Arapça bedel, bedil sözcüklerinin çoğulu olarak kullanılan abdal kelimesi, vücut şekillerini koruyarak diledikleri zaman başkasını kendi sureytiyle ya da kendilerini başkasının suretiyle değiştiren kişiler anlamında kullanılmaktadır.

Bu kişilere, her devirde olan fakat görülmeyen ve Allah’ın emirlerine göre insanları idareye çalışan ermiş kişiler manasında rical’ülgayb da denilmektedir. 
Yeryüzünde tek bir dikili ağacı olmayan, Allah’ın rızasını kazanmak ve ondan gayrısına meyletmeme adına yola çıkmış bu uğurda dünya nimetlerinden el etek çekmiş kişilerdir. Onlar manevi dünyalarını zenginleştirme ve olgunlaştırma adına yeryüzüne seyahate çıkar, az yer az uyurlar. Bu yüzden halk, bir kaşıkla dokuz abdal doyar, dokuz abdal bir kilimde uyur diye bilge sözler söylemiştir. 
Hint, İran bölgelerindeki Budist rahiplerini örnek alıp dünya nimetlerinden el etek çekerek kendilerini Allah’a adayan abdallar Horasan üzerinden Anadolu’ya gelmiş, zamanla geniş alana yayılmaları, dinsel kimliklerinde belirli sorunlar yaşamalarına neden olmuştur. 
Vecd hâline daha çabuk geçmek için çiğneyerek veya tütüne karıştırarak esrar içmeleri onlarda esrara karşı bağımlılık yapmış, yalın ayak, başıkabak, tenleri çıplak şekilde daire ve kudüm çalarak seyahat etmiş, dilenmiş, şehir şehir dolaşarak bekâr bir hayat yaşamışlardır. 
Abdallar Bektaşi geleneğini temsil etmelerine rağmen bu anlayışın ana gövdesini Kalenderîlik oluşturmaktadır. Osmanlı’daki Kalenderîler adlı çalışmasında Ahmet Yaşar Ocak, Bektaşiliğin Kalenderîlikten çok geniş bir şekilde etkilenen bir tarikattan ziyade Hacı Bektaş kültünün birtakım sebeplerle Kalenderîliğin içinden doğan ve zamanla Kalenderîliği de içine alıp eriten bir kol olduğunu iddia etmektedir. 
Arap ve İran bölgesindeki insanlar abdallara daha kaba davranırken Anadolu insanı bu grupları hoş karşılamış,  bazen onların hareketlerinde hikmet arar olmuştur. Osmanlı döneminde yazılan ve Türk insanının en çok okuduğu Envarü’lAşıkin adlı kitapta dervişler için, “ Dervişleri sevmek peygamberlerin ahlaklarındandır. Dervişler ile oturmak Salihlerin ahlaklarındandır. Dervişlerden kaçmak münafıkların ahlaklarındandır. Dervişleri çekiştirmek peygamberi çekiştirmektir. Kim bir dervişi görmeye gitse, her adımına Hak Celle ve Ala Hazretleri kabul olmuş hac sevabı verir. Çünkü Hak Celle ve Ala hazretleri dervişlere günde üç kere rahmetle bakar” diye yazılmaktadır.
Abdallar da halka şirin görünmek için bazı durumlarda manevi bir kisveye bürünmüş, çocukları olmayan insanlara çocuk sahibi olmaları için elma dağıtmış, bazen falcılık, bazen büyücülük işlerine kalkışmış, gelecekle ilgili bilgiler vermeye çalışmışlardır. Bunlara iyi nazarla bakan, manevi yönlerinin güçlü olduğuna inan kişiler, abdalların gelecek hakkındaki söylemlerine inanarak ya da öyle umarak abdala malum olur, demeye başlamışlardır. 
Herhangi bir suça bulaşanlar, kan düşmanı olanlar, ticaretle uğraşıp iflas eden borçlular, siyaseten suç işleyip otoriteden kaçanlar, kendilerini gizlemek için abdal kılığına girerek onlarla birlikte şehir şehir dolaşmaya, halk sırtından geçinmeye başlamışlardır. 
Abdallar herkese aynı nazarla bakan, hoşgörülü, iyi niyetli, elindekileri başkası ile paylaşan, kaza ve kaderin hükümlerine rıza gösteren, dövene elsiz, sövene dilsiz olan, rint meşrep dedikleri kişiler olarak bilinmektedir. Fakat çalışmamaları, dilenmeleri halk nazarında itibarını kaybetmelerine neden olmuştur.
Onların bu tavırları nedeni ile halkın onlara bakışı değişmiş, abdal kelimesinden bozma aptal, aptal tabiatlı, aptallığa doymamak, aptallık etmek, aptal olmak, aptal aptal bakmak vb. sözler halkın hafızasında yer bulmuştur.