Memlekette bilgiye en çok ihtiyaç duyulan anlarda, sessiz kalan bir kesim vardır. Adeta yok olmuş gibidirler. Ancak bir konu hakkında hiçbir fikriniz yoksa işte o anda ortaya çıkarlar: Her Şeyi Bilenler Derneği…
Sessizliği delip geçen özgüvenleriyle, cehaletle örülmüş bir bilgelik kisvesiyle arz-ı endam ederler. Onlara göre okumuş insanlar kafası karışık, araştırma yapanlar “fazla kurcalayan tipler”, kitap okuyanlar ise “hayattan kopuk entellerdir”. Oysa onlar sade, rafine ve tecrübe yüklü birer halk filozofudur! En azından onlar öyle zannediyor.
Dernek üyeleri üniversiteye gitmiş birini görünce burun kıvırırlar. "Benim sokak tecrübem senin dört yılını cebinden çıkarır" diyerek entelektüel linç başlatırlar.
Konulara hâkimiyetleri olağanüstüdür. Tıp, astronomi, psikoloji, eğitim, siyaset, ekonomi… Hepsi hakkında söz söylemeye hazırdırlar. Ne bir kitap karıştırmışlar ne bir makale okumuşlardır ama öyle bir anlatırlar ki, Hipokrat mezarında ters döner. Dünya'nın döndüğünü bile kabul etmek istemeyenleri vardır. Bunlar “Ben dönmüyorum kardeşim, ben sabitim” diye ısrar edenlerdir.
Her şeyi Bilenler Derneğinin toplantıları da ayrı bir şölendir. Ortaya bir konu atılır, herkes sırayla birbirinin bilgisine sırtını dönüp kendi sesine âşık olur. Ortamda "kaynak" kelimesi geçerse ortam buz kesilir. Hele biri “bunu bilim insanları da söylüyor” derse hemen üzerine çullanılır. Gerçek bilgiyle yüzleşmek özgüvenlerini sarsabilir. Bu yüzden bilgiye karşı amansız bir mücadele verirler. Ellerinde kalkan değil, ego vardır. Kılıçları ise: “Ben öyle biliyorum, bana ters düşme!”
Her Şeyi Bilenler Derneği üyeleri için kitap okumak bir çeşit virüstür. Okuyanların “kafa karışıklığına” uğradığına inanırlar. “Benim oğlan da kitap okudu, garip garip konuşuyor şimdi” diye şikâyet eden bir üye, dernekte alkışlarla karşılanır. Çünkü bilgi bulaşıcıysa korunmak şarttır. En iyi korunma yöntemi de her şey hakkında zaten bilgi sahibi olmaktır.
Elbette bu derneğin en hassas olduğu konu, karşılarında bilgili birini görmektir. Hele de karşısındakinin konuşma tarzında bir özgüven, bir dinginlik varsa... İşte o zaman “ukala bu”, “çok bilmiş”, “her şeye karışıyor” etiketleri yapıştırılır. Çünkü Her Şeyi Bilenler Derneğinde en büyük ayıp, gerçekten bir şey bilmek ve bunu sakin sakin anlatmaktır.
Cehalet sadece bilgisizlik değil, öğrenmeye direniştir. Bilmediğini bilmek bir meziyettir; ama bu dernekte o meziyet girişte kapıya bırakılır. Kısacası bu dernek, ülkenin en kalabalık ama en resmi olmayan kurumudur. Üye olmak kolay, kurtulmak zordur. Çünkü bilgi öğrenilir ama "her şeyi biliyorum" sanrısı, inatla korunur.
Unutmayalım: Bilgi, susanı konuşturur; cehalet, konuşanı susturur. Ama en tehlikelisi cehaletin kendini bilgi zannetmesidir.”