLEKİ AHLAKSIZLIK…!!!

Futbolu gerçekten seven herkes için maç anlatımında objektiflik en temel prensiplerden biri olmalıdır ancak Kayserispor-Trabzonspor maçını anlatan spikerin tavrı bu ilkeye ne kadar sadık kalındığını sorgulamamıza neden oldu. Trabzonspor’un kaptanı ve kalecisi Uğurcan Çakır bu maçta resmen devleşti. Yaptığı kurtarışlar sadece bir kalecilik refleksi değil, aynı zamanda karakter koymanın, liderliğin ve sahada sorumluluk almanın ne olduğunu gösteriyordu fakat ne gariptir ki bu olağanüstü performansa dair tek bir övgü cümlesi bile duyamadık..!!! Bu performansın yarısını İstanbul takımlarının kalecileri göstermiş olsalardı spikerin onları öve öve bitiremeyeceğini “İ-na-nıl-maz refleks”, “Muh-te-şem-kurtarış”, “Ef-sa-ne performans” gibi süslü kelimelerle destan yazacağını hepimiz çok iyi biliyoruz ama konu Trabzonspor olunca ne hikmetse sessizlik hâkim oluyor! Bu çifte standardı görmek için futbol dehası olmaya gerek yok..

İstanbul’un büyükleri için en ufak bir kurtarış bile efsaneleştirilirken, Trabzonspor’un kalecisi ne yaparsa yapsın görmezden geliniyor.. Bu tarafsızlık falan değil, açıkça bir görmezden gelme politikasıdır..!!! İşte bu sebeplerle Anadolu takımlarının yıllardır medya tarafından nasıl bir muameleye maruz kaldığını bir kez daha acı bir şekilde gördük. Ey futbol medyası; Eğer gerçekten futbolu seviyorsanız bu çifte standardı bir kenara bırakarak emeğin ve sahadaki performansın hakkını verin. Trabzonspor’un kalecisi Uğurcan Çakır’ın kurtarışlarını yok sayarak futbolu sadece üç büyüklerin tekelinde gibi göstermeye çalışıyorsanız bilin ki artık kimse bu oyuna kanmıyor. Biz biliyoruz siz de beyinlerinize kazıyın; Uğurcan Çakır bu ülkenin en iyi kalecisidir…!!! Gerçek futbolseverler sahada kim hak ediyorsa onu alkışlamaya devam edecektir ama biz de unutmayacağız: Uğurcan gibi bir kaleciye hakkını vermeyenler aslında kendi mesleklerine ihanet ederken “Mesleki ahlaksızlık” yapıyorlar.

ÇOK EKMEK YEMENİZ LAZIM

Son günlerde Samsunspor Başkanı Yüksel Yıldırım’ın “Kuzeyin Kralıyız” söylemi gündemi meşgul etti. Ancak bu iddialı sözler hem tarihsel gerçekler hem de sportif başarılar göz önüne alındığında pek de gerçeği yansıtmıyor. Samsun’un ve Samsunspor’un Karadeniz’de önemli bir yeri olduğu inkâr edilemez ancak “Kral” unvanı her anlamda Trabzon’a ve Trabzonspor’a aittir. Trabzon, tarihi boyunca Karadeniz’in en önemli liman kentlerinden biri olmuş, Bizans ve Osmanlı dönemlerinde stratejik bir merkez konumunda bulunmuştur. Hatta Fatih Sultan Mehmet’in “İstanbul’un fethi Trabzon’un fethiyle tamamlanmıştır” sözü şehrin tarihsel değerini ortaya koyar. Trabzon’un tarih sahnesindeki yeri onu Karadeniz’in kültürel ve ekonomik merkezi haline getirmiştir. Samsun ise Kurtuluş Savaşı’nın başlangıç noktası olarak büyük bir öneme sahip olsa da tarih boyunca Trabzon kadar köklü bir kent kimliğine sahip olmamıştır. Trabzon Osmanlı döneminden itibaren eğitim, ticaret ve kültür açısından Karadeniz’in en gelişmiş şehri olmuştur. Futbol sahasında ise kıyas bile yapılamayacak kadar büyük bir fark var..

