Trabzonspor ligin ilk yarısını aslında “arayış”la geçirdi. Bordo-Mavililer, ne tamamen umutsuz bir görüntü verdi ne de zirve yarışına güçlü bir iddia ortaya koyabildi. Ortaya çıkan gerçek, istikrarsız ama tamamen kopmamış bir takım fotoğrafıydı.
En belirgin problem, oyunların farklı bölümlerinde ortaya çıkan keskin oyun değişimleriydi. Maça baskılı başlayan, ilk dakikalarda rakibini zorlayan takım görüntüsü; kısa süre içinde yerini temposu düşen, topu kaybettikten sonra savunma zaafları yaşayan bir yapıya bıraktı. Bu dalgalanma, skor kadar oyun kimliğinin de netleşmesini engelledi.
Orta saha ile savunma hattı arasındaki mesafenin zaman zaman açılması, rakiplerin Trabzonspor’u merkezden kolay geçebilmesine neden oldu. Bu durum, kırılganlığı artırdı.
Anlayışın içerisinde topa sahip olma isteği olsa da bunu 90 dakikaya yayacak oyun disiplini henüz oluşmuş değil. İşin gerçeği bu otomatikleşme tamı tamına zaman işi..
Hücumda bireysel becerilerle üretilen pozisyonlar ön planda olurken, yerleşik hücumlarda üretkenlik sınırlı kaldı. Hele Onuachu’nun yokluğunda ceza sahası içi etkinliğin ciddi şekilde düştüğü bariz görüldü.
Bu noktada teknik direktör üzerinden yürütülen tartışmalardan ziyade, kulübün son yıllarda yaşadığı sürekli değişimlere odaklanmak daha sağlıklı olur. Şampiyonluk sonrası dönemde net olarak akılcı bir futbol aklı oluşturulamadı.
* * *
İlk yarıda bazı oyuncular performanslarıyla öne çıktılar ve maçın kaderini zaman zaman bireysel dokunuşlarla değiştirdiler. Bu çıkışlar, takım genelinde istikrarlı yükselişe dönüşemediler. Çünkü modern futbol, bireysel yıldızlardan çok kolektif denge ve süreklilik üzerine kurulu olursa skorda devamlılık geliyor.
Trabzonspor’un yaşadığı en büyük sıkıntılardan biri de burada ortaya çıktı. Bir hafta ön plana çıkan isimlerin, sonraki maçta oyundan kopmaları saha içi özgüvene olumsuz yansıdı.
Tribün Gerçeği ve Psikolojik Eşik
Trabzon’da tribün, oyunu ve niyeti okumayı bilir. Sahadaki istekle sonuç arasındaki mesafe açıldıkça, sabır sınırı daralır. İlk yarı boyunca taraftarın yaklaşımı, destekle uyarı arasında dengeli çizgide kaldı. İkinci yarı böyle olur mu bilinmez. Bu mesajın doğru okunmaması halinde, ikinci yarının sadece futbol değil, psikoloji açısından da daha zorlu geçmesi kaçınılmaz olur.
Trabzonspor’un ilk yarı performansı, beklentilerin plansız büyütülmesinin başarı getirmediğini net biçimde gösterdi. İkinci yarıda ihtiyaç duyulan iddialı söylemlerden çok, net roller, sade oyun planı ve gerçekçi hedeflerdir.
Yeniden yapılanma söylemi, sahada karşılık bulmadıkça anlam kazanmaz. Bu şehir, hayal satılmasını değil; akıl, plan ve tutarlılık görmeyi ister.