Derbi sözlük anlamı açısından aynı şehrinin iki takımı arasında oynanan maçlara denir. Denir denmesine ama ülkemizde bu anlamda kullanılmaz. Ülkemizde ise derbi; Büyük camiaların, ligi domine eden dört büyüklerin birbirleriyle oynadıkları maçlar için kullanılır.. Bence doğrusu da budur.
 
Galatasaray ve Fenerbahçe gibi onun üzerinde şampiyon olmuş bir ekip ile dün kurulmuş, amatör ligde bir ekibin maçı sırf aynı ilin takımları diye Derbi olarak adlandırılması bana etik gelmiyor.
 
Aynı şekilde Portföyünde hiçbir ULUSAL sportif başarı barındırmayan bir takımın (Rizespor) statükoyu devirmiş, birçok kez şampiyonluk yaşamış ve başka birçok  kupa kaldırmış bir ekiple (Trabzonspor) oynadığı maç sırf aynı coğrafyada yaşıyor diye derbi olmaz, olmamalı…
 
Gelelim esas meselimize yani maça;
 
Maç bardaktan boşanırcasına yağan  yağmur altında başladı. Yağmur top sürmeyi, pas oyununu zorlaştırdı ve kaleyi bulan her topu tehlikeli bir hale getirdi. Bunu ilk akıl edip kaleyi düşünen ise Rizespor oldu. Ev Sahibi ekip Melnjak ile ceza sahası dışından güzel  bir vuruşla  golü buldu. N'wakaeme'nin biri Rizespor'un gölü öncesi olmak üzere iki kaleyi bulan gollük şutunu Gökhan çıkardı ve  Trabzonspor'un  tabelayı değişmesine müsaade etmedi...

İkinci yarı ilk yarıya nazaran daha istekli başlayan fırtına Sturridge'in de girmesiyle sahanın müsaade ettiği kadar oyunu forse etmeye çalıştı. Çalıştı demekten maksat bir ara yağmurun yoğunluğundan saha havuza oyun da su topuna dönüştü.. Dakikalar 72'yi gösterirken Trabzonspor, Sturridge'in ortasında Sörloth ile golü buldu ve skora dengeyi getirdi. Sturridge’in dakikalar 86’yı gösterirken yaklaşık 30 metreden nefis  bir şutu da direkten döndü. Bu şut gölün habercisi gibiydi. Dakika 90'ı gösterirken bu sefer Sörloth'un asistinde de N'wakame ile gol geldi (1-2).
 
Devamında kalesini iyi savunan fırtına milli araya altın değerinde 3 puanla girdi.
Tebrikler fırtına...