Trabzonspor’da Fatih Tekke imzası, oyunun üzerine çöken sis bulutlarını yavaş yavaş dağıtıyor. Çizgiler net, yaklaşımlar sakin, organizasyon olgun… Yavaş ama emin adımlarla bir oyun kültürü inşa ediliyor. Belli ki Tekke’nin kafasındaki yol haritası, telaşsız ve zamana yayılan dönüşümü içeriyor. Buraya kadar tamam…
İş iletişime, yani günümüz futbolunun “ikinci sahası”na gelince bazı fluluklar mevcut. Teknik adamlık artık yalnızca saha içiyle sınırlı değil; kulübün tansiyonunu, kamuoyunun nabzını ve oyuncunun psikolojisini aynı anda yönetebilenler ayakta kalıyor. Tekke ise bu yeni dünyanın kurallarını “eski” reflekslerle uyguluyor gibi.
Artık insanların iletişimde kafa yoracak hâli kalmadı. Üstü kapalı mesajlar vermek, toplumu düşünmeye zorlamak geçmişte prim yapıyor olabilirdi; ancak bugün işler değişti. Her şeyi tam vereceksin insanlara.. Çünkü her yönden bombardıman var!.. Fatih Tekke konuştuğunda nokta atışı yapmıyor, muğlak cümlelerle geçiştiriyor; net olmuyor.
Teknik adam için sessizlik bazen güçtür; fakat modern futbolda dolambaçlı konuşmak boşluk yaratıyor. O boşluğu da sosyal medya yorumları, kulüp içi fısıltılar, basının çarpıcı başlıkları dolduruyor…
Trabzonspor’un yarışta olmadığı dönemlerde işler nispeten rahat yürüyebilir; övgüler de gelebilir. İş daha ciddiyete binince tablo bir anda değişir. Tekke, oyunu nasıl çözmesi gerekiyorsa kamuoyunu da öyle okumak mecburiyetinde. Takımın saha içi kimliği giderek güçlenirken, kulübün dışa dönük anlatısı zayıf kalmamalı. Mesele yalnızca taraftarı bilgilendirmek değildir; aynı zamanda rekabet psikolojisini yönetme stratejisidir.
Fatih Tekke’nin futbol aklının, olgunlaşmış ve seçkin bir akıl olduğuna şüphe duymasak da bu avantaj, tek başına modern dünyanın yükünü taşımıyor. Tekke’nin iletişim dili, “eskiden kalma bir tevazu” ile “günümüz kriz yönetimi” arasında sıkışmış durumda. Oysa Trabzonspor gibi büyük bir camiada teknik direktör, yalnızca saha kenarında değil; kamuoyu sahnesinde de oyuncudur. O sahnede doğru iletişimi kuran kazanır.
Dileriz Tekke, oyundaki olgunluğunu “sözünün yönetimine” de taşır. Çünkü Trabzonspor’un buna ihtiyacı var; hatta yeri geldiğinde sahadaki bir galibiyetten bile daha fazla.