Siyonizm son dönemlerde dünya politikasını belirlemede ne yazık ki çok etkili bir konumda bulunuyor. Adamlar küresel düzeydeki ekonomik ve teknolojik güçleriyle adeta dünyaya kafa tutuyorlar.
Özellikle ABD'deki senato ve iki büyük politik grup olan Cumhuriyetçiler ve Demokratlar siyonistler tarafından yönlendiriliyor. Oysa dünya nüfusunu düşündüğümüzde bir avuç insandan öte değiller. Hem bütün Yahudileri siyonist olarak nitelendirmek doğru değildir. Dünyada Yahudi olduğu halde siyonist olmayanlar vardır. Öte yandan siyonist olduğu halde Yahudi olmayanlar da mevcuttur. Avrupa ve ABD'nin Yahudi olmadığı halde siyonizme destek vermesi, onları her açıdan beslemeleri bunun yansımasıdır. Batı'nın ve ABD'nin siyonizme açık ve sınırsız destek vermesi onları çok sevdiğinden değildir. Asıl sebep ta Haçlı seferlerine dayanan ortak İslâm düşmanlığıdır. Bilindik tabirle "Düşmanımın düşmanı dostumdur." düşüncesinin ete kemiğe bürünmüş hâlidir.
Ticaretten güçlenen ve vandallıktan beslenen siyonistler, fırsat buldukça bilinçaltlarındaki hayallerini (arz-ı mev'ud fikrini) hayata geçirmeye çalışacaklardır. Bu düşüncenin önündeki engelleri bir bir kaldırma niyetindedirler. Onlara karşı daima güçlü ve teyakkuzda olmak elzemdir. Onlar Ortadoğu'nun başına çökmüş püsküllü bir belâdır.
Gazze'de yaşananlar İslâm düşmanlığının somutlaşmış hâlidir.
Bugün Filistin'de sahneye konan, oyunun birinci perdesidir. Belli ki bu kanlı oyunun ikinci, üçüncü; belki beşinci perdesi de vardır. İlk perde uzun sürdüğü için ikinci perdeye henüz istedikleri gibi, ellerini kollarını sallayarak geçemiyorlar. Ölümden korkmayan ve tabir caizse ölümü korkutan kahraman Filistinliler ve onların silahlı kolu olan HAMAS çetin ceviz çıktı. Yeri geldi aç susuz kaldılar. Milenyum çağını yaşadığımız bugünkü dünyada açlıktan öldüler. Başlarını koyacakları bir yastıkları, üzerinde yatacakları bir yatakları olmadı. Evlerini, arazilerini, sevdiklerini ve canlarını kaybetseler de asla teslim olmayı düşünmediler. Onların bu dirençli duruşu, başta Türkiye olmak üzere, diğer İslâm ülkelerini de, oyunun ikinci perdesini oynama tehlikesinden şimdilik korumuş oldu. Zira siyonistlerin Yahudi inancındaki o sakat ve sapık arz-ı mev'ûd (vaat edilmiş topraklar) düşüncesi, başta Türkiye olmak üzere, birçok İslâm ülkesini tehdit ediyor. Çünkü va’dedilen topraklar Lübnan, Irak, Suriye ve Fırat havzasına kadar Anadolu’yu kısmen içine almaktadır. Siyonistler bunun peşindedir. Bunun adeta izini sürmektedirler. Fakat pabuç sandıklarından da pahalı. Zira Ortadoğu'daki omurgasız devletçikler buna izin verse de Türkiye asla müsaade etmez.
Gazze'de yaşananlar, sadece orada yaşayanları ilgilendirecek kadar dar boyutlu bir mesele değildir. Gazze'de yaşananlar İslâm düşmanlığının somutlaşmış hâlidir. Bu da gösteriyor ki oradaki hikâye sadece Filistinlilerin hikâyesi değil, Türkiye'nin, KKTC'nin, Mısır'ın, Lübnan'ın, İran'ın, Irak'ın, Suriye'nin Ürdün'ün, Umman'ın, Birleşik Arap Emirlikleri'nin, Arabistan'ın, Katar'ın, Kuveyt'in, Yemen'in, Afganistan'ın, Pakistan'ın da hikâyesidir. Hedef İstanbul'dur, Lefkoşa'dır, Şam'dır, Tahran'dır, Bağdat'tır, Amman'dır, Abu Dabi'dir, Beyrut'tur, Maskat'tır, Doha'dır, Kâbil'dir, San'a'dır, İslâmabad'dır, Mekke'dir, Medine'dir. Bunu anlamamak içi ya gaflet içinde yaşamak ya da kör olmak gerekir.
Çukurlaşan siyonistler, Ashâb-ı Uhdûd 'un bugünkü versiyonudur.
Zulümde ve alçaklıkta sınır tanımayan siyonistlerin güdümündeki İsrail, İslâm'dan önce, Allah'a inananları, ateşli hendeklere atarak cezalandıran kâfir bir topluluk olan Ashâb-ı Uhdûd 'un bugünkü versiyonudur. Akıl almaz zulümlere uğrayan Gazzeliler ise tek suçları Müslüman olmak ve vatanlarını korumak olan ve Ashâb-ı Uhdûd 'un yaktıkları kişilerdir. Yakanlar küle, yananlar ise hakikatte güle dönüştüler. Neticede hak ve hakikat nazarında kazananlar yananlar, kaybedenler yakanlar oldu. Fakat zalimler bunu idrak edemediler.
Müslümanlar, adı zulümle ve terörle özdeşleşen İsrail'i gözlerinde fazla büyütmemelidir. İsrail aslında dev görünümlü bir cücedir. Onu dev gösteren ABD ve Batı'dır. Onlar İsrail'den desteğini bir çekse İsrail'in mukavvadan sahte bir kahraman olduğu görülür. Öte yandan Ortadoğu'yu kan gölüne döndüren, Gazze'yi yakıp yıkan, Müslümanları açlığa mahkum eden İsrail, ABD'nin ve Avrupa'nın (Batı'nın) son derece kullanışlı bir aparatıdır. ABD ve Batı ülkeleri kendi dertlerine düştüklerinde İsrail iyice zayıflayacak, tehdit olmaktan çıkacaktır. Zayıf bir İsrail de onlarca Müslüman ülke arasında tutunamayacaktır. Fakat bunun için de ümmet coğrafyasının birlik ve beraberlik içinde ve de her açıdan güçlü olması gerekir.