“Dalında olgunlaşan meyvelere ufakta olsa bir sırık ile destek ver kızım” derdi babam...
Gerçi biz köy çocuğuyuz,görmüşüz zamanında rahmetli anaannemin mis kokulu domates bahçesini,sırıklara sarılı turşuluk fasulyelerini ve salatalıklarını...
Zorla yedirirdi bize onları ve yıkamamıza müsaade etmezdi...
Çünkü ne ilaç atılırdı ne yabani gübre...
Sarı kız ve kara elmas sayesinde şimdilerde bulmakta zorlandığımız organik gübre ile kütür kütür olurdu her bir meyvemiz ve sebzemiz...
Burun kıvırırdık yememek için...
Eğri büğrü olurdu onlar...
Işıl ışıl parlayanlara özenirdik manavların önünden geçerken...
Oysa değer bilmemişiz ...
Bi’de ;
Mısırlar toplandıktan sonra akşamında “meci”ler yapılırdı...
Kocaman ateş yakıp etrafına dizilirdik...
Hemde onlarca kişi...
Sesi güzel olanlar türkü çığırırlardı bizlerde keyifle alkış tutardık püskülü culuftan ayıklarken...
Ellerimiz kesilirdi hep ama acımazdı çünkü çok keyif alırdık ortamdan...
Her akşam olsa meci diye dua ederdik...
Bilir misiniz mecinin ne olduğunu?
Ben bilirim...
Ahh be babacığım;
Bana mı dersin sırık ile destek ver diye...
Bilirim ki ben desteği de çapayı da...
Rahmet olsun ruhuna anaannemin...
Bugün ki geldiğimiz günleri o zamanlardan bilirdi ve “çok ararsınız” diye söylenirdi bize...
Ne kadar çok haklıymışsın canımın canı...