A Milli Takımlar Sorumlusu Hamit Altıntop’a anahtar teslimi yapılan Ay-Yıldızlı ekipte Truva atıyla kamufle olanlar, Şenol Güneş belasından(!) kurtulup özbeöz evlat(!) Stefan Kuntz ile tokalaşınca işi oldubittiye getirip derin bir oh çektiler. Eeeee üvey evlat(!) Güneş gitti ya, her şey rayına girecek, takım artık şaha kalkacaktı. Oysa bilinmeliydi takımın şah damarının kesildiği. Güneş gidince ortada ne gölge kaldı ne de ardından kopan fırtınada sığınılacak bir liman. Diaspora (kopuntu) ve yardakçıları uzaktan gelen davul sesiyle zilzurna sarhoş olup naralar atmaya başlayınca kızılca kıyamet koptu ufuklardan. Mahşerin dört atlısının sesiydi bu sanki. Heyhat! Savaş tamtamları mı çalıyor bir yerlerde? Bu ne heybet, bu ne bilinmezlik, yeri göğü birileri mi çatlattı? Ama yüzlerdeki perdeler inmeye başlayınca her şey ayyuka çıktı.

Güneş’i alaşağı etmeyi başarınca Norveç maçını kazanıp zirveyi tepetaklak edeceğini zanneden Truva atı vız geldi tırıs gitti. Güneş defteri kapanınca bu kez hedefte Trabzonspor’un süperstarı Uğurcan Çakır vardı. Zaten başından beri kabullenemedikleri Uğurcan’ı çelimsiz Altay’la karşılaştırıp yarattıkları algı da tokat gibi yüzlerinde patlamıştı. İçlerine dert olan Uğurcan fobisini nasıl gideririz diye düşünürken bu kez de genç kalecinin eldivenleri üzerinden yürümeye başladılar meydanlarda, sağda solda. Bordo mavi renklerle uzaktan yakından alakası olmayan renk seçiminden dolayı Uğurcan’ı sosyal medyada tefe koyan kopuntuların algoritma denemeleri her defasında ütopyadan öteye geçemedi. Oysa Uğurcan Çakır’ın giydiği eldivenlerden aynısı Galatasaray’ın file bekçisi Muslera ve Parma’da görev yapan Buffon’da vardı. Onların mantıksız mantığına göre, bu iki kaleci de Trabzonsporlu ve akıl oyunları oynuyor. Ama sonradan anladık tılsımı. Meğer Milli Takım’da keramet eldivenlerde. Sakalda keramet olsa keçi evliya olurdu. Bilin istedim ey dalkavuklar!

AĞAOĞLU’NUN ‘KELEBEK ETKİSİ’ KURAMI“

“Gel vatandaş gel, batan geminin malları bunlar!” sesi çınlar az öteden, sonra “Bu elimde gördüğünüz şey…” diye devam eder. Merak bu ya, kalabalık hemen başına üşüşür onun. Satışa sunulan ürün ya kör bir tıraş bıçağıdır ya merdiven altı üretim olan pişmaniye ya da eften püften şeyler. Asla küçümsemiyorum ha, sahtekarlık değil yaptıkları, neticede ekmek parası… İşportacılık zor bir meslek, bir kere insanları ikna etmek meziyet ister, garibim akşam sabah dil döker üç kuruşluk ürününü satmak için. Gün perdelerini kapattığında ise yine kaderin elem yüklü yüzüyle karşılaşır. Yıllar boyu özellikle Yeşilçam filmlerinden aşina olduk bu tür görüntülere. Hatırlayın Şener Şen’i: “Dünyanın bütün meşhurları bununla tıraş oluyor. Taçsız kral Pele, Beckenbauer, kaleci Mayer, Bridget Bardot, Fenerbahçeli Cemil…” Günümüzde belki gemi yolculuklarında ya da kahvehanelerde yok ama büyük şehirlerde, çarşı pazarlarda, terminallerde işportacılık gırla gidiyor. Trabzonspor’da da işportacılık mesleğine soyunanlar türedi! Dünyanın dört bir yanında kurtlarla dans edercesine topla bir iki gösteri yapıp hasbelkader bir kulübe adım atan futbolculara talip olan başkan Ağaoğlu’nun üstelik kelepir niyetine aldığı futbolcular el yakıyor. Müzmin sakat Dorukhan Toköz defterini kapatmışken bu kez Koita defterinin tozlu sayfalarını karıştırdık.

