Halk arasında “deli” adıyla ünlenen pek çok halk kahramanı vardır. Halk arasında delilik her ne kadar akıl noksanlığı şeklinde algılansa da edebiyat dünyasında farklı bir boyutta; kural tanımayan, haksızlıkları kabul etmeyenler için bu sıfat kullanılır.

Bu kural tanımaz halk kahramanları arkada bıraktıkları hatıra ve söylencelerle nam salar, kuşaktan kuşağa taşınan bir kültür mirasını arkada bırakarak sessiz sedasız bu dünyadan çekip giderler. Gitmesine giderler ancak daha sonradan deli diye küçümsenen bu insanların aslında veli sıfatına layık oldukları anlaşılsa da boşuna. Ancak tarih her şeye rağmen hak etmiş olana hakkını zaman geçmiş olsa da iade etmeyi ihmal etmez. Bu nedenle herkes ile kolayca uyuşamaz ve entegrasyon sağlayamaz. Halktan kopuk kendi başına yaşasa da ister istemez toplum içerisinde nam yapar.

Böyle bir deli yakın köyümüz Mayer’den çıkmıştı. Bu halk kahramanı nam salmıştı Trabzon’da “Deli Mehmed” diye. Fiziki olarak 175 ve 100 kg ölçülerinde geniş omuzlu ve normal insanın avuç içinin iki katı, normal bilek kalınlığının iki katı bir devasa yapıya sahip olağan üstü bir fizik yapısına sahip bu insanın tek başına düzene, devlete, ağa ve hakim güçlere kafa tuttuğu bilinir. Mazluma el kaldırmaz, haksızlığa ise boyun eğmeyen bir karakter yapısına sahipti.

Divanelere mahsus pejmürde giyimi, hantal duruş ve yürüyüşüyle alay konusu olsa da etrafa saldığı korkuyla kimse ona takılmaya cesaret edemezdi. Hatta haksızlığa uğrayanların yardımına koşan bir gerçek dosttu. Fiziki olarak hantal bir yapıya sahip olsa da manevi ve ruhi bakımdan değme insana taş çıkartacak türden bir yapıya sahipti. İçer, eğlenir ve gezerdi. Yavaşlığı ve garibe görünümü nedeniyle fazla da dost edinememişti. Az sayıdaki dostu ise saygın kişilerden oluşuyordu. Davut Ağa, Ömer Ağa (Hacısalihoğlu), Harakalı Mustafa Ağa, Kokana’dan Alican Macaroğlu, Oflu namı diğer Piç Hasan, Mehmet Yıldız gibi dönemin ağaları onun ile iyi geçinmeye özen gösterirlerdi. 

Peşinden ayrılmayan güvenlik güçleri nedense onu bir türlü ele geçiremiyorlardı. Dağ, taş, dere tepe gece gündüz aranan bu şahsiyet karakolun etrafında oturmaktan bile çekinmezdi. Kısa sürede namı cevrede duyuldu. Hakkında türküler yakıldı, efsaneler oluşturuldu, rivayetler dile getirildi.