Bazı konuları daha net anlatabilmek için mizah önemli bir araçtır. Hani denir ya “izahı olmayan işin mizahı olur” aynen öyle. Trabzonspor’un geldiği bu noktayı anlatmak için bende mizahtan bir miktar destek almaya karar verdim.

O zaman başlayalım.

Televizyon kanallarında “Eşkiya dünyaya hükümdar olmaz” diye bir dizi var.

Bir bölümde, Kimsesiz Yaşar adlı karakter şöyle bir hatıratından bahseder.:

“Benim bir Dayıoğlu var çiftçi. Harman yapıyor, sap ile samanı ayırırken, saman tutuşuyor. dayıoğlu samanı söndürürken, bu sefer kendi tutuşuyor. Duydum, koştum gittim hastaneye.
dayıoğlunu arıyorum, hastanede. Önce yanık merkezine baktım, yok. Sonra acile, oradan da cildiyeye gittim, dayıoğlu yok. Tam ortopedi servisinin önünden geçerken, dayıoğlu seslendi. Baktım ki, her tarafı alçılanmış. Yav dayıoğlu dedim, senin yandığını söylemişlerdi..
Dayıoğlu; evet yandım yanmasına da, söndürmeye gelenler kürekle söndürdüler!.
Şimdi gelelim Trabzonspor’a. 
Sezon başında Ertuğrul Doğan yeni bir hoca, genç, dinamik ve düşük maliyetli bir kadro hayaliyle yola çıktı.Transferlerin bir çoğunda da tercih hakkını hocanın eline bıraktı ve hocanın uyumlu çalışabileceği hemşerilerinin kadroya doldurulmasına müsaade etti, göz yumdu. Çok geçmeden saha sonuçları ile yanlış yaptığını anladı. Nenad Bjelica’nın aldırdığı birçok oyuncunun yetersiz olduğunu, Nenad Bjelica’nın ne oyunu ne de oyuncuları geliştiremeyeceğini anladı ve yol yakınken ayrılık kararı aldı.

Hocanın tazminatı, hiç faydalanamadığı oyunculara ödenen paralar vs..derken dizideki replikten kıyasla kendini de YAKTI, Trabzonspor’u da YAKTI diyebiliriz. Lakin yanık demişken öyle 3ncü sınıf bir yanık değil. Trabzonspor’un her 5 yılda bir yaşadığı, camianın alışık olduğu güneş yanığından hallice bir yanık.

Hoca ile yolların ayrılması sonrası Sn. Başkan Ertuğrul Doğan önemli bir karar imza attı ve kadrodaki oyuncuların birçoğunu yakinen tanıyan, bu oyuncuların Trabzonspor ile yollarının kesişmesinde dahli olan, ülke futbol dinamiklerine hakim eski hocası Abdullah Avcı’yı takımın başına getirdi.

Avcı’nın gelişini camianın kahir çoğunluğunun kurtarıcı olarak gördüğünün de altını çizmeliyim. Kendimi burada genelden ayırmak isterim. Avcı’nın gündeme gelmesiyle doğru bir karar olmadığını, çöküşün aktörlerinden birinin kurtarıcı olarak getirilmesinin yanlış olduğunu söyledim, yazdım.

Gelelim bu güne;

Ezeli rakip Galatasaray'a karşı alınan ağır mağlubiyet, Trabzonspor’a husumet beslemeyi büyük takım olmakla karıştıran Rize’de kaybedilen puanlar ve dün akşam Kasımpaşa maçında ortaya konan kötü oyun ve bırakılan 3 puan sonrası dizideki replikten hareketle şunu yazabiliriz.

Ertuğrul Doğan’ın kurtarıcı olarak getirdiği Avcı kurtarmaya kürekle gelmiş.

Trabzonspor oynadığı oyun, aldığı kötü sonuçlar öylesi bir hal aldı ki büyük takım refleksi göstermeye dahi takatı kalmadı. Nenad Bjelica döneminde işleyen kısımlar bile artık işlemez olmuş. O dönemin parlayan oyuncuları Mehmet Can ve Eren şu anda takımın en kötüleri. İki 90 dakika çıkaracak kondisyonun yerinde yeller esiyor. Bırakın iki 90 dakikayı 15 dakika tempo görebilene aşk olsun.

Sonuç olarak kurtarıcı olarak gelen Avcı kurtarıcı olarak geldiği takımı geldiği günden geriye götürmüş diyebiliriz.

Geçmiş olsun Fırtına