Son dönemlerde takımdan ayrı çalışmaya başlayan Gineli futbolcunun karnesi kırık notlarla dolu. Geldiği Kasımpaşa ve Trabzonspor’da oynadığı dönem itibarıyla yaklaşık 220 gün sakatlığı nedeniyle takımdan uzak kalan 30 yaşındaki oyuncu 43 maça da çıkmadı. Bordo mavili camianın ‘Yattara etkisi’ yapar diye umut bağladığı Koita tam manasıyla ‘Kelebek Etkisi’ yarattı. Lorenz’in ‘Kaos Teorisi’ kapsamındaki ‘Kelebek Etkisi’, bir sistemin başlangıç verilerindeki küçük değişikliklerin büyük ve öngörülemez sonuçlar doğurabilmesine verilen addır. Daha anlaşılır bir ifadeyle, bir kelebeğin kanat çırpması, dünyanın yarısını dolaşabilecek bir kasırgaya neden olabilir. Ağaoğlu akşam pazarından aldığı ürünlerin turşusunu kurup taraftarlara servis etmeyi düşünüyor ancak doğabilecek fırtınalara hazır değil. Böyle giderse bozuk turşu sadece kulüpte değil dünyanın dört bir yanındaki bordo mavili taraftarlarda hazımsızlık yaratacak. Ağaoğlu’na tavsiyem, birçok kişinin isimlerini haritada dahi bulamadıkları ülkelerin semt pazarlarından kalitesiz ürünler alacağı yerde mahalle bakkallarından ucuz ve kaliteli ürünler (yerli futbolcular) almayı yeğlesin. Böylece kulübün geleceğini de kurtarmış olur.

BERATI YEDİRMEYİZ

İstanbul medyasında yer alan bazı yorumcular ve köşe yazarlarının A milli takımın maçları hakkında köşelerinde ve Televizyon ekranlarında insanların gözünün içerisine baka baka yalan yanlış cümleler kurarak tuttukları takımlardaki oyuncuları milli takımın ilk on birde oynatmaları gözden kaçmazken, ekranlarda kendilerini dev aynasında gören bu fosil yorumculara ilk tepkiyi İstanbul’da yaşayan Trabzonspor sevdalıları Bayburt Çatıksuspor Onursal Başkanı Kurban Sağlam, Yaver Şahin ve Hüseyin Emanet sert tepki gösterdiler.

Çatıkçıspor Onursal Başkanı Sağlam ve arkadaşları bu konuda bir açıklama yaparak, “Spor yayını yapan kanallardaki futbol yorumcularının milli takım üzerinde kendi tuttukları (Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş) takım futbolcularına yer açmak için algı yaparak milli takım maç kadrosunda kendi takım futbolcularına yer vermeleri ve bunun üzerinden bütün programı bitirmeleri dikkatimizi çekti. Oysa buna karar verecek kişinin milli takım hocası olduğunu bilmelerine rağmen özellikle Trabzonspor ön libero mevkiinde oynayan genç kardeşimiz Berat Özdemir milli takımda ön libero mevkiini uzun yıllar koruyacağını hatta yıldızlaşacağını onlarda biliyor. Bu nedenle Berat’a Trabzonsporlular ve futbol severlerin sahip çıkmaları elzemdir. Kendini bilmez bu kişileri artık ekranlarda görmek istemiyoruz. Egolarını tatmin etmek için Türk futboluna yön vermeye çalışanların yüzünden bir adım öteye gidemiyoruz. Berat tam bir görev adamı. Son yıllarda en iyi ön libero mevkiinde oynayacak tek oyuncu Berat’tır” dediler.

SENİN ADIN ÖZKAN DEĞİL BUNDAN SONRA KÖKSAL

Uzun yıllar Trabzonspor’da malzemecilik yapan bir futbolcunun kurbanı olarak işten çıkartılan Özkan Saraç şuanda amatör takımlarımızdan 1461 Soğukspor’un şuanda malzemeciliğini yapıyor. Yaptığı işi çok seven ve disiplini elden bırakmayan Özkan Saraç, Trabzonspor’da çalıştığı yıllarda rahmetli Özkan Sümer’de Bordo-Mavili takımın Teknik Direktörlüğünü yapıyordu. Trabzonsporlu futbolcular idmana çıktıklarında malzemeci Özkan’da onlarla saha çıkardı. Sahadaki malzemelerle ilgilenir, futbolcular Özkan’a seslenerek, Özkan su getir… Özkan kramponlarımı getir. Her Özkan demelerinde Teknik Direktör Özkan Hoca’da futbolcular kendisine dağlıyormuş gibi futbolculara bakıyordu. Rahmetli Özkan hoca sonunda isyan edip, malzemeci Özkan’ı yanına çağırarak, “Bundan böyle senin adın Özkan değil, Köksal’dır. Tesislerde herkes sana Köksal diye hitap edecek’’ demişti.

