Zeytin, çay, tütün ve fındık gibi tarım ürünleri ve balıkçılık Karadeniz Bölgesi’nin temel geçim kaynakları idi. Zamanın acımasız değirmeninde bu temel ürünlerimizi teker teker yok edip, gökteki yıldızlardan kaderimizi belirlemeleri için dilek tutmaya başladık. Hani gök taşı kaymaları sırasında bir dilek tutarız ya. Dünyaya ihraç ettiğimiz bu ürünlerin kadrini ne yazık ki hırs ve tamahkarlığımıza, iş bilmezliğimize ya da egoizmimize kurban eyledik. Söz konusu ürünlerde birer dünya markası durumunda iken şimdi bir çıkmaz döngüde preste sıkılıyoruz.

Dünyaca meşhur tütün ve zeytin ürünleri ortadan kalktı, Bulgaristan’dan sonra dünya tütün piyasasının bir kısmını elimizde tutarken, şimdi Bulgaristan’dan tütün ve tütün ürünleri ithal ediyoruz. Çay da ithal ürünler arasındaki yerini çoktan aldı bile. Van Gölü’ne taka taşıyarak balıkçılık yapmaya çalışıyoruz. Geldiğimiz noktada hatalı tarım programlarıyla son birkaç yıldır da Azerbaycan ve Gürcistan’dan fındık ithal ediyoruz.

Yöremizde olağan üstü durumlar karşısında ya dilek tutar, tükürürüz, ya da şerden korunması için dilek tutmanın yanında kalıplaşmış olarak “başına bir şey gelecek” denir. Hayra alamet olmayan bu durum karşısında bizi kedere sürüklemese de endişe girdabına girmemize yeter bile.  Bölgedeki genel gözlemlerime göre semt semt olmakla beraber bu yıl fındık rekoltesinin iyi olduğuna tanık olduk. Hasat mevsimi yaklaşırken iklim şartları fındık üreticisi için endişe yaratmaya başladı.

Uzun zamandır mevsimlerin kurak gitmesi nedeniyle başta tarım ürünleri ve hayvancılık sektörü sıkıntı yaşamaktadır. İyice bunaltan sıcaklıklar nedeniyle tarım ürünlerimiz adeta bahçelerde kavruluyor. Bu da tarım ürünlerinden kaliteli bir şekilde yararlanılamayacağı anlamına geliyor. Fındıklar erginleşmeye başladıkları şu mevsimde susuzluktan haşlanmaya başladı bile. Bu da fındığa bel bağlayan 440 bin fındık üreticisini ciddi bir hüsran beklediği anlamına geliyor. Belki ciddi bir fiyat belirlemesi ile bu mağduriyet bir nebze önlenebilir. Nitekim şimdiden fındık baş fiyat belirleme tartışmaları başladı bile. Fındık üreticisi tüccara mahkûm edilmemelidir. Yoksa tüm heyecanlı bekleyişin yerini derin bir hüzün alacaktır. Kontrolsüz hasadın yıllarca nelere mal olduğunun hele de farkında değiliz. Farkına varmak gibi bir niyetimiz de yok. Çünkü köylü halen fındık destekleme paketi altında devletten koparacağı paranın peşinde. Devlet parayı veriyor da tarımdaki katkısını denetlemiyor. Verilen destekleme paraları afana para olarak harcanıyor. Kısacası vatandaş devletten aldığı tarımsal destek parasını tarımda kullanmıyor. Yine de baykuş misali uğursuz ifadeler kullanmadan hayırlara vesile olsun diyelim.