Trabzonspor, Anadolu’nun futboldaki devrimini gerçekleştiren ve İstanbul’un hegemonyasını kıran ilk kulüp olarak tarihe geçti. 1975-76 sezonunda Türkiye Süper Ligi’ni kazanan Trabzonspor, Anadolu’dan çıkan ilk şampiyon oldu ve bu başarısını 8 lig şampiyonluğu ile taçlandırdı. Bunun yanında Türkiye Kupası, Süper Kupa ve sayısız Avrupa macerası ile ülke futbolunda eşsiz bir yere sahiptir. Öte yandan Samsunspor, tarihinin büyük bölümünde alt liglerde mücadele etmiş ve Süper Lig’de istikrarlı bir varlık gösterememiştir… En büyük başarısı Türkiye Kupası’nda yarı finale çıkmak ve birkaç sezon Avrupa kupalarına katılmak olmuştur, bu başarıları elde ederken de en önemli oyuncuları yine Trabzonlu futbolculardı.. Kendi liginde bile istikrar sağlayamayan bir kulübün “Kuzeyin Kralı” olduğunu iddia etmesi gerçekçi olmayı geçtik biraz komik durdu... Futbol başarılarıyla Türkiye’nin dört büyük kulübünden biri olan Trabzonspor tarihi boyunca bırakın İstanbul’u dünya devlerine bile meydan okumuş bir kulüptür.. Sadece kupalarla değil, yetiştirdiği efsane futbolcular, Avrupa’daki saygınlığı ve Türk futboluna kazandırdığı kimlik ile Karadeniz’in en büyük futbol markasıdır. Samsunspor Başkanı Yüksel Yıldırım kulübünü yüceltmek istiyor olabilir ama bir kraldan bahsedeceksek bu unvan tartışmasız Trabzon ve Trabzonspor’a aittir. Kuzeyin gerçek kralı, tarihiyle, kültürüyle ve sportif başarılarıyla bellidir. Bu sebeple başkana tavsiyemiz Trabzon ve Trabzonspor’un tarihini iyi okusun…

SADETTİN ÖNSEL

Trabzon Ortahisar Belediyesi Kültür Müdürü Sadettin Önsel, Belediye Başkanı Sayın Ahmet Metin Genç döneminden bu yana görevini layıkıyla yerine getiren, Trabzon’un kültürel mirasını yaşatan ve bu alanda önemli çalışmalara imza atan isimlerin başında gelmektedir. Kültüre ve sanata olan duyarlılığı, geleneksel değerlere sahip çıkma çabası ve şehrin kültürel dokusunu koruma konusundaki hassasiyeti onu alanında fark yaratan bir yönetici haline getirmiştir.

Sadettin Önsel, kültürel faaliyetleri destekleyen vizyonuyla, Trabzon’un tarihini, sanatını ve geleneklerini gelecek nesillere aktarmak için büyük bir özveriyle çalışmaktadır. Kentin kültürel kimliğini güçlendiren projelere öncülük etmekle kalmayıp, yerel sanatçılara ve edebiyatçılara verdiği desteklerle de takdir toplamaktadır. Eleştirilere kulak asmadan, yalnızca işine odaklanan ve görevini en iyi şekilde yerine getiren nadir müdürlerden biri olarak yaptığı çalışmalarla şehrin sanat ve kültür hayatına yön vermektedir. Trabzon gibi köklü bir tarihe sahip şehrin kültürel değerlerini yaşatmak, geliştirmek ve geniş kitlelere ulaştırmak adına verdiği emek göz ardı edilemez. Kendisi hem Trabzon’a hem de kültüre gönül vermiş herkes için rehber olmaya devam etmektedir. Şehre kattığı değer ve ortaya koyduğu çalışmalar için ona teşekkür etmek gerekir. Trabzon kültürünü yaşatan, sanatın ve tarihin izlerini geleceğe taşıyan Sadettin Önsel görevine olan bağlılığı ve özverili çalışmalarıyla örnek bir yönetici olarak öne çıkmaktadır.

YAYINCI KURULUŞUN VE HAKEMİN ADALETİ

Fenerbahçe-Rizespor karşılaşması futbol adına tartışmaların eksik olmadığı bir geceye sahne oldu. Hakem kararları oyunun akışını doğrudan etkileyen ve Rizespor cephesinde büyük tepki çeken olaylarla doluydu. Sahada adeta bir hukuk dışılık havası eserken, Rizesporlu oyuncuların kararlar karşısında şaşkınlıklarını gülerek dile getirmeleri yaşananların en çarpıcı özeti gibiydi. Maç boyunca hakem Rizespor’un aleyhine olacak şekilde ipleri elinde tutarken, birçok kritik pozisyonda çifte standart uygulandığı açıkça görüldü.

Özellikle Amrabat’ın kırmızı kartı gerektiren müdahalesinde yayıncı kuruluşun önce doğru açıdan verdiği görüntüyü (Amrabat darbeyi indirmeden) hızla kesip farklı bir açıya geçmesi, futbolseverlerin adalet duygusunu zedeleyen en bariz hamlelerden biri oldu. Bu durum yayıncılığın tarafsızlığına gölge düşüren ve izleyicinin gerçeğe ulaşmasını engelleyen bir yaklaşım olarak kayıtlara geçti ki bu ne ilk ne de son olacaktır.. Hakemin penaltı kararında ise fizik kurallarını hiçe sayan bir değerlendirme yapıldı. Çekilen oyuncunun ters yöne doğru düşmesi “Fizik ”bilimine tersken, pozisyonun tekrar tekrar incelenmemesi hakemlerin niyetine dair soru işaretleri oluşturdu. Rizesporlu oyuncuların bu kararlar karşısında gülerek tepki vermesi vefat eden Türk futbolunun tabutuna vurulan son çivi gibiydi… Bu maç sadece Fenerbahçe’nin galibiyetiyle değil, ülke futboluna doğrudan yapılan müdahalelerle de hafızalara kazındı… Hakem kararlarının ve yayıncı kuruluşun yaklaşımının gölgesinde geçen bu mücadele, futbolseverlere oyunun gerçekten sahada kazanılmadığını göstermiştir..