ABDULLAH HOCAMIZ İŞİNİ BİLİR

Evet arkadaşlar ilk olarak sizlerle Milli Takımı tartışacağız. Milli takımımız önümüzdeki bütün maçları kazanıp Norveç’in puan kaybetmesini bekleyecek. Bunun için de Letonya maçı çok önemliydi. Türkiye ilk yarı kötü başlamasına rağmen 90+9’da rakibimiz Letonya’yı mağlup etmeyi bildi. İkincilik şansını devam ettirdi. Bundan sonraki süreç çok önemli, millî takımızı Cebelitarık ve Karadağ maçlarını kazanıp Norveç’in puan kaybetmesini bekleyecek. Norveç takımı son maçını Hollanda ile oynayacak. Bu maç bizi 2022 Katar’da yapılacak olan Dünya Kupasına gidip gitmemizi belirleyecek. Oynadığımız oyuna gelince, Şenol Güneş’te olduğu gibi takımda ruh, istek, azim ve mücadele gücü maçın bitimine 15 dakika kala yoktu. Kalan son dakikalar ve uzatmalarda millilerimiz baskılı futbolunu oynadı, galip geldi. Burak’ın penaltıdan attığı golden sonra hocamız Kuntz’un duygulanması ve gözelindeki yaşı silmesi bizleri de ekran başında hüzünlendirdi. Teknik Direktörümüz Kuntz’un, Milli Takım başında ilk galibiyetini almış olsa da takımdaki bu eksiklikler hala devam etmekte. Yine de Kuntz'un başarılarının devamını diliyorum.

Asıl gelelim bizim konumuza, millî maçlardan dolayı lige ara verilmişti. Bu hafta sonu Akyazı’da Türkiye’nin gözü kulağı ve herkesin heyecanla beklediği Trabzonspor-Fenerbahçe derbisi yaklaşıyor. Ligde hiç mağlubiyeti bulunmayan Abdullah Avcı bu seriye devam etmek istiyor. Trabzonspor-Fenerbahçe maçında galibiyet isteyen Abdullah hocamız bu maçı kazanıp liderliği bir daha bırakmamak üzere almak istiyor. İnşallah bu sene şampiyon biz olacağız! Trabzonspor'un hafta sonu oynanacak maçta ilk 11'de başlaması beklenen Hamşik’in sakatlığı bizleri çok üzdü. Sağlık durumu bugün çekilecek MR’ın sonucunda belli olacak. Hamşik’in sakatlığı ciddi değildir. Fenerbahçe karşısında takımdaki yerini alacağına inanıyorum. Hamşik oynamazsa bile onun yerine oynayacak olan oyuncumuz sahada en iyi şekilde görevini yapacağına inanıyorum. Bu maçta en büyük güç tribünleri dolduracak olan taraftarlarımızdan 90 dakika taşkınlık yapmadan takımımızı hiç susmadan desteklesinler.

NEYİN BEDELİ…

Amatör kulüplerden “İşlem bedeli” adı altında alınan yüksek ücretlere karşılık Türkiye Futbol Federasyonu amatörlere ne gibi katkı yapıyor, aldığının karşılığını veriyor mu ya da ne veriyor? Amatör kulüplerin yanında olmayan Futbol Federasyonu kendisine herhangi bir işlem için başvuran kulüplerden en düşüğü 50 en yükseği 11.000 lira olmak üzere (sadece işlemi-talebi onaylama bedeli) gereksiz ve abartılı rakamları neden alıyor? Bu rakamlar “Amatörler” için daha aşağıya çekilemez mi?

Mesela siz yaşadığınız çevrede gençleri ve çocukları zararlı ortamlardan ve alışkanlıklardan uzak tutmak için halis niyetinizle bir kulüp kurmak istediniz, evrakları hazırladınız ve kulüp tescili için başvurunuzu yaptınız… Hooppp ver 11.000 lira..

Neden? Nedeni yok vereceksin..

Tamam da ben çocukları zara…

Uzatma ver, gençler, çocu…

ya uzatma ver parayı..

Tamam da ne alaka, siz sadece onaylayacaksınız..

kuramazsın kardeşim…

Diyelim ki 22 yaşında daha önce hiç lisansı olmayan bir genç futbol oynamak istedi;

Lisans çıkaracak… Hoooppp ver 700 lira..

Neden? Nedeni yok vereceksin..

Tamamda ben spor yapm…

Uzatma ver parayı..

Ya ben futbol oyn..

ya uzatma ver parayı..

tamam da ne alaka, siz sadece onaylayacaksınız..

oynayamazsın kardeşim, git kahvede otur…

Diyelim iki kulüp başkanı çok samimi arkadaş;

Biri diğerinden ücretsiz oyuncu alıyor ya da biri diğerine jest yapmak istiyor…

TFF yandan elini uzatıyor..

Paramı alayım.

Neden?

Nedeni yok..

Ama biz arkadaşız bir jest yapayım dedim

Yap, yap da ben paramı alayım..

E ne parası bu?

Adını sen koy!

Örnekler çoğaltılabilir…

Türkiye Futbol Federasyonu elini, kulüpçülük işini bin bir fedakarlıklarla yapan insanların cebinden çekmeli. İnsanların harcadıkları zamanı geçelim, bir kısmı Amatör Spor Kulüpleri konfederasyonu ve ASKİ’lere giden bu ücretler karşılığında TFF çoluğunun çocuğunun nafakasını verenlere destek olacağına sanki bıktırma politikası uyguluyor, alınan bu ücretlerin karşılığında Futbol Federasyonu kulüplere ne veriyor (saha bakım masrafları, sağlıkçı, hakem masrafları tamam ama yine de kulüplerden alınan rakamlar çok yüksek)?

Avrupa’da bu işler nasıl yürüyor?

Mesela Avrupa’da uygulanan harika bir sistem var; her şey basit bir telefon uygulaması ile yapılabiliyor, akşam evde yemeğinizi yerken diğer taraftan oyuncu transferinizi cep telefonunuzdan yapabilirsiniz (12 euro…) veya köyünüzdesiniz, yine uygulamayı açıp filiz lisans çıkarabilir, vize işlemi yapabilir hatta sahaya çıkacak takım kadronuzu maçın hakemine gönderebilirsiniz…

Örneğin Almanya Futbol Federasyonu amatör kulüplerin ve antrenörlerin spor mağazalarından yapacakları alışverişlerde (anlaşmalı markaların mağazalarından) %50 indirim imkanı veriyor. Neden ülkemizde kulüpler, sporcular ve antrenörler “ÇAKMA” ve kalitesiz ürünlere mecbur bırakılıyor, TFF bu anlamda bir organizasyon yapamaz mı?

(Trabzonspor hepimizin ortak değeri, kalplerimiz sevgisiyle dolu, amatördeki hemen her çocuk, genç veya antrenör başını yastığa koyduğunda Trabzonspor’un şampiyonluk golünü atıyorsa ya da şampiyon olan kadronun başında sahaya çıktığını hayal ediyorsa ülkenin çeşitli yerlerine 100’er 1000’er forma gönderebilen Trabzonspor’umuzun amatör takımlara ve antrenörlere özellikle içinde bulunduğumuz bu zor dönemde destek olmaz mı (ki çok yakışır)?)

Bir diğer hususta Futbol Federasyonun düzenlediği antrenör kursları;

İçinin boş olduğuna inandığım TFF kursları tamamen zaman kaybıdır, parayı ver belgeyi al. Kimse kimseyi kandırmasın! TFF kurslarında antrenör yetişmiyor! Zaten antrenör yetiştirmek isteyen ücretleri düşük tutar (ücret neden varsa artık) stajyerlik modeli veya benzer modelleri hayata geçirir, eğitimi uzun zamana yayar ve antrenör performansını göz alır vs. vs… “Kurs ücretleri” ile gündemde olmak ayıptır! Zaten TFF uyguladığı ücret politikası ile antrenörlere “oturun oturduğunuz yerde, bana bilgili-donanımlı değil, paralı adamlar lazım” diyor. Örneğin UEFA B belgeli antrenör UEFA A kursuna gitmek istese, sadece kurs için en az 35.000 lirası olması lazım. Oldu canım, oldu.. UEFA B belgesini alacak kadar futbolun içinde olacak, UEFA A kursuna katılacak kadar, yani o kursa ayıracak kadarda parası olacak… oldu canım, oldu… Şöyle etrafınıza bakın bakalım bu kriterlere uyan kaç kişi var veya (en önemlisi) bunu yapabilecek zümre hangisidir?